İzmir 2. Bölge aday adayı Erdal Duman, kendisi için değil, CHP'yi değiştirmek için bu yola çıktığını belirtiyor. Partinin sadece Genel Başkanı ile kendini topluma ifade edemeyeceğini belirten Duman, gövdeyi oluşturan bütün partililere de bu görevde sorumluluğu olduğunu söylüyor. Kendisinin profesyonel politikacı olmadığına dikkat çeken Duman, en fazla 2 dönem vekillik görevinde bulunacağının da sözünü veriyor.

İzmir 2. Bölge'den Erdal Duman aday adayı oldu. İnsanların ve üyelerin sevdiği Duman fotoğrafını çekeceğim sırada doktor önlüğünü giymesini istediğimde, şu cevabı verdi: 'Olmaz sevgili Aykut. Ben önlüğümü ancak hastalarımı tedavi ederken giyerim. Benim diğer insanlardan bir farkım yok ve bu hoş bir şey değil. Eğer bunu yaparsam kendime yalan söylemiş olurum. Milletvekili olursam da bu tavrım sürecek. O önlüğü ve ünvanımı asla başkalarına üstünlük için kullanmayacağım. Ben CHP'yi değiştirmek için aday adayayım, kendim için değil'

-Öncelikle CHP aday adayı oldunuz. Peki CHP'nin şimdiki halini nasıl yorumlarsınız? Bunu soruyorum ki neden milletvekili aday adayı olduğunuzun ipuçlarını anlayalım.

CHP her şeyden önce ülkeyi değiştirmek istiyorsa kendi içersinde de değişimi sağlamalı. Ülkeyi değiştirmek isteyen bir parti kendini de değiştirdiği taktirde insanlara daha samimi, sıcak gelecek ve insanları kucaklayabilir. Dokunması gereken en önemli süreç yaşamın kendisi. CHP yaşam ile ilgili mesajlar vermeli. Karşıtlık üzerine politika yapılmaz.

-Karşıtlıktan neyi kastediyorsunuz?

Sadece AKP'ye karşıt olmak yeterli değil. Bizim AKP'ye karşı projelerimizi canlı tutmamız lazım. Bunu biraz açıklayacak olursak. Biz şu an da 12 Eylül Anayasası ile yönetiliyoruz. Sürekli de bu anayasadan sıkıntılar yaşıyoruz. Bu faşist darbenin getirdiği anayasaya karşı hazırda CHP, Türkiye için böyle bir anayasa istiyor diye bir anayasa örneğimiz olmalıydı. Bunun dışında 17 Aralık sürecinde yolsuzluklar ve hırsızlıklar ayyuka çıktı. Biz 'Tayyip Hırsız' dedik. CHP şunu yapmalıydı: Biz Türkiye'yi değiştirmeyi Türkiye'yi tekrar hukuk devleti haline getirmeyi, tekrar Cumhuriyeti ilan etmeye, tekrar demokrasi içersinde yürümeye talibiz' demeliydi. Bunun için her şeyden önce parti içi demokrasi gereklidir. Bunun için önseçim bir adımdı.

-CHP'nin izlediği AKP karşıtlığı politikası CHP'ye gelecek oyları kemikleştirme ve safları sıklaştırma yöntemi olamaz mı?

AKP'nin istediği de bu değil mi? AKP'nin istediği; 'Ben bir gücüm. Ülkeyi yönetiyorum ve ötekileştiriyorum. Öfkeyi kullanıyorum. Şiddeti kullanıyorum. Nefreti kullanıyorum. 'CHP burada barışın dilini, yaşamı savunmalı. Her şeyden önce AKP'ye oy verenler uzaydan gelmedi. Yine bu toplumun insanları. Biz toplumda yaygınlaşan ve 12 Eylül ile başlayan çatışmaların, ötekileştirmelerin, nefretin, şiddetin sermalinde ne yazık ki sadece buna karşı direnen bir güç haline geldik. Bizim safları sıklaştırmanın dışında yanında safları da büyütmemiz lazım. Bunun için Kürtleri, Alevilere her türlü liberal, sağ, sol değeri yani çağdaş yaşamı savunan herkesi Cumhuriyet'in, çağdaş yaşamın, bir ulus devlet olmanın  temel ilkeleri içersinde kucak açmamız lazım. Bunun çözümü de CHP'nin sahada olması.

-Sahada olmak dediniz. Milletvekillerini eylemlerde, olaylarda önsaflarda görüyoruz. Sahada olmak bu değil mi?

Olay sadece milletvekillerine ve partililere bırakılmamalı. Onlar bizim adımıza bu vekaleti yapıyorlar. Biz CHP'yi ne kadar komşularımıza anlatıyoruz? İş yerindeki arkadaşlarımıza ne kadar kendimizi anlatıyoruz? Bugün CHP'nin milyonu aşkın üyesi var. Bu üyelerin her birisinin komşularına, işindeki arkadaşlarına bu mesajları vermesi, anlatması en önemli gücü oluşturmaz mı? Sadece genel başkana, milletvekillerine, partinin yönetim kadrosuna bırakılmamalı bu görev. Tam bir gövde olarak, büyük bir güç olarak sahada olmalı. Bütün parti ve ülkeyi canlı, barışçıl bir gezi sürecine dönüştürdüğümüz taktirde ülkede güçlü bir muhalefet olacaktır.

-Bu dönüşüm nasıl yakalanabilir?

Bugün komşumuzda bir Syriza örneği var. Kendimizi değiştirmediğimiz taktirde PASOK gibi yüzde 3'lere inen bir parti olacağız. Türkiye'de değişim istiyorsak öncelikle partide de değişimi yakalamalıyız. SYRİZA 2-3 yıllık bir hareket. Kitleden tabandan gelen bir hareket. Bu hareket sürekli semt gruplarında, sokaklarda, iş yerlerinde her yerde tartışıldı. Sürekli bir eğitim içerdi. Biz de bunu yapmadığımız ve sadece ben sana bu temsil yetkisini verdim istediğini yap dediğimiz taktirde bir şey değişmeyecek. Biz bu temsili bütün halk olarak yapmalıyız. Önseçimin kısmen önemli bir adımdır. Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu'nun elinde bir sürü olanak olmasına rağmen önseçime girmesi önemli bir adım. Bundan sonra halk MYK üyelerine şunu soracak, 'Siz neden önseçime girmediniz.' Bu önemli bir soru, halk artık soru sormaya başladı. Önseçimin bile kısmen olması bile insanları mutlu etmedi. Kısmen olan bu önseçim bile parti tabanında ciddi bir canlılık getirdi. Önümüzdeki bir kaç seçim sonucunda CHP örgütü daha fazla demokrasiye sahip çıkacaktır. Bu hak verilmeyecek örgüt kendisi hakkını alacak. İdeolojik olarak donanımlı, teknik olarak güçlü, tabanın halkı kucaklayan adaylar karşımıza çıkacak. Benim bir hedefim var. CHP iktidara gelmeli. Gelirken de Türkiye'yi değişterecek bir güçle iktidara gelmeli. Benim bir umut taşıma zorunluluğum var. Çünkü çocuğum bu ülkede doğacak. Bu ülkede de yaşamaya devam edeceğim. Benim için sokaktaki gündelik yaşamdaki değişim daha önemli. Daha iyi temsiliyet için içinizden iyi insanlar gelecek.

-Çizginizi bize nasıl tanımlarsınız?

Ben solda duran bir insanım. İnsana ve yaşama değer veren her kavram benim için soldadır. İnsana yaşam veren her değeri savunurum.

-O zaman yaşama dair sorunlar nelerdir?

Her şeyden önce Türkiye'nin temelinde çağdaş yaşam, muasır medeniyetine ulaşma inancı vardır. Muasır medeniyette, bilim, emek, hukuk, eğitim olmalı. Biz bunların üzerinde tekrar Cumhuriyeti kurduğumuz taktirde güçler ayrılığı ve kamunun herkese aynı uzaklıkta olması da sağlanır. Bugün biz devletimiz laik diyoruz ama daha çok Sünni devlet görünümünde. Alevi vatandaşımız ciddi anlamda mağdur. Sadece birkaç Hristiyan grup Lozan Anlaşmasıyla bazı haklara sahip. O hakları da büyük ölçüde ellerinden alındı ya da zayıflatıldı. Bir başka sorun da kadınlarımız erkeklerimiz kadar özgür değil. Özel sektörde aynı işi yapan kadın ve erkek aynı maaşı alamıyor. Tecavüze uğrayan bir kız çocuğuna tecavüz edenlere yargı iyi hal indirimi uygulanıyor. Bazı davalarda kadının rızası vardı deniliyor. 13 yaşındaki bir kız çocuğunun rızası olamaz arkadaş! Bu bir utançtır. Bizim burada erkek egemen sistem yüzünden meydana gelen sıkıntıları düzeltmemiz lazım. Bizim ülkemizde en çok ihmal edilen bir diğer konu da eğitim sistemi. Son 30 yıldır eğitim sistemiyle 40 kere oynandı. Bu ülkede kolejler dahil iyi yabancı dil bilen öğrenci yetişteremiyor. Eğitim sistemi düşünce, proje üretmeye yönelik değil. Ezberci, komutları takip etmeye yönelik bir sistem var. Komutsuz bir hayat olmadan yetişemiyor çocuklarımız. Biz sadece gelişmiş ülkelerin ihtiyaç duydukları ara elemanlar yetiştiriyoruz. Çünkü endüstrimiz de sadece fason üretim yapıyor. Tarım ürünlerimizi bile malesef gelişmiş ülkelerin ihtiyaçlarına göre üretiyoruz. Ulusal sanayimiz, eğitim politikamız, kültürümüzü korumaya yönelik politikalarımız yok. Bunlar bizim için acı. En basitinden yurtdışından bir misafirim geldiğinde İzmir mutfağını taşıyacak bir restoran yok. Marka değerlerimiz, şehirlerimiz yok. Biz çağdaş bir Avrupa ülkesine benzeyeceğimize daha çok Ortadoğu ülkelerine benziyoruz. Burada sadece hep iktidara gelen sağ partilerin katkıları yok. Bizim de katkımız var bunda; Solcuların, CHP'lilerin de. Çünkü biz kendi değerlerimize sahip çıkmadık. Her şeyden önce farklı düşünen aydınlarımıza sahip çıkmadık. Biz, sağken sahip çıkmadığımız büyük değerlerimizin arkasından büyük cenazeler düzenledik. Bunun en tipik örneği Yaşar Kemal'dir.

-Aday adayı süreci nasıl gerçekleşti?

Kuşkusuz benim için önemli olan hastalarım, ailem ve sokaktaki insanlar. Ben de onların arasındayım. Onları tepkileri genelde olumluydu. Bana siyasette olmalısın diyorlardı. Ben de onlara 'Ben tek başıma bir şey yapabilirim diyemiyorum birlikte bir şeyler yapabilir miyiz' diye cevap veriyorum. Şu anda da arkamda sadece üyeler var. İzmir'in değişik yerlerinde bana inanan yüzlerce insan emekli, genç, orta yaşlı, kadın, erkek ve bunlar sıradan partililer. En çok hoşuma giden de bu. Benim için mücadele ediyorlar. Biliyorlar ki mücadele ettikleri kişi ben değilim. Onlardan birisi olduğum, onların hayallerini taşıdığım ve nasıl bir CHP istediklerini bildiğim için mücadele ediyorlar. Ben sadece 2 dönem vekil olarak kalacağım. Çünkü politikada ne kadar çok kalırsanız değişiyorsunuz. Bir profesyonel politikacı haline geliyorsunuz. Ben profesyonel politikacı değilim.

-Size göre siyaset nedir?

Bu soru da çok siyasi bir soru. Siyaset, dünyayı, yaşamı algılama ve değiştirme sanatıdır.

-Peki bir siyasetçi nasıl olmalıdır?

Acı çeken insanların en büyük acılarının kaynağını bilmedikleri zaman daha çok acı çekiyorlar. Ben bir bilim insanıyım. Bir bilim insanı ve hekim olarak acı benim işim zaten. Bir hekim olarak bir hastalığı hastayı anlatırken her şeyi anlatmamız lazım, öncesi, sonrası, çocukluğuna da giderek. Aynı yol ve yordamı politikada da uyguluyoruz. Bir politikacı bir hekim gibi olmalı. Geniş görmeli, bütün detayları incelemeli ve hipotezini kurup sunmalı. İnsanlar unutuyor. Tamam çaresizsin seni bu çaresizliğe sokan ne? Hadi gel birlikte düşünelim. Çünkü bizde istenmeyen şey ne? Düşünmek. Dahası düşünmek öğretilmemiş. Ben sana bunu veriyorum, hadi ver, yap! Ben senin liderinim. Biat kültürü var bizde. Bu biat kültürü sağ kökenli partilerde olabilir ama solda olamaz. Eğer CHP solsa CHP'de biat kültürü olamaz. Ne yazık ki daha radikal solda da hepsinde biat kültürü var. Bizim bir Erdal İnönü tipolojisine ihtiyacımız var. Bir Olof Palme'ye ihtiyacımız var. Bir Ahmet Necdet Sezer'in bürokratik anlayışına ihtiyacımız var. Bizim bu tipilojileri değiştirmemiz lazım. Ben insanlara şunu söylüyorum. Size dönmeyen size cevap vermeyen parlementerler sizin eserinizdir. Başka kimseyi suçlamayın. Onları şımartan onları snoop kılan biziz. Her şeyden önce siyasetçi insan olmalı. Mesleğiyle, ailesiyle, sokakta nasılsa siyasette de öyle olmalı. Ben profesyonel siyasetçiye karşıyım. Eskiden nüfus sayımları vardı. Nüfus sayımları yapıldığında bizim ülke liderlerimiz meslek kısmına politikacı derdi. Çağdaş bir ülke de politikacı olmak bir temsil görevini bir süreyle yerine getirilmesidir. Ben doktorum bu benim profesyonel mesleğim. Biz bunu böyle oluşturduğumuz taktirde, politikaya da böyle baktığımız taktirde Türkiye daha yaşanabilir, daha mutlu bir hale getirebiliriz. n Aykut Polatlı


-İzmir'in sorunları neler?

İzmir ödediği verginin karşılığını alamıyor. İzmir ulusal bütçelerden yeterince fon alamıyor. İzmir Limanı halen ciddi bir sorun. İzmir'de ciddi ulaşım sorunları var. Sadece yerel yönetimlerle yapılabilecek şeyler değil bunlar. İzmir bir tarım şehri olmasına rağmen bu özelliğini hızla yitiriyor. İzmir'de açık olan fabrikaların bir çoğu değişen dünya koşullarıyla birlikte kapandı. İzmir'deki kamu arazileri kamuya devredileceğine AVM'ler yapılması için yandaş gruplara dağıtılmış durumda. İzmir'i yöneten büyükşehir belediyesi, STK'lar, merkezi yönetim ve parlemanter yönetim grupları bir İzmir Projesi yapmalı. Bu projede yeni ekonomik alanlar yaratılmalı. Nano teknolojiden tutun, hizmet sektörüne kadar... İzmir coğrafi olarak deniz kıyısı, kaplıcaları, kaliteli eğitilmiş genç kadrosuyla Avrupa'nın yaşlı nüfusuna sağlık turizmi hizmetini çok iyi yerine getirebilir. İzmir aynı zamanda daha fazla bir üniversite şehri olmalı. Ama o üniversiteler kent merkezleri yerine dışına yölendirilmeli. Metro ağının da bu şekilde geliştirilmesi lazım. İzmir'de kent içi ulaşımını mümkün olduğunca değiştirmemiz lazım. Kent içi ulaşım raylı ve diğer toplu taşıma araçlarına yönlendirilmeli. İzmir yeterince denizden de faydalanmıyor. Deniz ulaşımını da içine alacak yeni ulaşım master planı hazırlanmalı. İzmir bazı önemli markalar çıkartan bir kent. İzmir'in markalarını ve kendisinin marka değeri arttırılmalı. Bunun için İzmir'de hizmet sektörünü arttırmalıyız. İzmir'de olması gereken şeyler de yok. Bir kruviziyer limanı, marina yok. Piriştina döneminde başlayan Agora çalışması, Kemeraltı'na yönelik çalışmalar yok. Kemeraltı'nda artık orta sınıf değil düşük sınıf bile alışveriş yapmıyor. Kemeraltı hizmet sektörüne yönelik çalışmalar yapılmalı ve artık kent merkezine AVM yapılmamalı.


-Bir hekim olarak neden milletvekili aday adayı oldunuz?

Cilt hastalıkları artıyor. Ciddi sağlık sorunları artıyor. Şu an ki sistemi sadece tüketime yönelik bir sağlık sistemi. Ne kadar çok ameliyat, tetkit, ilaç yazarsan onun üzerine kurulu bir sağlık sistemi. Koruyucu hekimlik yok edildi. Koruyucu hekimlik çevrenin, ulusal sağlık politikalarının da yeniden ele alınmasını içerir. AVM'leri şehrin ortasına kurarsanız. İnsanları egzersizden uzaklaştıracak şekilde kent içersindeki yeşil alanı ve parkları AVM'lere, rezidans ve gökdelenlere çeviririrseniz hava kirliliğini arttırırsınız. Çalışma koşullarını zorlaştırırsınız. Televizyon programlarında güdümlü reklamların artmasına izin verirseniz bu ülkede sağlık sorunları artar. Bir hekim olarak bunların üstesinden gelmem çok zor. O yüzden sağlık sorunlarını çözebilmemiz için politikada olmaya inandığım için varım.