Cumhurbaşkanlığı seçimi ile 05-06 Eylül 2014 tarihinde yapılan kurultayın, CHP genel merkezi ile taban arasındaki bağın kopmasında, bardağı taşıran damlalar olduğunu söylemiştim geçen yazıda. Biraz da bardağı dolduran önceki damlalara bakalım.
            
Gerçekten, genel başkan değişikliğinden itibaren son 4 yılda, CHP'nin 'laiklik', 'ulusal bütünlük', 'cumhuriyet devrimi' konusunda duyarlılığını azaltan bir siyasete yöneldiğini gözlemledik. Toplumsal barışın temelini oluşturan bu değerlere yönelik kurumsal ve kalıcı saldırılara, CHP'nin direnç göstermemesi, hatta bazen örtülü veya açık destek olması; tabanda önce şaşkınlığa, sonra öfkeye ve son olarak da kırılmaya neden oldu.

Bazı Örnekler


Hangi birini söyleyelim. Kamuda türbana kadar giden sürece ses çıkarmayan bir CHP. 'Türkiye'de laiklik tehlike altında değildir' diyen bir genel başkan. Avrupa Konseyi Yerel Özerlik Şartı'ndaki Türkiye'nin koyduğu çekinceleri kaldırma vaadi. Anadilde eğitime göz kırpan bir siyaset. Övünülecek bir geçmişten, '1930'ların CHP'si' diyerek söz eden, adeta utanan bir söylem. 'Dindarlarla, Kürtlerle kucaklaştık' diyebilecek kadar akıl almaz yerlere savrulan bir siyaset dili. Terör örgütü ile müzakerenin hukuksal altyapısını oluşturma iddiasındaki yasaya destek veren bir anlayış. 
Cumhuriyetin kurucu felsefesine yönelik saldırıların çok yoğunlaştığı bu dönemde, (sadece birkaç örnek verdiğimiz) gösterilmeyen dirençler, direnç gösterilmeyeceğini, hatta destekleyeceğini belirten söylemler; siyasal gelişmeleri etkilemiş, cumhuriyetin kurucu felsefesi ve temel değerlerin korunmasında önemli kırılmalar yaratmıştır. Bu yaşananların 'basit söylem hataları' diyerek açıklanabilecek ve geçiştirilebilecek bir yanı yoktur.  

Sisteme Uyumlu Muhalefet Partisi Görüntüsü

Özetlemeye çalıştığımız CHP'ye ilkelerini ve kimliğini hızla kaybettiren bu yönetim anlayışının; fikir ve çözüm üretemeyen, kısır polemiklerin arkasında sisteme uyumlu bir muhalefet görüntüsü sergilediğini de vurgulamak gerek.
   
AKP iktidarında geçen son 12 yıllık dönemde, haksızlığa uğrayan emekçiler, köylüler, emekliler, özelleştirme mağdurları, dar gelirliler, memurlar ve daha pek çok kesim tepkilerini göstermek ve mücadele etmek için çırpınırken, bu kesimlerle birlikte örgütlü ve kitlesel bir muhalefeti yaşama geçirmek yerine, klasik yazılı açıklamalarla ve gösteri alanlarına bir iki milletvekili göndermekle yetinen yönetim anlayışı, topluma umut vermedi. 
   
Daha yazılacak o kadar çok konu var ki. Yaşanan seçim yenilgileri, aday belirleme yöntemlerindeki çarpıklıklar. Partinin yarattığı birikime, yetiştirdiği partililere sırt çevirerek, CHP'ye çok uzak hatta taban tabana zıt siyasi görüşlerden, yapılacak transferle, partiyi büyüteceğini zanneden anlayış. Her biri ayrı birer yazı konusu. 
   
Zaten, bundan sonra sık sık CHP yazacağa benziyoruz. Yeniden dönmek üzere, kurultayla ilgili söyleyeceklerimize şimdilik son verirken, CHP'nin ancak kendi tarihine, temel değerlerine sahip çıkarak ve toplumun önüne heyecan verici hedefler koyarak iktidar olabileceğini vurgulayalım.