Şık ve zarif giyinmiş genç bir kadın... Daha yaşlı iki kadın eteğine yapışmışlar...  Parçalamaya çalışıyorlar... Sutyeninin sol askısı görünüyor ve büyük olasılıkla kadınlardan biri üzerine su attığı için üstü ıslak...

Bu sahneyi, Paris'in ünlü caddesi Champs Élysées'de yakalayan İtalyan-Fransız fotoğrafçı Walter Carone savaş sonrası dönemimin ünlülerinin bir çoğunun yaşamlarını da belgelemişti.
İlginç olan, bu zavallı kadın, giysileri uygunsuz bulunduğu için hedef alınmamış, eteğinde çok fazla kumaş kullanıldığı için hedef alınmış ve hırpalanmıştı.
Savaşın karne sistemini yaşamış ve 'tamir et-idare et' ilkesi ile uzun yıllarını geçirmiş bu kadınlar, yoğun biçimde pileli ve dökümlü tek bir eteğe bu kadar kumaş kullanılmasını bir haksızlık hatta edepsizlik olarak görüyorlardı.

Daha birkaç ay önce, 12 Şubat 1947 sabahının eksi 5 derecenin altındaki acı soğuğunda, sosyete mensupları ve bir çok dikkat çekici insan Paris'in Montaigne Caddesi Numara 30'u önünde titreyerek kuyruk olmuşlardı. Aralarında sanatçı Jean Cocteau, sosyetenin ünlü ismi Lady Diana Cooper, American Vogue ve Harper's Bazaar dergilerinin editörleri de vardı.
İçeride, ihtilal sayılabilecek yeni kadın moda koleksiyonunun rötuşlarını ekibi telaşla tamamlarken, orta yaşlı, şişmanca, biraz Alfred Hitchkock görünümlü bir adam, onlarca çiçek aranjmanı arasında dolaşıyordu.

Saat 10'a 1 kala, odadan odaya sakin bir şekilde dolaşıyor, her alana parfümcü Paul Vacher'in, onun yeni işi için özel olarak tasarladığı çiçek kokusunu püskürtüyordu. (Bu koku sonra bir klasik haline geldi ve yenilenmiş bir formül ile hala üretiliyor).

Her şeyin mükemmel olması için büyük özen gösterilmiş ve büyük masraf yapılmıştı (Milyonlarca Frank olduğu rivayet ediliyordu).

Saat tam tamına 10 olduğunda kapıdaki görevlilere kapıları açma talimatı verdi ve henüz pek tanınmayan Parisli terzi herkesi kapıda gülümseyerek, tek ek karşıladı.
Bu adam Christian Dior'du... 72 yıllık efsanevi modaevi ve modacı, Londra'da Victoria and Albert Müzesi'nde, 'Christian Dior: Düşlerin tasarımcısı' adlı bir sergi ile belgeleniyor ve taçlanıyor.
Koleksiyonun temasının özünü ve en az 20 yıllık bir dönemi yansıtan, Dior'un ünlü ve ikonik 'Bar Suit'i (Kokteyl Giysisi) dahil 500'ün üzerinde obje ve 200 'Haute Couture' (Yüksek Moda) ürünü sergileniyor.

Dior, Parisli hanımların bu takımı lüks otellerin akşamüzeri kokteyl saatlerinde giyeceklerini düşünerek adlandırmıştı. Yumuşak omuzları ve çok dar bir korse üzerine giyilebilen daracık beli ile feminen bir görüntü vurgusu yapan ve sonra kalçalar üzerine yayılan ve eteği örten bej, ipek bir ceket...
İşte iki kadını çıldırtan ve parçalamaya kalkıştıran bu etekti. Derin pilili ve siyah yün krepten eteği yaratmak için 3,7 metre kumaş kullanılmıştı ki bu savaş sonrasının Paris'inde bir çok insan için düşünülemezdi.

İnce ve kalıplı savaş zamanı modasından sıkılmış kadınları heyecanlandıran, Dior'un, uzun ve şatafatlı kumaşlarına sarınmış, daha gösterişli ve daha haz verici bir kadın vizyonu idi.
İşte Christian Dior'un 1947 Bahar/Yaz Koleksiyonu, artık 'New Look'tu (Yeni Görünüm). Bu adı yaratan New York'taki Harpers Bazaar Dergisi'nin editörü olmuştu. Koleksiyonu gördüğü an, 'İşte Yeni Görünüm tam bu!' demişti.

Sergi ayrıca Dior'un 1957'de ani ölümünden sonra, başta yardımcısı olarak yanında çalışan, daha 21 yaşındaki Yves Saint Laurent olmak üzere, Yaratıcı Direktörlük koltuğuna oturan diğer tasarımcıların ürünlerini de vitrine çıkarıyor. Yönetim Kurulu, Dior'un ölümünden sonra modaevini kapamayı tartışmıştı. Ancak Laurent'e bir şans vermeye karar verdiler ki onun da onları hiç düş kırıklığına uğratmadığı bir gerçek.

Bu sergiden açıkça anlaşılıyor ki her yeni Yaratıcı Direktör, Dior Modaevi kurucusunun vizyonuna özgü temel bir niteliği korudu: 1940'ların karneler ve kısıtlamalar dönemleri geçtikten çok sonra bile kadınların arzulamayı sürdürdüğü zarafet, feminenlik ve gösteriş. Sinema yıldızlarından kraliyet aileleri mensuplarına kadar bir çok ünlünün neden Dior'u seçtiklerini anlamak zor değil.

*'Christian Dior: Düşlerin Tasarımcısı' Sergisi 14 Temmuz'a kadar Londra Victoria ve Albert Müzesi'nde.