Sözü hiç dolandırmadan söyleyeceğim... "Hiç kimse bir şekilde yönetime geldi/getirildi diye  CHP'nin pozisyonunu ve durduğu hattı değiştirme imkanına, yetkisine, hakkına sahip değildir..." Bunu; CHP Genel Başkanlığına adaylığını koyan Prof. Dr. Ümit Kocasakal'a hitaben, Y-CHP sözcüsünün söylemine dayandırarak ifade ediyorum.

Söylemi aynen şöyle: "CHP'nin üyesi olan herkes aday adayı olabilir. Aday adayı olanların aday olabilmesi için delegenin yüzde 10 imzasını alıp kurultay divanına vermesi gerekir. Herkes aday adayı, aday olabilir. Ancak hiç kimse aday olurken CHP'nin pozisyonunu ve durduğu hattı kendi keyfine göre tartışmaya açma imkanına, yetkisine, hakkına sahip değildir. CHP kuruluşundan bu yana misyonu belli bir partidir. Misyonu hem CHP'nin kuruluş değerlerini koruyan hem ulusal bütünlüğümüzü koruyan hem de Kurtuluş Savaşını Kuvayı Milliye ruhunu sosyal demokrasinin evrensel ilkeleriyle buluşturan bir siyasi partidir. Partinin kimliği parti programında bellidir, açar okurlarsa kimliği net anlatılır. Bugün ki partinin yönetim anlayışı bu kimlikten zerrece sapmayan bir yönetim anlayışıdır. Buna rağmen beğenmeyip aday olanlar olabilir onun da yönetimi bellidir. Buna rağmen beğenmeyip aday olanlar olabilir bunun da yöntemi bellidir..."

Kocasakal'ın kuruluş felsefesine geri dönüş çağrısına verilen bu yanıt talihsizdir. CHP gerçekten kuruluş değerlerine sadık kalmış olsaydı, Kocasakal böyle bir konuşma yapma gereği duyar mıydı?

CHP'nin pozisyonunu, durduğu hattı ve yeni misyonunu İstanbul il başkanının söyleminden okursak, CHP'nin kurucusu Atatürk ile ilişkilerimizi önceki söylemimizden farklı kuracağız. İkinci Cumhuriyetçilerin öteden beri ileri sürdükleri, koşullar değişti, yeni söylemler gerekiyor anlayışının devamı adeta!...

"Mustafa Kemal'in askerleriyiz" sözü militer bir söz değildir. Partinin kurucusunun ve kuruluş felsefesinden ayrılmadan parti için  bir nefer gibi hiç birşey beklemeden çalışmanın tanımıdır. Partileri bir yerlere tırmanma aracı olarak görmeye karşı bir söylemdir. Hele tüm değerleri ayaklar altına alarak bir yerlere gelmelerin kolaylaştırılıp çoğaltıldığı Türkiye'de, durduğu yeri göstermek adına önemli bir söylemdir.

Bir de insan haklarından dolanarak Türk kimliğinin inkarı üzerinden; "Ermeni sorunu var" diyenlerin ve Kürt kimliğini pazarlayarak, toplumu ayrıştıranların  yanında saf tutma modası var. Y-CHP'de Mustafa Kemal'in askeriyim diyene yer yok ama HDP söylemlerine yakın duran ve Ermeni sorununa insani diyerek sahip çıkma gayretine giren yeni moda solculara(!) partinin kapısı ardına kadar açıkmış imajı çoğaltılıyor.  Partinin kuruluş değerleri bu mudur? CHP'nin program ve ilkelerini okuması gerekenler; partide olup bitenlere gözünü kapatarak, değişimde ön alarak partide bir yer kapmak için yarışanlardır. Kocasakal'ın "manifesto" niteliğindeki  konuşması dikkatle okunursa, program ve ilkelerden sapmalara karşı parti tabanında biriken tepkinin yansıması olduğu anlaşılacaktır.

Kadınların hak ettikleri yerlerde olması en büyük idealimiz. Ancak tam da bu nedenle, hak ettikleri yerlerin gasp edilmiş olması nedeniyle, Türkiye'deki dönüşüm, kadınları hak ettikleri yere getiriyormuş gibi, kadınlar üzerinden ve kadınlarla yapılmakta. HDP'de kadınlar ön plandaydı. Mücadeleyi kadınla yürüttüler. Şimdi aynı taktik Y-CHP'ye geçmiş görünüyor. HDP'nin tutuklanması, Y-CHP'nin tutuklu alanı doldurmaya itilmesi bir tesadüf olmasa gerek...

CHP'nin bu kurultaydaki mücadelesi; Türkiye'deki köklü değişimin motorize gücü yapılmaya çalışılmasına karşı direnen ve partinin özüne dönmesi savaşımını verenlerle, "sol" adı altında yeni bir misyon yükleme çabası içerisinde partiyi dönüştürme işlevini üstlenenler arasında olacaktır.

Bu kurultay ile  Y-CHP kadrosu  yeniden yönetime gelirse, AKP'nin işi kolaylaşmış olacaktır. AKP'nin İstanbul İl Başkanı'na yüklenmesi, CHP'nin tabanında durumun farkında olmayanları uyandırmaya, çatlağın büyümesine katkı sağlarken; parti örgütünün mağduriyet üzerinden kadın il başkanına sahip çıkması AKP karşıtlığı üzerinden kolaylaştırılmıştır. Başkanı yerinden etmekten çok, yeni CHP ideolojisinin duyurulması ve yerleştirilmesi çabasına destek de diyebiliriz.

Söylemleri açısından AKP'nin terk etmiş göründüğü politikalarına daha yakınlaşan bir CHP inşa ediliyor. Kişilerle değiştiriliyor parti.

Türkiye'de ilk kez bir parti amblemini, programını, tüzüğünü değiştirmeden fiilen  başka bir partiye dönüşüyor. İlk kez, bir parti kapatılmadan, ya da parti kendi içinden ayrışarak başka bir parti kurulmadan, yeni  bir parti inşa ediliyor.

Temel söylemde kuruluş ilkeleri ve duruş bırakılmıyor gibi ama yönetime getirilen kişilerin tek tek söylemleri ile amblemindeki altı oktan uzak değil, çok uzak mesafeye yelken açan bir parti görünümünde.

Herkesin farklı söylemlerle ön alır gibi çıkışlar yaptığı bu taktik, RP döneminde başlamış, AKP ile sürdürülmüştür. Aynı taktiği benimseyerek iktidar olunmaz. İktidarda olan kalıcılaştırılmış olur. Diğerinin ideolojisini, söylem tarzını giyinip kuşanarak, onun ideolojisine hizmet etmiş olursunuz. AKP'nin iktidar olanakları ile karşıtını kuşanıyormuş rolünü taklit ederek iktidar yolu açılmaz. Sahipleniyor gibi boşaltılan değerler ve karşı ideolojinin görünürlüğünü azaltma taktiğinden söz ediyorum.

Hiçbir ideoloji karşıtını giyinip kuşanarak çoğalamaz.
         
Y-CHP yönetimi; İstanbul İl Başkanı'nın söylemlerinin yanında durup, Ümit Kocasakal'ın söylemlerine mesafe koyarak, kurucu felsefenin yanında değil, karşısında tavır almış olmaktadır.
        
Tüm bu çabalar CHP'yi iktidar olmaktan uzaklaştırır. Kamuoyu meşgul edilir. Partinin imajını tazeleyelim derken, imajı zedelenir ve tepkili tabanın bir kısmı başka partilere yönelir... Kazanan AKP olur... Uzunca bir süredir yaşanan da budur aslında!...
        
Parti yönetimi tüm bunların farkında değilse, çok vahim; farkında ise daha da vahim... Bir kadın vekilin TBMM'deki odasından Atatürk resmini indirdiği gibi, bir kadın il başkanı Atatürk'ün askeri değilim diyerek militer söyleme karşı oluşunu Atatürk üzerinden veriyor. Normal koşullarda ilk kez bir kadın il başkanının seçilmesi konuşuluyor olacaktı. İlk oluşu sevindirici mi, hüzün verici mi?!.. Bugünkü tabloda, "değişimin öncüsü rolü verilen kadınlar" konusunu bu gecikme ile de okumalıyız aslında.
         
Yeni tip politika(cı) tarzı, devlete, devletin kurucusuna, askere, millete kafa tutup, kazınan etnik/dini kimlikler, aidiyetler üzerinden çıkış yaparak insan hakları savunucusu (!) rolü üzerinden üretiliyor. Nedense, Türklüğün tahkir ve inkar edilmesi insan hakkı savunucularının savunma alanına girmiyor. Adı bir türlü konulmayan "açılım" ile getirildiğimiz yer bu. Buradan çıkış için ses çıkarana, ne iktidarda ne de muhalefette yetki ve hak yok...
         
Bir çatlak yaratıldı ve bir su sürekli akmakta. Hepimizi birden sürüklemek üzere... Sürüklenmeye direnenlere bedel, sürüklenmede ön alanlara göreceli ödül var. Çünkü fırıldak gibi dönen siyasette, ödülün cezaya ne zaman nasıl dönüşeceği belli değil!...
         
Toparlanmak yerine kaosa itilmekteyiz. Yeni dil, yeni söylem, yeni parti derken.... Bölünmeler ve ayrışmalarla da AKP'nin eli rahatlatılarak rejimin dönüşümüne gaz verilmekte!...
         
Kocasakal'ın çıkışı nasıl bir sona ulaşır?

En azından sürecin vebalini paylaşmış olmaz.
          
Delege sistemi nedeniyle, ibrenin kimden yana oluşuna göre düşünülmeden, doğrudan kurucu ayarlara dönüşe odaklananların sayısının az olmadığını diliyor ve umut ediyoruz. Aksi durum, Y-CHP'nin resmen kuruluşunun ilanı olacak ve Kemalist taban, etnik ve dini temelli siyaset yapan Y-CHP'den kopmak durumunda kalacaktır.
          
Türkiye tarihinin belki de en sorunlu sürecinden geçerken, CHP'deki dönüşümü konuşmaktan Türkiye'nin temel sorunlarına  odaklanamamak da yine bu sürecin ironisi.
           
Defalarca yazıp söylediğimiz üzere; CHP özüne dönmeden akışın kolaylaştırıcısı rolünden uzaklaşmasının olanağı yok. Parti içinde baskılanmaya çalışılan Mustafa Kemal'in askerlerinin parti dışındaki Mustafa Kemal'in askerlerince desteklenmesi gerekiyor.
          
Çıkış için reçeteyi Kocasakal, manifesto gibi söyleminde hepimiz adına dillendirdi... Partiye Y-CHP adının takılmasından, pozisyonu ve durduğu hattan, içine sızan ideolojisine ve kurucusuna karşı olan/meydan okuyanlardan rahatsızız!... Aynen dediği gibi; KURTULUŞ KURULUŞTADIR!...