Özellikle kız çocukları için evlenme çağı dedikleri yaş diliminde yani yaklaşık 25-30 yaşları arasında -dünyadaki milyarlarca erkek arasından ancak o dönem içinde kendi yörüngesinde tanışabildiği bir kaç erkekten sadece birisini öyle ya da böyle beğenerek halkın “evlenmek “ diye bildiği ama aslında iki kişinin doğacak çocuklar dahil, kendi aralarında edinilecek maddi tüm değerleri de kapsayan ve bazı sorumluluklar ve yaptırımlar içeren sözleşme yapmaya hazırlanırlarken, bu kutsalve ilahi olduğu iddia edilen bu  sözleşme ,yasalar açısından bu sözleşme sadece bir sözleşmedir ve belirli koşullar altında feshedilebilir. Şimdi bu anlaşma öncesi ailelerin bir araya geldikleri o mütevazi evlerinde bir odadaki sahneye odaklanıyoruz.
Havadan sudan konuşmalardan sonra sıra damat adayının ne iş yaptığına gelir. Böyle sıradan bir soru karşısında damat tarafı gelin adayının ailesinin pek alışık olmadıkları türden cevaplar vermiş ve böylece kafalar iyice karışmıştır.Çünkü damat adayı meslek olarak aşağıdaki seçeneklerden –siz artık hangisini yakıştırsanız-birisi ile meşgudür..

1-Berin Boğazında Yengeç Avcısı
2-Amazon’daki Yağmur Ormanlarında Altın Arayıcısı
3-Yetenekli olduğu söylenen geleceği parlak bir yazar
4-Bir sirkte aslan terbiyecisi
5-Afrika’da timsah avcısı
6-Deve kuşu yarışçısı
7-Dev bir akvaryumda cam silici
8-Kenya’daki Massai Mara Doğal Yaşam Parkında turist rehberliği veya balonculuk yapan biri
9-Bangkok’da Boğa Yılanı ve timsahlarla gösteri yapan bir adam
10-Avustralya’da Kakadu papağanlarının yaşam alanları üzerinde  araştırma yapan bir ekibin içinde görevli fotoğrafçı

Tüm bu sayılanlar her ne kadar kayınpederin kafasındaki profesyonel iş tanımına uymasa da sonuçta bu işlerden para kazanılmaktadır.
Şimdi, 26 yıl 23 gün aynı işyerine sabırla giderek halkın ve patronlarının takdirini kazanan müstakbel kayınpeder o güne kadar kızını ortalamanın üstünde bir aileden biriyle evlendiirebilmek için olağanüstü çaba harcamıştır ve şimdi Doğan bey karar aşamasında..Bering boğazında yengeç avlamak mı ?.Eee nasıl yani diye başlar söze..
Damat adayınız böyle bir iş yaparsa ne diyeceksiniz? Örneğin deve kuşu yarışçısı,işte bu da entersan- bu hayvanların arkasında iki tekerli bir araba vardır ve son sürat koştururlar bu hayvanı ve deve kuşları öyle hızlı koşarlar ki ikinci el bir araba ile yetişemezsiniz onlara ama daha ilginci Boston, Barcelona veya İstanbul’daki dev akvaryumda kopek balıklarına aldırış etmeden kirlenmiş camları temizleme işi yapan damat adayı daha da sıradışı bir durum olabilir. Bu esnada mahcup bir tavır içinde gülümseyerek durumu kurtarmaya çalışan damat adayı heyecanla kızın babasının vereceği cevabı beklemektedir. Aslında bu mesleklerden biri olan yengeç avcılığı işinde çok iyi para kazanılır.Yıllık kazancı yüz bin doları bulur,ancak çok zor bir iştir, Alaska’nın olduğu bölgede kışın zor koşullarında çalışan biri için gidip de dönmemek vardır. Öte yandan timsah avcılığı olsun, balonla Massai Mara Vahşi Yaşam Parkında rehberlik yapmak veya balonla turist gezdirmek olsun, Amazon ormanlarındaki vadilerde altın aramak olsun,hepsi servis ve öğlen yemeği içeren sigortalı bir devlet memurluğundan çok daha iyi para kazandirabilir, ama bazı kişiler için –hatta gelin adayı için bile- hepsinden daha eğlenceli ve maceralı olduğu açıktır.Yani böyle biri ile evlenmeyi düşünen birinin de tipik bir ev kadını rolünde olmayacağını varsayabiliriz.
Bunun dışındaki maddeler arasında yer almayan ama söz etmeden geçemeyeceğim  şöyle bir iş daha vardır. Afrika’ da bazı kabileler tarladaki ürünlerine musallat olan bazı vahşi hayvanları kaçırmak bir yöntem bulmuşlar o da şu: Bir sandalyede oturup baş parmağınıza bir ip bağlıyorlar ve bağlanan bu iple tehdit oluştuğu zaman baş parmağınızı hafifçe geriye çekerek bir gürültü çıkmasına neden olan düzeneği harakete geçirdiğinizde hayvan kaçıyor. İşte.böyle de bir iş vardır Buna ne diyelim?  “Hayvan kaçırtıcı ” gibi bir şey desek bilmem yakışır mı ? Aslında bu iş Türkiye’de gördüğümüz “kağıt para bozucu” türü bir işe benziyor .Yani alışveriş arabalarındaki küçük kutucuğa 1 TL koyarak alışveriş arabası alma hayali ile hafta sonu alışveriş merkezine bir müzeyi gezer gibi giden ailelere bozuk para temin etmek amacıyla yapılan iş  gibi  ve hatırladığım kadarı ile  gerçekten birileri   bu işi yapıyordu. Bu işin benim gözümdeki anlamı ise daha sonra o 1 TL’ yı  kurtarmak uğruna alışveriş arabasını 50 metre ötedeki bölüme koymak için sözde iyi niyetli bir müşteri rolüne bürünmek olmasıydı. Ama ben de dahil nedense kimse  bir gün bir asi gibi davranıp o kahrolası 1 TL’ dan vazgeçerek o alışveriş arabasını otomobillerin olduğu parkın tam ortasına bırakıp gitme hayali ile yaşamıyor ve her seferinde o 1 TL ya tekrar sahip olma hevesinin kurbanı oluyorlar . Ama itiraf etmeliyim ki  çoğu sıradan vatandaşın hayallerini süslüyordur bunu yapmış olmak. Yani bu davranışınızla o 1 TL umrumda bile değil demek  market sahiplerine karşı onların düşündüğü gibi davranmak zorunda olmadığınızı  ya da başka bir deyimle onların varsayımlarının kurbanı olmadığınızı göstermek açısından bazılarımıza bir ego tatmini gibi gelebilir..

Şimdi tekrar yasal sözleşme öncesi protokol görüşmesi olan sahneye odaklanalım. Ailede kayda değer bir konumda olan akrabaların bu tanışma seansına davet edildiği bu geleneksel toplantıda çoğu zaman damat adayı ile müstakbel kayınpeder ilk kez karşı karşıya gelir. Zavallı adayımız elini ayağını nereye koyacağını bilemese de olabildiğince zararsız ama iddialı ve sorumluluk alabilecek bir insan portresi çizmek için çabalamaktadır .Dikkatli biri -halk tabiri ile söylersek onun ne mal olduğunu daha nezaket içinde söylersek nasıl bir kişi- olduğunu kolaylıkla ortaya çıkarabilir ama bu tip ortamlarda nezaket gereği çok özel kişisel konulara girmemek adettendir ve böyle olunca o kişiyi tanımak da kolay değildir. Bu noktada müstakbel kayınpeder damat adayının geleneksel olan ve daha az belirsizlik içeren işlere sahip olmasını arzu ediyor olsa da bir amaca yönelik ,içtenlikle ,severek ve coşku ile yapılan bir işin daha saygıdeğer olması gerektiği konusunda düşünsel bir derinliğe sahip değildir. Ama yapabileceği bir şey vardır yine de. Çünkü aşk denilen şeyin bir güven sorunu olduğunu bilecek yaştadır ve bu yüzden o da kızına ve o basit aşkına güvenmek zorundadır.
Büyük olasılıkla o anlarda müstakel kayınpederin bildiği ve daha önceden deneyimlediği ama size söylemediği ve kızının da böyle bir hatanın kurbanı olmasından endişe ettiği bir gerçek vardır. O da şudur:  “İşinizin doğru olmasa da eşiniz doğru olması gerçeği ”

Şimdi bu düellonun sonuna gelindiğinde Doğan bey sıra dışı bir gün yaşadığını artık kabul etmiştir. Çünkü onun damat adayı işte böyle sıradışı işler yapan birisidir. Eh, kızı nereden bulmuşsa bu abuk subuk işler yapan adamı-bulmuş işte, gönül bu, derken o esnada her ortalama müstakbel kayınpederin aklından üm belirsizliklere karşın onu teselli edecek ve geleceğe yönelik kuşkularını bertaraf edecek o bildik sihirli cümle geçer . “Olsun, bu çocuk iyi birine benziyor.”  İşte bu olumlu yaklaşım aşkta olduğu kadar her alanda uzlaşmanın ilk adımı olarak kayıtlara geçer.