Her hafta köşe yazılarıma ilgi gösterip, düzenli takip eden dostlarımla ne paylaşabilirim diye düşünürken bu hafta doğrusu içimi bir hüzün kapladı. Yaşadığım şehir, ülke ve coğrafyadaki zorluklar üzerine düşünmek karamsarlaştırdı beni. Oysa bugün 29 Ekim. En büyük bayram. Onun coşkusu bile içimdeki karamsarlığı yenmeme yeterli gelemiyor. Bu kısırdöngü içinde 'ne yazabilirim'i düşünürken 5,5 yaşındaki oğlumun enerjisi ve izlediği bir çizgi filme verdiği coşku dolu tepkisi dikkatimi çekti ve neşelendirdi beni. Oysa sabah dertlerimden biri de ona istemediği yumurtasını nasıl yedirebileceğim kaygısıydı.

Bu ikircikleşen duygular sevgili Hocam Celal Odağ'ın anlattıklarını tekrar anımsattı bana ve sizlerle de paylaşmak istedim.
Olumlu ya da olumsuz birçok deneyimle çocukluktan ergenliğe, ergenlikten erişkinliğe geçiliyor. Bu geçiş sıralamasında erişkinler çocukluğu, çocukların ortak özelliklerini bir erdem olarak göremiyorlar. Çocukları, çoğu zaman kendileri gibi olmaya zorluyorlar. Onların oyun oynaması yerine kendi doğrularımızı öğretme yarışına girişiyorlar. Erişkinlerin, genelde 'çocukluk hakları' konusunda duyarlı olabildiklerini söyleyemeyiz. Ne yazık ki büyükler düzen ve temizliğe, çocukluk haklarından daha çok önem veriyorlar.

Oysa çocuklar, erişkinlerin beklediği gibi, yeryüzüne disiplini öğrenmek için gelmiyorlar. Doğan çocuklar, çocuk olma haklarını da birlikte getiriyorlar. Bunlardan çocukluğunu yaşama hakkı belki de her şeyden önce geliyor. Yalnızca rızklarıyla değil, yalnızca disiplini öğrenmek için değil, sevilme ve korunma, oyun oynayabilme, oyun alanları bulma, doğru dürüst bir eğitim alabilme haklarıyla geliyorlar yeryüzüne çocuklar. İçlerinde anneye doyabilme, babayı tanıyabilme istemlerini de taşıyarak geliyorlar. Bu istemlerin doyurulması yerine büyükler tarafından kullanılmak istemiyorlar. Çocuklar, çocuk olmak istiyorlar, büyüklerin beklentilerini doyuran bir araç değil. Anlaşılmak istiyorlar, 'çocukluk' denilen özelliklerin önemsenmesini istiyorlar. Anne için düş kırıklığına uğradığı kocanın yerine geçmeye, yedek bir nesne olmaya karşı olma ihtiyaçları var. Çocuklar amaçlarını kendileri belirlemek istiyorlar. Doyumun, ayrışmanın, özerkliğin peşindeler çünkü.

Komşunun camını kırmak büyük suçlardan biridir. Camı kıran çocuk kaçmak, yalan söylemek zorundadır bu yüzden. Çocuğun cam kırma özgürlüğü yoktur ama kırabilmesi yaşının gereğidir aslında. Bunun yerine iç ve dış birçok neden çocuğu büyümeye, büyük olmaya, büyükler gibi kuralları öğrenmeye itiyor, büyüklerin gereksinimlerini doyurmaya zorluyor. Bu zorlanmada çocukluğunu yaşayamıyor çocuklar, öksüzleşiyorlar. Yalnızca anne, babanın yitimiyle öksüzleşmiyor insanlar. Çocukluğunu yaşayamamak da öksüzleştiriyor insanları.