Seçime 55 gün kaldı. Bu seçim öncekilere benzemiyor, hem cumhurbaşkanı hem de milletvekilleri seçilecek. Seçimle geçen yılki referandumun şaibeli sonuçları ile yapılan anayasa değişikliği hukuken uygulanmaya başlayacak. Getirilen sistemi anımsayalım; "Yürütme yetkisi cumhurbaşkanına aittir" düzenlemesi ile başlayan anayasa değişikliği ile bütün yetkiler cumhurbaşkanına verildi:

· Yardımcılarını, bakanları, üst kademe kamu görevlilerini atayacak, dilediğinin görevine son verecek. Bakanlıkların kurulması, kaldırılması, görevleri ve yetkileri, teşkilat yapısını kararnamelerle düzenleyebilecek. Bu sayede cumhurbaşkanı dilediği bakanlığı kapatabilecek, dilediği yeni bakanlıklar kurabilecek, milletvekili seçilme yeterliliği olan herhangi birini bakan olarak, bakanlık üst düzey bürokratlarını atayacak. Yani, ülke yönetimi "başkan ve adamları"na kalacak.
· Milli güvenlik politikalarını belirleyecek, bu politikaların uygulanması için gereken tedbirleri alacak; bunun anlamı; tek başına savaş ilanı, yabancı silahlı kuvvetlerin Türkiye'de bulundurulması, Türk Silahlı Kuvvetlerin yabancı ülkelere gönderilmesi kararlarını alabilecek.
· Yürütme yetkisine ilişkin konularda cumhurbaşkanlığı kararnamesi, kanunların uygulanmasını sağlamak üzere yönetmelikler çıkarma yetkisi olacak.
· Cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıkartılabilecek Anayasadaki Sosyal ve Ekonomik Haklar ve Ödevler başlığını taşıyan bölüm neleri kapsıyor; "...Kıyılardan Yararlanma, Toprak Mülkiyeti, Kamulaştırma, Devletleştirme ve Özelleştirme, Çalışma ve Sözleşme Hürriyeti, Çalışma Şartları ve Dinlenme Hakkı, Sendika Kurma Hakkı, Toplu İş Sözleşmesi, Grev Hakkı ve Lokavt, Ücrette Adalet Sağlanması, Sağlık Hizmetleri ve Çevrenin Korunması, Konut Hakkı, Sosyal Güvenlik Hakları, Tarih, Kültür ve Tabiat Varlıklarının Korunması, Sanatın ve Sanatçının Korunması, Gençliğin Korunması..." Bu konularda cumhurbaşkanı bir sabah kalkıp dilediği düzenlemeyi yapabilecek. Örneğin; çalışma hayatına, kültür ve tabiat varlıklarına, çevreye, kıyıların tahsisine ilişkin kararname çıkartabilecek, özel mülkleri kamulaştırabilecek.
· Yurdun tamamında veya bir bölgesinde, süresi altı ayı geçmemek üzere olağanüstü hal (OHAL) ilan edebilecek, bunun her defasında dört ayı geçmemek üzere uzatılmasını TBMM'nden isteyebilecek.
· OHAL'de temel haklar, kişi hakları ve ödevleri ile siyasi haklar ve ödevler de dahil olmak üzere her konuda kararname çıkartabilecek.
· Meclisi gerekçesiz feshedebilecek, seçimlerin yenilenmesine karar verebilecek.
· Adalet bakanı ve müsteşarı ile birlikte 13 üyeden oluşan Hakimler Savcılar Kurulu'nun 4 üyesini doğrudan seçecek.
· TBMM'ye bütçe kanun teklifi ile merkezi yönetim kesin hesap kanun teklifini verecek.
· Meclisin yürütmeyi denetleme yolları ortadan kaldırılıyor, cumhurbaşkanının yaptığı işlem ve eylemler için soru dahi sorulamayacak.

Bu yetkilere sahip cumhurbaşkanı ve yardımcıları hakkında, ancak 360 milletvekilinin evet oyu ile soruşturma açılabilecek, 400 milletvekilinin oyu ile de yargılanmalarına karar verilebilecek, yani yargılanmaları fiilen mümkün olmayacak.
24 Haziran seçimleri sonunda ülke yönetimi yürütme yetkisini tek başına kullanan, yasama ve yargının kendisine bağlandığı bir kişiye teslim edilecek. "Cumhurbaşkanının aynı zamanda parti genel başkanı olması" değişikliği yürürlüğe girdi, ne gibi sonuçlar doğurduğunu görüyoruz. O yüzden cumhurbaşkanı olacak kişinin kim olacağı önemli, seçilecek kişinin hangi ilkelere göre davranacağı, nasıl denetleneceği daha da önemli.

AKP ve MHP'nin adayının yukarıda sakıncalarını anlatmaya çalıştığım sistemin sıkı uygulayıcısı olacağı ortada, bu durumda Recep Tayyip Erdoğan'ın karşısına çıkacak ve ikinci tura kalacak aday, baştan 'Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ni değiştirme sözünü vermelidir. Bu kişi; "başkan" olmayacağını, normalleşmeye geçiş sürecinde önemli roller üstleneceğini kabul ederek aday olmalıdır.

İkinci tura kalacak kişi zorunlu olarak muhalefetin ortak adayı olacaktır. Ortak adaylığın şimdiden belli kurallara bağlanmasında yarar vardır. Bu adayı destekleyecek siyasi partilerin, seçilecek cumhurbaşkanının yönetim anlayışında, kuracağı hükümette, yasama ve yargıyla ilişkilerde, yeni anayasanın yol haritasında anlaşmaları son derece önemlidir. Varılan anlaşmayı kapsayacak bir protokol hazırlamalıdır. 'Demokrasi protokolü' denebilecek ortak metin kamuoyuna duyurulmalı, seçmenden onunla oy istenmelidir. Seçmen oy verirken; ortak adayın seçilmesi halinde, OHAL'in derhal kaldırılacağını, onarım sürecinin hemen başlatılacağını, demokratik bir anayasanın hazırlıklarına girişileceğini bilmeli, ona göre oy vermelidir. Böylece 'demokrasi protokolü'nün hayata geçirilmesinin güvencesi seçmen olacaktır.

Bu şekilde yapılacak seçimde muhalefet adayının kim olacağından çok oluşturulan demokrasi ittifakının kendisi daha önemli olacaktır. Başarılabilirse bu ülke kazanır, demokrasi kazanır, ortak iyilik için yapılan demokratik siyaset kazanır, çocuklarımıza yaşanabilir bir ülke bırakmanın kapısı aralanır.