Döviz kurunun ve işsizliğin tarihi seviyelere çıktığı bir ülke eğer seçime gidiyorsa, muhalefetin başarı ihtimali yüksek olmaz mı?
Ülkeyi yanlış politikaları ile adım adım bölünmeye götüren iktidarın bulunduğu bir ülkede, muhalefet güçlenmez mi?
Söz konusu Türkiye ise o ihtimal yüksek olmayabilir. Muhalefet güçlenmeyebilir.
Bu durum, büyük ölçüde muhalefet gibi gözüken yapının gerçekte muhalefet olmamasının bir sonucudur.
CHP, ana muhalefet partisi. Seçime giderken CHP'nin stratejisine bakalım.
Partinin omurgasını oluşturan Kemalizm parti yönetimi tarafından neredeyse tasfiye edilmiş. Altı oku benimseyenler özenle listelerden ayıklanmış. Partinin olası iktidarında ekonomi politikalarının Kemal Derviş gibi bir sistem içi aktöre emanet edileceği açıklıkla ilan edilmiş. Atatürk'e hakaret edenler, Atatürk'ün değerler sistemi ile uzaktan yakından alakası olmayanlar partiye baştacı yapılmış. Ermeni soykırımını savunanlar ilk sıralarda milletvekili adayı yapılmış. Genel Başkan, partinin 1930'ların CHP'si olmaması ile övünür hale gelmiş. PKK'nin siyasi kanadının meclise girebilmesi için duacı olmuş. AKP Anayasası'na onay vermiş.

Tüm bunlar ne anlama gelmektedir? Tüm bunlar CHP'nin artık CHP olmadığının kanıtlarıdır.
Partinin bayrağı altı oktur, tamam. Ancak parti, altı okla kavgalılar kulübü haline dönüştürülmüştür.
Ne büyük bir çelişkidir ki, partinin tabanını oluşturan Atatürkçülerin oyları ile Atatürk düşmanları egemen kılınmaya çalışılmaktadır.
Araya bir kaç Atatürkçü(!) eklenerek kitleler uyutulmaya çalışılmaktadır.
Tüm bunlar yaşanırken, CHP olur da tek başına iktidara gelirse, ne değişecektir sorusu cevap beklemektedir.
Hadi biz de adaylardan yola çıkarak bir CHP kabinesi oluşturalım.
Başbakan: Kemal Kılıçdaroğlu; nam-ı diğer Tuncelili değil, Dersimli Kemal.
Başbakan Yardımcısı: Mahmut Tanal, cemaate destek eylemlerinin gediklisi.
İçişleri Bakanı: Mehmet Bekaroğlu, 'Kefere Kemal' sözlerinin sahibi.
Çevre ve Şehircilik Bakanı: Mustafa Sarıgül, yorumsuz!
Ekonomi Bakanı: Kemal Derviş, daha ne diyelim.
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı: Ali Murat Bucak, Bucak aşireti liderlerinden.
Milli Savunma Bakanı: Selina Doğan, Ermeni tehcirini soykırım olarak niteleyenlerden.
Dışişleri Bakanı: Murat Özçelik, ABD, CHP'ye çok iyi bir partner olarak bakıyor diyerek amacını açıklayan kişi.
Maliye Bakanı: Selin Sayek Böke = Neoliberalizm.
Milli Eğitim Bakanı: Sezgin Tanrıkulu, CHP'nin HDP'si...
Varın gerisini siz düşünün...

* * *

CHP zaten bu haliyle tek başına olası bir AKP-HDP koalisyonu gibi... E, hadi oylar CHP'ye o zaman! AKP-HDP koalisyonuna karşı...
Sözün özü: Bugün, bu CHP, hem CHP olmaktan çıkmıştır hem de umut olmaktan. Umut ise gerçek CHP'dedir. Bu nedenle, bugünkü CHP'yi desteklemenin neyi desteklemek olacağı sorusu bu seçimlerin anahtar sorusudur.