Merhaba ben Tarık Bilgin. İstanbul'da doğdum ama bugüne kadarki yaşamım birkaç ay dışında yurt dışında geçti. Nihayet döndüm.

İngiliz Bristol Üniversitesi'nde fizik ve felsefe konularında lisans yaptım. Müziğe ilgim çok hatta yeteneğim de var. İngiliz Kraliyet Operası'nın kurslarına katıldım. İlk çaldığım müzik aleti bir elektronik klavye idi. Daha sonra çelloya geçtim. Şimdiki aşkım gitar. Ne kadar güzel bir enstrüman. Gitarla her şeyi anlatabiliyorum artık. Konuşmama gerek kalmıyor.

İlgi duyduğum müzik gruplarının tarihi konserlerini izlemek için gerekirse dünyanın öbür ucuna gittim. Radio Head'in yeni bir eserinin ilk dinleyicisi ya da alıcısı olmak için gerekirse 24 saat kuyrukta beklerim, son paramla satın alırım ve konserleri Antarktika'da olsa giderim.

Bilgisayar teknolojisi ve internet güvenliği konuları da ilgi ve yetenek alanım olduğu için önce İngiliz Royal Holloway Üniversitesi'nde sonra da ABD San Jose Devlet Üniversitesi'nde bilişim güvenliği konularında iki ayrı yüksek lisans yaptım.
Londra'da Amerikan Bankası J. P. Morgan'da, Leeds'de bir seyahat acentesinde nihayet Londra'da bir Türk petrol firmasına bilgisayar servis ve desteği hizmeti veren bir uzman olarak evimden çalıştım.

Şimdiki en büyük ilgi alanım e-spor. Türkiye'de de hızla büyüyeceğini 10 yıl önce görmüştüm. Bu konuda da yapılan kongreleri, önemli şampiyonaları ve maçları izliyorum. E-spor kongreleri ve önemli şampiyonalar için de nereye gerekirse giderim. Geçen yılki duraklarım Las Vegas ve Reykavik idi.

Eğer yanılmıyorsam, doğal dil ve deneyim avantajlarım nedeniyle dış dünyaya penceremin birçoğunuzunkinden daha açık olduğunu tahmin ediyorum. Bu nedenle sizin adınıza dış dünyayı tarayacak ve normal olarak Türk basınının çok ilgi duymayacağı ama önemli saydığım konular, gelişmeler hakkında sizleri bilgi sahibi yapmaya çalışacağım.

E-spor özellikle 60-70 yaş grubunun sandığı gibi bir alışkanlık hatta hastalık değil. E-spor hem kafanızı hızlı çalıştırmanızı gerektiren, hem de kafanızdakini ekrana hızla aktarmanız gereken zihin geliştirici bir oyun-spor. Her konuda olduğu gibi bunu günde 20 saat yaparsanız bu hastalık seviyesine dönüşmüş olur.
Ancak bilesiniz ki e-spor meraklıları günde en az 6-8 saatlerini, e-spor profesyonel oyuncuları ise günde 18-20 saatlerini veriyorlar. Aynen futbol maçlarında olduğu gibi takımlar bir evde ya da otelde kampa giriyor; ruhsal, teknik ve beyinsel olarak hazırlık yapıyorlar.

Maçlar sadece seyredilmekle kalmıyor, aynı zamanda dünyadaki çeşitli gönüllü ya da profesyonel yorumcuların futbol maçı anlatır gibi heyecanla anlattıkları da izleniyor.  

Ne yazık ki Türk gençlerinin bu akıl sporuna çok ilgi duymalarına karşın yeni kurulan Türk takımlarının çoğunluğu maalesef profesyonel Güney Korelilerden oluşuyor. Türk gençlerinin bir miktar da İngilizce dezavantajı var. Sadece bu oyunu layıkıyla oynamak için İngilizce derslerine gidenler bile var.
Bu aşağılanacak bir durum değil. Güney Kore bu konuda o kadar üstün ki tüm dünya takımlarının yarıdan fazlası Güney Koreli oyunculardan oluşuyor.

Evet, ben Tarık Bilgin... Biraz müzik, biraz bilgisayar ve internet, biraz e-spor, biraz anten açıklığı ve merak... O benim işte. Merhaba! Görüşmek üzere. Lütfen merak pencerenizi ve bilgi-algı antenlerinizi açık tutun!