Aykut Polatlı-Sürpriz bir kararla CHP İzmir İl Başkanlığı görevinden istifa eden Alaattin Yüksel'in yerine CHP İzmir il yönetim kurulunun tam desteği ile Asuman Ali Güven, CHP İzmir'in yeni İl Başkanı oldu. 42 yıldır partinin içinde olan Güven, 'Eksiklerimizin farkındayız. İç hesaplaşmaları bırakıp, enrjimizi dışa vermenin zamanı geldi' diyor.

Eski İl Başkanı Alaattin Yüksel'in beklenmedik istifası sonrası il yönetiminin ortak kararıyla başkanlık koltuğuna oturan Asuman Ali Güven, genel merkezde güven tazeledi. Kılıçdaroğlu ile görüşen, yönetimdeki yerini sağlama alan Güven, il başkanlığı için dedikodu üretmenin gereksiz olduğunu belirterek, 'Genel Başkanımız, 'İç sorunlarla uğraşmayın' diyor. Biz de buna uyarak, sorun neredeyse orada olacağız. Sokaklara ineceğiz, halkn sesi olacağız' açıklaması yapıyor. İl Başkanı Güven ile İzmir'deki projeleri üzerine söyleşimiz:

Koltuğa gelişiniz ani ancak partideki geçmişiniz eski...?

Ben CHP'ye 1974 yılında girdim. O günden bugüne sosyal demokrat hareketin içindeyim. Değişik görevlerim oldu. Bazen aktif bazen pasif olduk. Ama sürekli bu görevlerin ve partinin içinde olduk. 80 öncesi CHP idi, 80 sonrası SODEP, SHP ve sonra tekrar CHP şeklinde. O süreçlerin hepsinde biz bazen aktif bazen pasif olarak sürekli bu siyasi hareketin içinde bulunduk. Aynı çizgideyiz. Ecevit ile de çalıştım. Onun gençlik kollarında. Ankara genel merkez gençlik kollarında bulundum. Birlikte mitingler yaptık. Halkla ilişkileri çabaları örgütlenmeleri yaptık. Ne ezen ne ezilen hakça düzen için çalıştık. Ecevit'in önderlidğinde çok genç yaşta küçük yaşta siyaset yaptık.
22 yaşında 80 öncesinde CHP'nin kurultay delegesiydim. O süreçlerden buraya geldik. Şimdi de paritye karşı bir sorumluluğumuz var. Sevgili başkan Alaattin Yüksel görevden ayrılınca arkadaşlarımın tamamının desteğiyle il başkanı olarak önerildim. Bu benim için ilk anda sürpriz oldu. Bu kadar kısa bir zamanda il başkanı olduk. Böyle bir sorumluluğu almamız gerekiyordu. Çünkü İzmir siyasetinin boşluk kaldırmaya tahammülü yok. Çok dinamik bir kent. Sosyal demokrasinin önemli başarılı kentlerinden birisi İzmir. Boşluk bırakmak doğru değildi. Sonuçları da zaten açık ve ortada. Tartışmaları önemli ölçüde kapattık. Artık parti ufak tefek şeylerle-tartışmalarla uğraşmıyor. Herhangi bir sıkıntımız yok.

Sürpriz oldu dediniz? Düşünmüyor muydunuz?

Siyaseti makam ve mevki için yapmadık. Şunu olalım diye siyasetin içinde olmadık. Siyaseti inandığımız ideolojimiz ve yaşam tarzımız için yapıyoruz. Sosyal demokrasi düşüncesini, evrensel sol düşüncesini tercih ettiğim için CHP'de bu görevi kabul ettim. Bu sorumluluk kolay değil. Getirdiği yükler, taşıman gereken ağır sorumluluk, layık olmak, topluma-ülkeye-kente yapman gereken özverili çalışmaları yapabilmek, o ideolojik sosyal demokrat anlayışın kültürün gereklerini yerine getirmek büyük bir sorumluluk. Kolay bir şey değil. Tabii biz her şeye rağmen bunu yapacak bir deneyime sahibiz. Çok şeyler öğrendik partimizde. CHP bir okul. Bu okulda büyüdük, yetiştik. Elimizden geldiğince layık olmaya çalışacağız. Zannediyorum ki faydalı da olacağız partimize.

Sizce siyaset günümüzdeki görüntüsü ne? Eski ile yeniyi karşılaştırırsak ne farklar var?

Türkiye'de 80 sonrası çok şey değişti. Son 15-20 yılda daha da değişti. Artık siyaset anlayışları eski değerler ciddi erozyona uğradı. Eskiden gençler siyaseti girdiklerinde bunu ülke ve toplumunun çıkarları doğrultusunda yaparlardı. Bu konuda büyük bedeller ödedi 68-78 kuşağı. Ama bir taraftan da çok ciddi örnekler yaşandı. Büyük davranışlar sergilemişlerdir. O özverili davranışlar, canı pahasına riski göze alarak ülkesi ve toplum için özveride bulunma kültürünü şu anda çok fazla yaşatamıyoruz. Genç kuşaklar yeterince sosyal toplumcu halkçı devrimci düşünceleri algılayamıyorlar. Yeteri kadar bu düşünceler onlara ulaşmıyor. Halbuki dünyada ve ülkemizde bu toplumcu düşüncenin ve insan odaklı siyasetin daha önemli olması gerekiyor. Sola devrimciliğe Atatürkçülüğe daha fazla ihtiyaç var. Ama şimdi tabi ki bizim görevimiz bu alanı tekrar değiştirmek. Devrimcilerin görevidir bu. Atatürkçülerin görevidir bu. 15 Temmuz bunun bir miladı olmalı. Yaşananların çok şey öğretmesi gerekiyor. Ama maalesef 15 Temmuz'dan bile çok ciddi dersler çıkartamıyoruz. Halbuki Türkiye'de demokrasinin insan haklarının laikliğin Cumhuriyetin ne kadar önemli olduğunun aslında çok büyük bir göstergesi. Ama bu konuda hala yeterince ders almış değiliz. Yaşanan süreci dikkatle okuyup bundan sonra toplumumuza insanımıza bunu anlatmamız gerekiyor. İnsanlarımıza gerçekleri doğruları anlatmalıyız. Darbe girişiminin nasıl bir sıkıntı yarattığını anlatmalıyız. Bu konuda çaba sarf etmemiz gerekiyor.


Alaattin Bey'in ayrılışı ve sizin başkanlığa geliş süreciniz hakkında neler söyleyebilirsiniz?

CHP bir kurum. Büyük bir kurum. Cumhuriyetin temellerinden çıkmış bir kurum. Aynı zamanda bir okul. Zaman zaman Türkiye'deki gerçeklerden de etkileniyor. Yaşanan o depolitizasyondan etkilenerek parti içinde de yanlışlıklar olabiliyor. Alaattin Bey'in ayrılışı örgütsel bir sistematiğin, çalışmanın çok doğru olmadığını belirtip eleştirmiştir. Bireysel tercihini kullanarak sorumluluğundan ayrılmıştır. Ama kendisi çok deneyimli ve İzmir'in önemli siyasetçilerinden birisi. Her zaman İzmir siyasetinin kendisinden yararlanması gerekir. Ben inanıyorum kendisi de düşünce ve inanç olarak CHP'ye ve sol düşünceye hizmet edecek. Tabi bu ayrılış süreci bize sorumluluk yükledi. Bu sorumluluk gerçekten zor ve ağır. Biz de elimizden geldiğince yerine getirmeye çalışacağız. Partililerimiz ve yönetimimizle birlikte. İlçe başkanları ve belediye başkanlarımızla partimizi daha başarılı noktalara taşıyacağımıza ben inanıyorum.

Kavga algısı

Toplumda 'CHP'de hep kavga var' algısı hakkında ne diyebilirsiniz? Rakip partiler tarafından da körüklenen bu algının oluşmaması için nelere dikkat edilmeli?

Tabi sol partilerde, sosyal demokrat partilerde düşünce, eleştiri-özeleştiri hep ön planda olur. Yani sağ partilerde biat kültürü vardır. Tartışmasız genel başkanın çizgisine uymak, yanlışa bile bile evet demek gibi bir anlayış ve kültür var. Bizim partide biraz daha farklı. Biz sol bir partiyiz. Bizde ise bazı eksiklikler var. Kusurlarımız var. Telafisi mümkün şeyler. İçe dönük enerjimizi fazla kullanıyoruz. Bundan vazgeçmeliyiz. İş ve güçle uğraşmayı, toplumsal sorunlarla uğraşmayı, halkın sorunlarıyla uğraşmalıyız. Bunu yapabilirsek iç dinamiklerle uğraşmayız. Bunlara zaman olmaz. Biz şu anda artık örgütleri dışa dönük mücadeleye yönlendirmek durumundayız. Partinin iç meselelerinden uzaklaştırmak durumundayız. İzmir'de de bizim göreli sorunumuz var. Hala iç meselelerle uğraşmak isteyenler varsa da büyük yanlışlık içindedirler. Bu kente ve topluma karşı sorumluluğumuz var. Partide dedikodu, tantana üzerine yoğunlaşanlar sorumsuzluk içindedir bana göre. Bu tip şeylerle uğraşanlar partiye haksızlık ediyor. Bir an önce terk edilmeli.


Vekillerle aramız çok iyi

Emanet görev mi yoksa asli görev mi istiyorsunuz? Yani durumunuzun genel merkez tarafından netleştirilmesi daha iyi olmaz mı?

Hiçbir sıkıntı yok. O kadar rahatız ki. O kadar sorumsuz bir durumdayız ki ama nedense sıkıntı varmış gibi bir algı var bazı arkadaşlarda. Kesinlikle kesinlikle yüzde bir bile sorun yok. Dün genel merkezdeydim. Yöneticilerle beraberdik. Sohbet ettik. Son derece sıcak ve samimi iletişim içindeyiz. Örgütlerden sorumlu genel başkan yardımcımız ve genel sekreterimizle genel başkanımızı ziyaret ettik. Tüm İzmir vekillerimizle aramız çok iyi. Sıkıntı yok. Kimseyle bir sorunumuz yok. Kimsenin bana bir şey dediği yok. Tonla işimiz var. Olmayan bir şey var. CHP'de bir arayış yok. Her şey normal. Fazlası var diyebilirim. Bir ay önceden azımız yok fazlamız var. Daha önce Alaattin Yüksel vardı. Onun ağırlığı vardı. O gidince daha fazla çalışıyoruz. İyi yaptığımıza da inanıyorum. Alaattin Yüksel'e de soruyoruz, 'Nasıl görüyorsunuz dışarıdan' diye. 'Gayet iyi' dedi. Olumlu eleştiri yaptı. Genel merkezimizde de İzmir ile ilgili son derece olumlu görüyorlar. Olması da mümkün değil ki.


Ekip arkadaşlarınızı yeniden mi belirleyeceksiniz kalıcı olmanız durumunda?
 
Ekip arkadaşları zaten hep beraber olduğumuz insanlar. Daha dışa dönük mücadeleyi önemsediğimiz için vatandaşlarla birebir ilişki kurmak istiyoruz. Bu planlamanın detayları konusunda daha fazla bilgi vermeyeceğim.

İzmir'i örgütsel olarak 2 bölgeye ayırma planınız vardı...

İzmir iki bölgeden oluşuyor. İkisi farklı bölgeler. Elinizdeki materyali ve gücü doğru planlamanız gerekiyor. İnce detaylarına kadar konuşuyoruz. Çok değerli arkadaşlarımız var kenarda duran. Ya da farklı nedenlerle değişik pozisyonlarda duran. Onları siyaset alanına çekip dışa dönük mücadelede onlardan güç ve katkı almalıyız. Bu konularda çabalarımız olacak. Görüşmeler yapacağız. İnanıyorum Ekim 15'ine kadar bu işleri bitirmiş olacağız. İzmir'de iddialı çalışmalar yapacağız.

Sayın Kemal Kılıçdaroğlu ile Ankara'da buluştunuz... Durum değerlendirmesi yaptınız mı kendisiyle? 'Her konuda' görüşlerimi sundum demişsiniz açıklamalarınızda... Sayın Kılıçdaroğlu'nun size ve İzmir örgütüne yönelik mesajları ne oldu?

Sayın genel başkan bizden iş istiyor. Dışa dönük mücadele istiyor. Halkın içinde olmamızı istiyor. Siyasetin gerçeklerini bu yaşadığımız olayların gerçeklerini toplumumuza anlatmamızı istiyor. İçeride değil dışarıda olmamızı istiyor genel başkan. Bizden beklediği bu. Kapalı salonlarda oturup siyaset yapmamızı istemiyor. İlçe merkezlerinde oturup siyaset yapmamızı istemiyor. Sokağa çıkmamızı istiyor. Nerede sıkıntı varsa, köyde, kasabada, varoşlarda olmamızı istiyor. Bizden istediği tek şey bu. Ana teması bu görüşmemizin. Birbirinizi sevin, sayın, birlikte siyaset yapın diyor. Ama kimse disiplinsizlik yapmasın. Disiplinsizlik yapanla ilgili gerekli işlemleri derhal yapmamızı istiyor. Çalışın diyor. Dediği bu.

Bayramdan sonra MYK'da bir değişiklik olacağı ve bunun il örgütlerine de yansıyacağı konuşuluyor. Sizin bu yönde bir beklentiniz var mı? Kılıçdaroğlu'nun nasıl bir müdahalesi olacak?

Bu tamamen bir dedikodu. Bu çok havada bir haber. Gerçek dışı. Öyle bir şey yok. Birilerinin herhalde canı sıkılıyor. Zaten il örgütüyle ilgili herhangi bir tasarrufu olması söz konusu değil. Bizim yönetimimizin ben dahil bu işi en iyi şekilde yapacağına başta genel başkan her türlü desteği ve krediyi veriyor. Zaten böyle olmazsa duyarsınız. Öyle bir durum söz konusu değil. MYK'de bir arkadaş gidip gelebilir. Bu gayet doğal. Değiştirebilir, yenisini koyabilir genel başkan. Bizimle bir ilgisi yok. Bizim görevimiz Ankara siyaseti değil. Bizim sorumlu olduğumuz bir kent var. Biz Ankara ile uğraşırsak burayı göremeyiz. Ha kurultay olur. Parti kurultayı toplar. Oraya gider kurultay delegeleri. Kararını verir. İl başkanları ve örgüt toplantıları olur. Orada tercih sistematiği oluşturulur. Onun dışındaki tüm yetki genel başkanın. Tüzük ona vermiştir görevi. Bizim görevimiz İzmir ile ilgili. Gücümüz İzmir. İşimiz İzmir.

Kimsenin başkanlıkta gözü yok

Nevzat Kavalar, Cevat Durak, Kemal Karataş, Şakir Başak, Yücel Özen gibi birçok ismin de il başkanlığı için adı geçiyor. Ya da bu isimlerin il başkanı olmak istediği belirtiliyor. Onlarla hiç görüşmeniz oldu mu?

Hepsiyle her gün görüşüyoruz. Ya toplantıda ya törende ya bir cenazede. Hepsiyle arkadaşım. Böyle bir şey kesinlikle yok. Hiç alakası yok. Sıfır. Yüzde bir bile böyle bir şey yok. Olsa söylerim. Bu konuda son derece demokratım söylerim. İlk anda birkaç gün konuşuldu, o hafta konuşuldu. Bazı isimler konuşulmuştur. Bunlar doğal. Ama genel başkanımız demiştir ki bu yönetim kalacak. Ondan sonrası dedikodu. Bu arkadaşların hiç böyle bir derdi yok. Öyle bir çabaları yok. Hepsi dostlarımız. Ne zaman ne yapacaklarını onlar da bilir. O arkadaşlarımızın isimlerinin böyle zamansız bir dönemde, olmayacak şeye amin deme döneminde çıkarılmaya çalışılması onlara yönelik bir haksızlık. Tamamen bir dedikodu. Bir işin bir zamanı var. Müsaittir ortam o zaman olur. Ama şimdi değil. Veyahut kongre olur elbette konuşulur. Ama bunun dışında bunların hiçbirine gerek ve imkan yokken bunların konuşulması şık değil her şeyden önce. Aynı saygısızlıklar zaman zaman genel başkanımız için yapılır. İş konuşun kardeşim. İş yap. Gel bir ucundan tut. Ben İzmir ile ilgilenmek durumundayım.


Örgütlerden sorumlu isimdiniz. Örgüt geçmişiniz de eski. CHP örgütünde size göre en büyük sıkıntı ne ve siz olsanız örgütte nasıl bir değişiklik ya da zihniyet değişikiliği yapardınız?

Sol ve sosyal demokrat bir partiyiz. Sol ideolojnin insanları üretici olmak zorunda. Dışa dönük mücadele edecek pozisyonda olmak zorunda. Örgüt ve parti ilişkileri seviyeli olmak zorunda. Zaman zaman hastalıklar oluyor. Bunların bir şekilde aşılması gerekiyor. Particilik anlayışının dışa dönük olması şart. Dışarıda, halkın içinde, toplumun sorunlarıyla ilgili aktif sorumluluk alacaksınız. Halka ulaşamazsan, ona gerçekleri anlatamazsan yine yüzde 25'lik parti olursun. Oy almada zorlandığın kesimlerle iletişim kurmalısın. Onların umudu olması noktasında sinyal vermelisin. Parti merkezlerinde oturursan niye yüzde 25'lerde kalıyoruz der durursun.

Her an seçim olabilir gibi çalışıyoruz

Önümüzde 2019 seçimleri var. Nasıl bir çalışma yürüteceksiniz?

Şimdi siyasi partilerin varlık nedeni siyaset yapmalarının nedeni seçimler. İki seçim var. Bir yerel bir de genel seçim var. Yerel seçimlerin biraz öne alınması söz konusu olabilecek. Bunun şu anda görüşmeleri var. Bir yıl içerisinde yerel seçim söz konusu. Yani 2017 Kasım'da yerel seçim söz konusu. Siyasetteki FETÖ'cülerin tasfiyesi için düşünülüyor seçimlerin erkene alınması. Biz her an seçim olabilir bakış açısı içindeyiz. Sandık örgütlenmesini eksiksiz tamamlamaya çalışıyoruz. Bayramdan sonra Aralık'a kadar seferberlik ilan edeceğiz. Sandık görevlileri ve mahalle temsilcileri oluşturulması ve eğitimleri konusunda ciddi hazırlık içindeyiz. Programlar hazırlıyoruz. Zannediyorum yıl sonuna kadar var olan eksiklerimizi tamamlamış olacağız. İyi durumdayız ama yüzde yüz noktasına getirme noktasında ciddi çalışmamız olacak.