Uyuyan bir Denizli. Ardından gelen istifa. Ama reddedilip, alınan yola devam etme kararı. 1 haftası böyle geçti Denizli'nin. İyi de oldu. Futbolculara iyi bir uyarı gelmiş ki, Boluspor karşısında hayatta olduklarını gösterdiler.
Denizli oldukça silkelenmiş, kendine gelmiş, dirilmişti, geçen haftaya nazaran. Mücadele ediyorlardı, dişe diş kora kor oynuyorlardı. Altta kalmıyorlardı ama üste de çıktıkları pek söylenemezdi. Ne de olsa rakibi Süper Lig iddiasını sürdürüyordu ve mutlak galibiyet istiyordu.
Her iki takımın da bu durumu, mücadeleyi oldukça zevkli hale getirdi, meyvesini de 5 güzel golle verdi.
Sahadaki oyun hemen hemen dengeliydi. Her iki takım da galip gelebilirdi. Gol atma becerisi ön plana çıktı ve bunu yeşil siyahlılar daha iyi yapınca, 3 puanı alan taraf oldular, 3-2'lik galibiyetle.
Bu sonuç, Denizlispor yönetimine, teknik kadrosuna, futbolcularına ve taraftarına büyük bir mutluluk ve rahatlama getirdi. Demek ki isteyince, oynayabiliyorlarmış.

Kahır

Hakemler son yıllarda, genel olarak maçın kahramanları oluyor ve skoru onlar belirliyorlar. Göztepe'nin Ümraniye'yi ağırladığı maçta da tartışılacak çok şeyler oldu ama 1 tanesi kesinlikle tartışmaya açık değildi. Çok açık bir şekilde elle oynama vardı ve ceza alanı içinde olduğu için penaltıydı. Pozisyonu olmasa da hakem eli nasıl ve neden atladı, bunu tartışmak gerekir. Tartışacak kişi ise ben değilim çünkü aklım ve mantığım almıyor.
Göztepe, bildiğimiz Göztepe bu hafta yine. Şampiyonluğa oynayan bir takım görüntüsü çizmiyor. Dakikalar 20'yi gösterdiğinde Otoo topu alıyor kendine göre sağ tarafta, aut çizgisine inmeden, ceza alanına kimseyi görmeden gelişi güzel pas atıyor, Serdar topu önünde buluyor, golünü atıyor. Bu gol aslında hediye ediyor. Defansta oynayan hiç kimse Otoo'nun yanına gidip, marke etmiyor, yapayalnız bırakıyor, pas almasına izin veriliyor. 2.'si Serdar ceza alanına koşarken, hemen arkasındaki Lokman Gör, onu önemsemiyor, hızla koşup marke etmesi gerekirken, bunu akıl edemiyor. Sadece ve sadece 15 metrelik bir depar atıp, rakibinin yanına gelmiş olsa, bu vuruşa izin vermeyecek, dolayısıyla gol olmayacaktı.
İkinci yarının çoğu neredeyse tek kale oynandı. Göztepe yüklendi ya da yüklenmeye çalıştı desem daha doğru olur, çünkü hiç organize atak yapamadı. Neticesinde pozisyon da yok denecek kadar azdı. Halil, sol tarafta kayboldu. Baktı olmuyor, sağa geçti. Orada da etkisiz kaldı.
Peki, Ümraniye çok mu iyi idi? Hayır... Onlar da kesinlikle iyi oynamadı. Defansta bazı hataları oldu, Göztepeli oyuncular değerlendirmeyi başaramadı. Ve bu takım koskoca 90 dakikayı bir tek korner bile atamadan bitirdi.
Göztepe'nin duran toplarda da çok büyük zafiyeti var. Örneğin bir pozisyonda Halil, faul atışını kullandı. Ceza alanına ortası, farklı bir şekilde auta gitti. Bu kadar zor mu bu atışları düzgün kullanmak? Değil... Hiç çalışılmaz mı? Anlaşılan şu ki, hiç çalışılmıyor.
Halil orta sahadan tam istediği gibi bir top aldı. Önü bomboştu. Hızla ceza alanına doğru koşuya başladı. Arkasından gelen rakibi Ömer, kayarak topa dokundu ve kornere atmayı başardı. Ama topa girişi çok tehlikeliydi. Rakibi solundayken, sağ ayağıyla kaydı, son ayağı da Halil'in ayaklarını yerden kesti. Önce sağ ayağı rakibine dokunsa faul ve kart. Dahası burada Halil ciddi bir sakatlık da geçirebilirdi. Yapması gereken sol tarafına yatarak, sol bacak altta kalacak şekilde kaymak, sağ ayağıyla müdahale etmek olmalıydı. Sporcu sağlığı için, bu tür hareketlere karşı önlem alınması gerekiyor.

Bu defansla olmayacak

Bandırma'nın en meşhur şeyi, rüzgârı olsa gerek. Geçen haftalarda olduğu gibi bu haftada da öyle bir rüzgâr vardı ki, top, yerde bile sabit durmuyordu. Köşe bayrağı neredeyse 45 derece yan yatıyordu. Bu kadar da değil. Buz gibi bir hava. Rüzgârla birleşince, kardan daha beter bir durum oluşuyor. Bitmedi. Bu ikisinin yanında bir de yağmur... Saha da bu suyu ememeyince, karşılaşma göl içinde oynandı. Su topunun ayakla oynanan versiyonuna döndü. Futbol için bundan daha kötü şartlar olabileceğini sanmıyorum.
Basın mensuplarının durumlarına da değinmek lazım. Kameralar her ne kadar yağmurdan korunmak için, üstleri kapanmış olsa da, rüzgârla savrulan su damlaları kameraları ıslatıp, durdu. Çalışanlar da bu damlaları silmekle uğraşıp, durdular.
Maça geçeyim. İlk yarı Bandırmaspor rüzgârı arkasına aldı. Bir an evvel gol bulması gerekiyordu, Elazığspor'un ise ilk yarıyı gol yemeden bitirmesi... Bandırmaspor bastırdı, Elazığ zaman geçirmek ve 45 dakikayı kazasız belasız atlatmak için elinden geleni yaptı.
Rüzgâr her iki takımı da çok olumsuz etkiledi. Rüzgârı arkasına alan ev sahibi takım, pas yaparken bir türlü topun hızını ayarlayamadı. Araya atılan toplar, rüzgârla birlikte hızlandı, yetişmek mümkün olmadı. Gökhan Karadeniz'in şutları meşhurdur. O da bir kaç kez denedi ama istediği gibi vuruş yapamadı. Orta yaptılar ceza alanına, rüzgâr aldı götürdü kale arkasına. Oysa kendi sahalarındalar ve buna aşina olmalılar, ortalarını havaya dikerek yapmamalılar. Kafa hizasından yapılan sert ortalar, kaleci için çok tehlikeli olurdu. Yine de bir kaç pozisyon yakalandı. Onlardan biri gol olsa, herşey farklı olabilirdi.
Elazığ'ın ise ileriye vurduğu toplar, rüzgâr yüzünden geri döndü. Doğru düzgün atağa kalkamadılar, kaleye gidemediler. Kaleci Okan, ilk yarı boyunca en fazla 4-5 kez topla oynamıştır.
İkinci yarı normal olarak rüzgârı arkasına alan Elazığ bastırmaya başladı. Ancak Bandırma da ataklar yaptı. 57. dakikada Atabey'in kafa vuruşunda top, rakibi Mehmet'in kafasına çarpıp ağlarla buluştu. Rüzgârla başarılamayan, rüzgâra karşı başarıldı.
66. dakikada hücum oyuncusu Atabey çıktı, yerine orta saha oyuncusu David Kılınç girdi. Orta sahanın direncini artırmak istedi Bayram Bektaş ama 3 dakika sonra beraberlik golü geldi. Defansını sağlam tutması gereken Bandırma, ceza alanı içindeki 2 rakibini de boş bıraktı. Lanre Kehinde rahat bir kafa vuruşuyla takımına golü kazandırdı. 80. dakikada yine benzer bir pozisyon ve yine Lanre Kehinde ve yine aynı vuruş ve yine gol. 1-2
Bir kez daha anlaşıldı ki, bu defansla Bandırma'nın bu ligde tutunması imkânsız gibi bir şey. Kastettiğim sadece defans oyuncuları değil tabii ki, tüm takım. Çünkü defansı sadece defans oyuncuları yapmaz. Artık anlaşılan şu ki, ya bu defans düzelecek ya da küme düşülecek.

Hiç yoktan bu da iyi

Mersin'de de yağmurdan yer yer göle dönmüş bir saha ve kuvvetli bir rüzgâr vardı. Ligin dibinde de olsa Mersin İdmanyurdu, son haftalarda bir toparlanma yaşıyordu. Her maç onlar için bir finaldi adeta. Bu, Altınordu için dezavantaj olsa da, bir avantajı da vardı.
Altınordulu oyuncular, defansta bol bol top çevirdiler. Bu da, mutlak gol atması gereken Mersinli oyuncuların ileriye çıkmalarını gerektirdi. Defansla forvet oyuncularının arası da oldukça açıldı. Paslaşmayı seven Altınordu'nun ekmeğine yağ sürüldü adeta. Ayağa paslarla rakip kaleye gitmeyi denedi, ancak yer yer olan su birikintileri, pas yapmayı bazen çok olumsuz etkiledi.
İlk yarıda idare eden Altınordu için 2. yarı farklı gelişmeye başladı. Gol bulabilmek için hücum oyuncularının sayısını çoğaltan ev sahibi takım, ileride yaptığı presin dozajını da arttırdı. Yanına sertliği de ekleyince rahat pas yapma imkânı tanımadılar ve kaptıkları toplarla Altınordu'yu gafil avlamaya başladılar. 1 kaçtı, 2 kaçtı... Gol geliyorum diye bangır bangır bağırmaya başladı. Buna rağmen teknik direktör Hüseyin Eroğlu, önlemini almadı, oyunda hiç bir değişikliğe gitmedi. Ve 54. dakikada gol geliverdi.
O değişiklik neydi peki? Defanstan çıkarken, çok pas yapmayacak, topu en kısa sürede rakip alana taşımaktı. Bunu yapsa, rakibini defansta eksik yakalayacak, onların bulduğu pozisyonları kendi bulacak, golü yiyen takım değil, atan takım olacaktı.  
Gol, herşeyi değiştirdi. Mersin tamamen yarı alanına çekildi, skoru koruma derdine düştü, Altınordu yüklenmeye başladı. 76. dakikada, 1 dakika önce oyuna giren Enis Durak, 2. topla buluşmasında beraberlik golünü attı. Zor koşullarda alınan bu sonuç, Altınordu için hiç yoktan iyi bir sonuç.

Hop oturduk, hop kalktık

Mücadeleye Adana Demirspor oldukça atak başladı. Rakiplerinin atak oynaması, tam Manisa'nın sevdiği bir oyun sistemi fakat defans daha maça başlamamış olsa gerek, hemen hemen her pozisyonda büyük tehlikeler yaşadı kalesinde. Kaleci İsmail ile Adana Demirsporlu oyuncular arasında geçen bir ilk 15 dakika izledik. Manisa bu kadar kısa sürede rakibine verdiği gol pozisyon sayısını, hiçbir maçın bütününde bile vermemiştir.
Sonra defans oyuna dahil oldu, yavaş yavaş denge kuruldu, hızlı hücum silahları devreye girdi ama bir türlü çerçeve tutturulamadı.
İkinci yarıda da yine çekildi geriye Manisa, alanları iyi kapattı. Bir hızlı hücum daha yakaladı, Savaş Yılmaz tek başına ceza alanına girdi, rakibini geçti, böylesine zor bir pozisyonda, gol çıkarmayı başardı. Golden sonra oyun bambaşka bir hal aldı. Orta sahalar kayboldu, defans ve hücum oyuncuları arasında düello başladı. Manisa defansı başarıyla savundu, hücum oyuncuları ise gollük pozisyonlar buldu bolca, bir türlü fileleri sarsamadılar. Bir karambolde skora denge geldi.
Golden sonra da top bir o kalede bir bu kaledeydi. Hata yapanın değil, gol atmayı başarabilenin kazanacağı bir düello yaşanıyordu. Her an her şey olabilirdi, olmadı. O kadar çok pozisyon olmasına rağmen, sadece 2 gol atılabildi. Heyecan fırtınasına sahne olan karşılaşmada, az gol olmasındaki en büyük faktör, her iki kalecinin de üstün performansları idi.   
Centilmenlik konusunda da siyah beyazlı oyuncuları takdir etmek gerekir. Faul yaptıklarında rakiplerini kaldırıyorlar, özür diliyorlar. Bir pozisyonda kaleci Emrullah, topu kontrolüne alırken İsmail Haktan Odabaşı ayak uzattı. Buna kızan Emrullah üzerine yürüdü. Ama Haktan'ın özür dilemesiyle ortam birden bire yumuşadı.

2. Lig Beyaz Grup

Nazilli Belediyespor, küme düşmemeye oynayan Anadolu Üsküdar 1908'i sahasında 2 kere öne geçmesine rağmen yenmeyi başaramadı, haftayı 1 puanla kapattı. Ne yukarıya yakın ne de aşağıya. Bu sene de böyle biteceğe benziyor.
Bucaspor son haftalarda bir var bir yok. Hacettepe Spor karşısındaki 2-0'lık mağlubiyet, rakibine ohh çektirdi, küme düşmeme adına.
Fethiyespor, güçlü Amed Sportif deplasmanındaydı. Puan çıkarması çok zordu. 1-0 da yenildi ama bu gol kendi kalesine olunca, moralleri çok bozdu.

2. Lig Kırmızı Grup

Gümüşhanespor ve Ankaragücü aldılar başlarını gidiyorlar. Artık ilk 2'yi kaptırmaları imkânsız gibi. Menemen Belediyespor şampiyonluk geliyor dedirtti daha 3-4 hafta önce, ama sonra frene bastı birden. Önce ilk iki ile puan farkı açıldı, şimdi de 3. sıradan da oldu. Rakibi Kastamonuspor 1966 karşısında önce 1-0 geriye düştü. Sonra 37. dakikada 1 kişi eksik kaldı, kırmızı karttan. Oyunu bırakmadı, eksik olmasına rağmen öne de geçmeyi başardı ancak beraberliğe yakalandı. Eski Karşıyakalı oyuncu İbrahim Kaş, 68'de çift sarı karttan atılınca sayısal denge geldi maça, Menemen'den ise beklenen galibiyet golü gelmedi.
Karşıyaka, İnegölspor deplasmanında galip gelemedi ama aldığı 1 puanla, 1 sıra yükselerek, tekrardan ilk 5 içine girdi. Yarın evinde lider Gümüşhanespor'u ağırlıyor. Bu maçta alınacak bir galibiyet, takıma çok büyük bir doping olacak, önümüzdeki haftalar için. Aydınspor 1923, 4 haftadır galibiyet yüzü göremiyor. Bu sefer deplasmanda, küme düşme hattındaki Tokatspor'a 2-0 yenildi. Bu yenilgi ile tehlike çanları kendileri için çalmaya başladı. Kırmızı bölgeyle puan farkı 3'e indi.

3. Lig 1.Grup

Altay takibi bırakmıyor. Karacabey Birlikspor'u 5-2 yenmeyi başardı. Fakat ilk yarı 2-0 önde iken, 2. yarıda bir ara beraberliğe yakalanınca bayağı bir endişelendirdi taraftarını. Kızılcabölükspor, lig sonuncusu Manavgatspor'a diş geçiremedi ve golsüz beraberlikle ilk 5 yolunda büyük bir darbe aldı.

3. Lig 2.Grup

Üst üste 5 galibiyetten sonra Bodrumspor tatile girdi. Yomraspor ile sahasında golsüz berabere kaldı. Neyse ki takipçisi Kırıkhanspor'a da Tire 1922'nin çelme takmasıyla, 8 puanlık fark devam etmiş oldu.
Tire 1922, her ne kadar ilk 5 dışında kalmış olsa da, zorlu deplasmandan aldığı 1 puan, gelecek haftalar için umut verici oldu. Haftaya yine zorlu bir maça çıkacak ve 4. sıradaki Düzcespor'u ağırlayacak.
 
3.Lig 3.Grup

Afjet Afyonspor, Diyarbekirspor'u son 10 dakika içinde Yasin Yener'in attığı gollerle 2-0 yendi. Geçen haftaki beraberlikten sonra, kazanılması gereken bir maçtı. Zira 3. sıradaki Sakaryaspor, üst üste 5. maçını da kazandı ve oldukça havaya girdi.
Bergama Belediyespor, play off hattındaki Bayrampaşa'dan da 1 puan almayı başardı. Birer birer üzerindeki rakipleriyle puan farkını kapatmaya başladı. Haftaya 2 puan üzerindeki 12 Bingölspor deplasmanında. 6 puanlık bir maç. En azından bir beraberlik şart.
Denizli BBSK, 3. sıradaki Sakaryaspor'a 4-1 yenildi. Sıradaki rakip 2. sıradaki Darıca Gençlerbirliği. Zor haftalar yaşıyor.