Hani çöp atılan yerlerin yanında yakında yaşayanlar artık bu rezilliğe dayanamaz ve iyice sinirlenir duvarlarına yazı yazarlar ya: Buraya çöp dökülmez. Dökenler cezalandırılacaktır. Ya da bu yarı kibar ceza uyarısının bir işe yaramadığını görenler tebeşir ya da boyayla şöyle de yazarlar: Buraya çöp döken eşektir. Bu da mı işe yaramadı, işte şunları yazdın mı cami duvarına işeyip de çarpılmış gibi olurlar: Buraya çöp döken i...dir. Buraya çöp dökeniiin...

İşte artık yakında tersini yapacağız. 'Lütfen çöpünüzü buraya dökünüz' yazacağız. Çünkü malum, birisinin çöpü başka birisinin hazinesi! Ancak bu çöp sizin evin çöpü değil. Üniversitelerde araştırması yapılan cinsten çöpler. Hatta bunun yeni adı e-madencilik.

Buraya nereden geldiğimin bir sebebi Avustralya'daki New South Wales Üniversitesi'nin araştırma sonuçları. İkincisi ise yine babam.

Babam için her şeyi diyebilirim ama yaratıcı fikirleri yok diyemem. Gülünecek fikirleri de vardır, işe yarayan fikirleri de.
Londra'da birlikte yaşadığımız günlerde Türkiye'den gazetecilikten gelen paranın kısıtlılığı ve sık sık gecikmesi yüzünden pek tabii rahat sayılmazdık. Babam bize hissettirmemeye çalışırdı ama biraz büyüyünce anladım ki bu işi oldukça yoğun mali stres altında yapmış. İşte o günlerde babam sık sık muhteşem para kazandıracak yaratıcı fikirler ile ortaya çıkar Özdoğan adlı bir arkadaşı ile paylaşır, sonra birlikte hesap yaparlardı. Özdoğan bir Amerikan firmasının petrol sismik araştırma uzmanıydı. Bu bakımdan onun tuzu kuru idi ama babamla bu oyunu oynamaktan hoşlanırdı.

Fikirleri tek tek saymayayım ama bir tanesinin sonunda o kadar üzüldü ki kendisine birçok kişi gülmesine rağmen biz gülemedik. Ama şimdi 'Baba anlatsana şu Brezilya'dan İzmir'e ithal ettiğin 40 ton kahveyi' deyip de coşturabilirsek, fırsatı kaçırmayıp kahkahalarla gülüyoruz. İznim yok, ben anlatamam, ona sorarsınız.
(İpucu vereyim. Kahve gümrükteyken İzmir Kahveciler Odası Başkanı, Yeni Asır gazetesine gelip bir haber vermiş. 'Salatalığın biri kahve fiyatlarını doğru dürüst düşünmeden Brezilya'dan kahve ithal etmiş. Gümrükte bekliyor. Çekemesin de biz ihale ile alalım diye İzmirli kahve toptancıları beklemede. Kahkahalarla gülüyor ve el ovuşturuyorlar.)

1980'ler, 1990'larda bilgisayarların yeni olmasına karşın, bozularak, modası geçerek ya da yetersiz kalarak atılan elektronik aletlerin sayısı giderek artıyordu. Babamın yaratıcı fikrine geleceğim.  

Financial Times'de bu elektronik çöpün içinde altın, gümüş ve bakır olduğunu öğrenmiş, Özdoğan Abiye anlatıyordu. 'Yahu sadece bir tornavida ile yapılacak iş. Gel birlikte yapalım, zengin olalım. İçinden çıkan madenlerin değerini bak şöyle hesaplayalım...' Dediyse de Özdoğan Abi de ilgilenmedi, kimse de ciddiye almadı. Demek ki babamın fikirleri biraz anakronistik yani çağ dışı. Daha da kibarca söylersek, henüz zamanı gelmemiş işlerle uğraşıp, daha sonra o işler başarılı olunca üzülüyor.

Oysa şimdi zamanı geldi. Bu tür elektronik çöpten saf maden çıkarma işine artık e-madencilik diyorlar. Araştırmaya göz atalım.

Avustralyalı Profesör Veena Sahajwalla araştırmakla kalmamış, üniversitede bir de geri dönüşüm madeni kurmuş. Madenleri kayalardan ya da Bergama'daki gibi, Uşak'taki gibi topraktan değil de elektronik ürünlerden çıkarıyorlar. Profesörün iddiasına göre, yaptıkları yatırımın karşılığını 2 senede alacaklar.

Profesör, 'Taştan topraktan altın çıkarmak artık ya da şimdilik aptallık' diyor. Environmental Science & Technology (Çevresel Bilim ve Teknoloji) adlı bir dergide yayınladığı araştırmasına göre ortalama bir TV'de 450 gram bakır, 227 gram alüminyum ve 5,6 gram altın var. Oysa senelerdir siyanür kullanarak atık suları ile çevreyi ve halkını zehirleyen, çevrecilerimizi polis ve jandarmaya dövdüren, yaptıklarını nükleer santral gibi gizleyen, çalışanlarını hasta eden, işlerine karışanları mahkemelerde süründüren altın madeni işleticilerimiz şimdi bir daha düşünsün. Ne kadar verimli olurlarsa olsunlar, bir tonluk kaya ya da topraktan ancak bir TV'deki kadar altın (yaklaşık 6 gram) elde edebiliyorlar. Oysa hurdaya atılmış elektronik ürünlerdeki altın miktarı bir tonda 350 gram.

Bu rakamları Çin Beijing Tsingua Üniversitesi ile Avustralya Sydney Macquarie üniversitelerinin ortak araştırmaları da doğruluyor. Normal madencilik e-madencilikten 13 kat daha pahalıya mal oluyor. Uluslararası Telekomünikasyon Birliği'nin e-hurda tahmini yılda 50 milyon ton. Sadece 2016 yılında atılan telefonların ağırlığı 435 bin ton, maden madde değeri ise 10 milyar dolar.

Adını zor telaffuz ettiğim Avustralyalı profesörün kurduğu ünitede bu işi robotlar yapıyor. Böylece maliyet daha da azalıyor. Yani babamın bir tornavidalık iş dediği gibi değil artık. Yani o fabrikada ona iş yok.

iPhone'ların geri dönüşümünün diğer telefonlara göre çok daha zor ve maliyetli olduğu ileri sürülüyor ve Apple, çevre uzmanlarınca eleştiriliyordu. Apple bu eleştirileri yumuşatmak için Daisy adlı bir robot yarattı. Şimdi Daisy saatte 200 iPhone söküp parçalıyor. Daisy 7 ayrı modeli ayrıntılarıyla tanıyor, biliyor ve içerisinden kullanılabilecek parçaları ve madenleri kolaylıkla tasnif ediyor.

Şimdi bu köşe yazısını ilk okuyan editör arkadaş yandaki arkadaşın bilgisayarına kötü kötü bakmaktan vazgeç!
1 gram altın yaklaşık 200 TL eder. 5,6 gram altın 1120 TL eder... 20 bilgisayar olsa... ???
Arkadaş, haber ver bir gece birlikte yaparız. Benim tornavidam hazır.