Denizlispor sezon boyunca, üstlere uzak, küme düşme potasına yakın oldu. İlk 6'nın içine de, son 3'ün içine de hiç girmedi. Ama hep diken üzerindeydi. Ta ki 32. haftaya kadar. Bu haftada şampiyonluğun en büyük adaylarından Eskişehirspor'u 2-0 yenerek puanını 40'a yükseltti ve küme düşme korkusundan kurtulmuş oldu. Ligi de 40 puanla 11. sırada bitirdi.
Teknik direktör konusunda da oldukça cömertti. Lige Selahattin Dervent ile başladı. 7. haftadaki Boluspor mağlubiyetinden sonra, Ali Tandoğan takımın başına geçti. Ali Tandoğan'ın sonu da Altınordu'nun galibiyeti sonrası geldi. 2 hafta takımı Cengiz Tarım sahaya çıkardı. Son olarak da Ali Yalçın ile ligi bitirdi.
Başarı yoksa seyirci de olmuyor. Tribünler neredeyse boştu. Sahasında ortalama 421 seyirci karşısında oynadı.
Türkiye Kupası'na ise 2. Eleme Turu'nda dâhil oldu. Kemerspor 2003'ü eledi ancak 3. Eleme Turu'nda Yeni Amasyaspor'a yenilerek veda etti.


Lig İstatistiği


Kadroya en çok alınan oyuncu: Ziya Alkurt - Leandro Kappel (33)
En çok maçta görev yapan oyuncu: Ziya Alkurt (33)
Dakika olarak en çok formasını terleten oyuncu: Ziya Alkurt (2867 dk.)
En çok gol atan oyuncu: Ziya Alkurt (9)
En çok asist yapan oyuncu: Ziya Alkurt (6)
En çok sarı kart gören oyuncu: Ömer Kulga - Burak Altıparmak - Kerem Can Akyüz (7)
En çok çift sarı kart gören oyuncu: Burak Altıparmak - Kerem Can Akyüz - Cenk Güvenç - İsmail Güven (1)
En çok doğrudan kırmızı kart gören oyuncu: Zeki Ayvaz (1)
 

Yasak kurbanı mı?


Manisaspor lige büyük sıkıntılarla girdi. Transferler vardı ama transfer yasağı yüzünden sözleşme yapılamıyordu. Ligin başlamasına günler kala teknik direktör Mehmet Altıparmak istifa etti. Hemen arkasından yeni transfer edilen bazı oyuncular da kulüpten ayrıldı. İlk maça teknik direktörsüz ve genç oyunculardan oluşan kadroyla çıkıldı ama bu maçtan 3 puan almayı başardılar. Elazığspor galibiyeti mucize gibi bir şeydi. Hiç kimse beklemiyordu.
Hafta arası transfer yasağı kaldırıldı ancak transfer edilen oyuncuların takıma dâhil edilmesi, prosedürler gereği zaman alacaktı.
2. hafta takımın başında Abdullah Mergen vardı. 1 puan alındı. 3. hafta güçlü Eskişehispor ile karşılaşıldı. Koray Palaz yönetimindeki takım, 3-3 berabere kalmayı başardı. Bundan sonra rüya sona erecek ve 6 haftalık mağlubiyet serisi gelecekti.
Teknik direktör olarak da Hasan Akçaylı, Koray Palaz ve yine Koraz Palaz derken ligin dibine gerilendi. 7. haftada başa Sait Karafırtınalar geçti. 10. haftada başlayan, 16. haftada biten puan alma serisi yakalandı. 1 haftalık aradan sonra üst üste 4 maçtan daha puan çıkarmayı başardı. 20. haftada Eskişehir'i deplasmanda 5-1 yenmesiyle artık kırmızı bölge dışına çıkıldı. Bir daha buralara düşülmeyecekti fakat korku hiç eksik olmayacaktı.
Üst üste alınan puanlar kesinlikle tesadüf değildi. Takım çok iyi oynuyordu. Ayağa paslarla çıkılan hızlı hücumlar, rakiplerinin korkulu rüyası olmuştu. Bundan sonra inişli çıkışlı bir grafik çizildi, lig küme düşme hattının 3 puan üzerinde, 39 puanla 12. sırada bitirildi.
Türkiye Kupası'nda ise oynadıkları İkinci Tur maçında 3. Lig ekibi Çorum Belediyespor'a uzatmalarda 3-1 yenilerek elendi.
Genel olarak bakıldığında, bazı maçlarda çok güzel top oynadılar. Öylesine güzeldi ki, adeta şampiyonluğa oynayan bir takımı andırıyordu. Ancak küme düşmekten zor kurtulundu.
 

Lig İstatistiği


En çok kadroya alınan oyuncu: Metin Yüksel (34)
En çok sahada görev yapan oyuncu: Metin Yüksel (34)
Dakika olarak en çok formasını terleten oyuncu: Metin Yüksel (2870 dk.)
En çok gol atan oyuncu: Bahattin Köse (11)
En çok asist yapan oyuncu: İsmail Haktan Odabaşı (8)
En çok sarı kart gören oyuncu: Ümit Arslan (9)
En çok çift sarı kart gören oyuncu: Emre Öztürk (2)
En çok doğrudan kırmızı kart gören oyuncu: İsmail Haktan Odabaşı - Nikola Mikic - Bilal Sebaihi (1)
 

Transfer köşesi


Manisaspor: Geçtiğimiz sezon Adana Demirspor'da forma giyen 34 yaşındaki kaleci Fevzi Elmas'ı kadrosuna kattı. Bir dönem Galatasaray'da da görev yaptı. Geçen sezon omuzundaki sakatlıktan dolayı uzunca bir süre takımından ayrı kaldı. Ligde sadece 8 maçta oynayabildi, bir de kırmızı kart gördü. Pek fazla bir şey beklenmese de kadroda sırıtmaz.
Altay: 2. Lig ekibi Keçiörengücü'nden 26 yaşındaki santrafor Yıldıray Koçal ile anlaşmaya vardı. Sağ ve sol kanatta oynayabiliyor. Altınordu'da da 2015/16 sezonunda kiralık oynadı. Geçen sezon son maç dışında tüm karşılaşmalarda görev aldı, 17 gol attı. Takımının vazgeçilmez oyunculardan biri idi. 2013/15 yılları arasında, 3. ve 2. Ligde üst üste 2 kere gol kralı oldu. Takıma uyum sağlarsa, oldukça güzel işler yapar.
Menemen Belediyespor: Giresunspor'un 30 yaşındaki stoperi Cihan Can'la anlaştı. Ön libero ve sağ bekte de görev yapabiliyor. Galatasaray alt yapısında yetişti. Geçen sezon kadroda az yer bulabildi. Son 3 sezondur da aynı şekilde fazla tercih edilmiyor. Sarı kart görmeye yatkın bir oyuncu. Şimdi bir alt lige geldi. Burada neler yapabileceği soru işareti.
Nazilli Belediyespor: Aydınspor 1923'ten kaleci Evren Özyiğit'le anlaştı. 31 yaşında. Futbola Muğlaspor'da başladı. Denizlispor, Akhisar Bld. ve Altay'da da görev aldı. 7 maçlık Süper Lig tecrübesi var. Geçen sezon 5. haftada formayı aldı ve bir daha da kaptırmadı. Ligde 40 gol, Türkiye Kupası'nda 7 maçta 5 gol yedi. Önceki yıllarda kadrolarda pek tercih edilmemişti. Bu biraz olumsuz bir durum... Bucaspor'un kadrosunda bulunan Kemal Mert Özyiğit'in de abisi oluyor bu arada.
Bandırmaspor: BB Erzurumspor'dan orta sahanın göbeğinde görev yapan 29 yaşındaki Mustafa Kayabaşı'nı renklerine bağladı. Sağ kanatta da oynayabiliyor. Fethiyespor ve Balıkesirspor'da da görev yaptı geçmişte. Süper Lig'de 2 maçlık bir tecrübesi olsa da 1. Lig tecrübesi yeterince var. Şimdiye kadar oynadığı takımlarda üstün bir performans sergilediği söylenemez. Orta düzey bir oyuncu...
Fethiyespor: Menemen Bld'den 28 yaşındaki stoper Efe Karaoğlu'nu transfer etti. İzmirspor, Torbalıspor ve Altınordu formasını da giydi. Geçen sezon takımının vazgeçilmez oyuncusu idi. Ancak 10 sarı kart gördü. Kart sorunu dışında, iyi bir transfer...
Fenerbahçe Emre Mor'u kiralamak istiyor. Emre Mor'u köşemde çok yazdım ve her zaman da övdüm. Ancak hem Emre Mor için hem de Fenerbahçe için bu transferi doğru bulmuyorum. Emre Mor daha olgunlaşmamış bir meyve. Olgunlaşması için devamlı oynaması gerekir ve bunu büyük takımda yapamaz. Fenerbahçe de şampiyonluğa oynayan bir takım. Kadrosu olgun oyunculardan oluşuyor. Olgun olmayanların olgunlaşacağı bir kulüp değil. Üstüne üstlük Emre Fenerbahçe'nin de oyuncusu değil. Yetişmesi için sabredilmesi gerekir ve bu sabrın sonunda hedeflere ulaşılabilse bile, sezon sonu takımdan ayrılacak. Fenerbehçe sabrettiği ile kalacak, meyvesini bonservisi elinde olan kulüp yiyecek.
Lisansı Fenerbahçe'de olsaydı, bu sefer de, başka bir takıma kiralanmasını isterdim, aynı Bruma'nın İspanyol bir takıma kiralandığı gibi.  
Bu sebeplerden dolayı her iki taraf için de bu transferin gerçekleşmesini istemiyorum. Emre oynayacağı bir kulübe gitmeli, Fenerbahçe de kadroya direk girebilecek bir oyuncu almalı.
 
Fenerbahçe'ye benzer bir durumda da Beşiktaş var. Atınç Nukan'ı tekrar kiraladı. Geçen sezon tüm kulvarda sadece 16 maç oynadı. Yaklaşık olarak 4 maçtan birinde forma şansı bulabildi. Buradan da anlaşılacağı üzere Beşiktaş'ın tek düşüncesi, takımda oynatmak değil, elde bulunması ve lazım olursa idareten kadroya dâhil etmek.
Atınç'ın performansı maalesef Beşiktaş'ta oynamaya yeterli değil. Kendini geliştirebilse bile yine de kısıtlı olacaktır. Çünkü pek fazla gelişme özelliğine sahip değil. Bir de kadroda yer bulamadığını hesaba katarsak, şimdiki yeteneklerini de kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya.
Alman ekibi Leipzig Atınç'ı bonservisine 6 milyon euro verip, Beşiktaş'tan almıştı. Neyine güvendiler, nesini beğendiler anlamamıştım. Alman 2. Ligi'nde bile sadece 14 maç oynatıldı. Beğenilmedi, Beşiktaş isteyince, bu kulüpte gelişmeyeceğini bile bile kabul edildi. Onların da bu oyuncudan ümitlerinin olmadığı anlaşılıyor. Böyle giderse Atınç Nukan'ın zamanla alt liglerde bile zor forma şansı bulacağını düşünüyorum.


Bu Almanlar, çok oldular!


'Futbol basit bir oyundur; 22 kişinin 90 dakika topu kovaladığı sonunda her zaman Almanların kazandığı bir oyundur' demişti İngiliz ünlü futbolcu Gary Lineker.
Konfederasyonlar Kupası'nda tüm takımlar tam kadro olarak turnuvaya geldiler ama Almanya, as oyunculardan yoksun, B Takımı ile, gençlerle... Eleştiri de aldı, turnuvanın imajını zedelediği söylendi, buna cevaben Almanya Teknik Direktörü Joachim Löw, bu kadroyla kupayı kazanabileceklerini söyledi.
Lineker'in ünlü olan sözünün hakkını verdiler, dediklerini yaptılar, yenilgi yüzü görmeden kupayı kaldırdılar.
Final maçında Şili neredeyse tek kale oynadı, Almanları sahalarından çıkartmadılar. İlk 20 dakika içinde sadece 2 kere çıkabildiler ve 2. çıkışlarında hiç yoktan gol buldular. Tam da derslik bir goldü. Bu gol özellikle de küçüklere ders olarak gösterilmeli.
Şilili oyuncuların paslaşmasından sonra top Marcelo Diaz'a geldi. Yüzünü kendi kalesine doğru döndü. Arkasından bir Alman oyuncunun geldiğini anladı. Gelen oyuncu Lars Stindl idi. Yaptığı pres ne kadar bilinçliydi bilemeyeceğim ama akıllı bir oyuncu bu yöntemi seçerdi. Diaz'ın üzerine koşmaya başladığında sol taraftaydı. Sağına doğru gitti. Öyle olunca Diaz topu sola doğru çekti. Sırtı dönük olduğundan sol taraftaki bir başka Alman oyuncuyu görmemişti. İkili bir sıkıştırmaya maruz kaldı. Topu da ayağından biraz fazla açtığından, bu baskı sonuç verdi. Son adam olmasından dolayı, kapılan top sonucunda kaleciyle karşı karşıya kalındı. Paslaşma ile bomboş kaleye gol atıldı.
Bu gol kupayı Almanya'ya getirdi. Oysaki saha içinde Şili'nin ezici bir üstünlüğü vardı Almanların da galibiyeti.
Sadece bu kadar da değil... U19'larda da Almanlar İspanya'yı 1-0 yenerek şampiyon oldular.

Bisiklet, şişe ve yangınlar

147 ayrı yerde aynı anda orman yangınları var ülkemizde. Bu yangınları çıkartan ana etkeni en iyi bisiklet sürücüleri bilirler. Özellikle yerleşim yerleri dışında, ana yol yanında kaldırım ya da bisiklet yollarında birçok cam parçasına rastlamak mümkün. Arabasında özellikle alkollü içecek tüketenler, cam şişeleri aracın camlarından yol kenarına atıyorlar. Kırılan bu şişeler bisiklet lastikleri için büyük sorun oluşturuyorlar.
Elbette ki bu şişeler ormanlık alanlara da atılıyor. Orada da güneş ışınlarını mercek gibi kuru otlara yansıtarak, kıvılcıma ve yangınlara neden oluyor.