Birçoğumuz çocukken plajda kumdan kale yapma şansına sahip olmuşuzdur. Belki de ormanda bulduğumuz dallardan, çalı çırpıdan kendimizce şekiller yapmış veya nehir kenarındaki taşları hayal gücümüze göre dizmişizdir. Yarı ıslak vaziyette tırnaklarımızın içi kumlarla dolarken ya da ellerimiz çizik içinde kalırken, o anda bizi çevreleyen doğa ile bağlantıya geçtiğimizi, hatta şimdiki aklımızla bakarsak, bütünleştiğimizi hissetmişizdir.

“Doğa sanatçıları” (yeryüzü sanatçıları), doğanın yönlendirmesiyle, verdiği ilham ve sunduğu malzemelerle, biraz da bu doğal çocuksu heyecan ve dürtüyle sanat eseri üretiyorlar. Tabiattaki alanları tuvale dönüştürerek, doğadaki taş, toprak, ağaç, kum, yaprak, su gibi maddeleri ise, fırça ve boya misali kullanarak özgün bir sanatsal dil oluşturuyorlar. Doğal çevreyi ve çevrede yer alan öğeleri kullanıp, bunların yapısına müdahalede bulunarak oluşturdukları değişimle, “doğal olanın” özüne dair temel bir unsuru, etkileyici bir sergileme mekanına dönüştürüyorlar.

Bazı sanatçılar ise doğayı soyutlamacı bir yaklaşımla ele alıyor ve tabiatta gördüğü her şeyi sanata dönüştürme çabasına giriyorlar; her türlü doğal malzemeden soyut heykeller, yerleştirmeler yaratıyorlar.

Günümüz sanatında önemli bir anlatım pratiğini oluşturan, çevreci bir anlayışı benimseyen “doğa sanatının,” birçok farklı ülkeden otuz temsilcisi, “Nefes” başlığıyla düzenlenen PORTIZMIR4 – 4. Uluslararası İzmir Güncel Sanat Trienali kapsamında, Global Nomadic Art Project (GNAP) bünyesinde, önümüzdeki hafta İzmir’e geliyor.


GNAP (Türkçe “Küresel Göçebe Sanatı Projesi” diyebiliriz), 1981’de Güney Kore’de kurulan Kore Doğa Sanatçıları Derneği (YATOO) tarafından geliştirilen, tüm dünyada doğa sanatı alanında çalışan sanatçıları ve küratörleri buluşturan, 2014’te başlamış olup 2020’de sonlanması planlanan bir proje. GNAP çerçevesinde gerçekleşen buluşmalarda, doğada yapılan saha çalışmaları fotoğraf, video ve metinlerle belgelenerek sergileniyor.

Projenin Avrupa ayağında, bu yıl sırasıyla Bulgaristan, Romanya, Macaristan, Almanya, Fransa ve Litvanya’da buluşmalar gerçekleşti. Avrupa ayağının noktalanacağı Türkiye buluşmasına ise, K2 Güncel Sanat Merkezi önderliğinde, birçok kurum ve kuruluşun desteğiyle, İzmir ev sahipliği yapıyor. Projenin koordinatörlüğünü, geçtiğimiz hafta Almanya’da düzenlenen bir törenle, Avrupa’nın en büyük yıllık güncel sanat sergilerinden olan NordArt’ta, ziyaretçilerin oylarıyla belirlenen “Halkın Seçimi” ödülünü alan İzmirli Heykeltıraş Varol Topaç yürütüyor.

Almanya, Brezilya, Bulgaristan, Çin, Güney Afrika, Güney Kore, Hollanda, İran, İtalya, Japonya, Moğolistan ve Peru’dan toplam on yedi sanatçının katılacağı projede, Ankara, Antakya, Gaziantep ve Konya’dan altı ve İzmir’den yedi sanatçı yer alacak.

“Doğanın İzinde” başlığı altında düzenlenecek ve yirmi gün sürecek buluşmada sanatçılar, İzmir’in yanı sıra Kapadokya’nın coğrafyasını, doğasını, kültürünü ve tarihini keşfetmek üzere inceleme-çalışma gezileri gerçekleştirecek ve geziler süresince aldıkları ilhamla günlük sanatsal uygulamalar yapacaklar. Sanatçıların ana çalışma üssü ise, İnciraltı Kent Ormanı ve Bahçelerarası olacak.

Sanatçılar, çalışmaları aracılığıyla doğayı dinleyecek ve doğayla iletişim kuracak, doğa ve insan arasındaki barışçıl ilişkinin nasıl tazeleneceğine kafa yoracaklar. Doğa ve insanın bir arada var olmasının güzelliğini hatırlayacak ve bizlere hatırlatacak, doğanın yaşam tarzı üzerindeki etkisini ve insan doğasının insan yaşamını nasıl şekillendirdiğini sorgulayacaklar.

Projede, bir “emtia” olarak sanat eseri üretilmesi hedeflenmiyor. Ortaya çıkacak sonuçlardan ziyade ziyaretler, incelemeler, alan çalışmaları ve dokümantasyonu içeren sürece odaklanılıyor. Amaç, “doğanın izinde” ama doğada “kalıcı iz bırakmadan”, kısa ömürlü sanat eserleri yaratarak doğayla diyalog kurmak. Kumdan kalemizi dalgaların alıp götürdüğü gibi, doğada bırakılacak bu eserler de rüzgarla, yağmurla veya güneşle aşınıp, zamanla yok olacak, yeniden doğaya karışacak.