Gebelik ve doğum canlıların üremesi için mucizevi bir şekilde gerçekleşen fizyolojik bir olaydır. Gebeliğin oluşumundan doğuma kadar anne ve bebekte yaşanan tüm değişiklikler gerçek bir mucize ve son derece şaşırtıcıdır. Anne karnında bebek büyüklüğünde bir kitle olduğunu bir an düşünelim. Bırakın bebek büyüklüğünü birkaç santimlik kitle bile kadının ölümüne sebep olabilecekken, söz konusu bebek olduğunda annenin kalbinden, dolaşımına, solunumuna, hormonlarına kadar bütün vücut anne ve bebeği korumak için gebeliğe uyum sağlıyor.  Peki her şey bu kadar doğal işlerken normal doğumlarımıza ne oldu? Türkiye Nüfus ve Sağlık Araştırmalarına göre 1993 yılında %7 olan sezaryen oranı günümüzde ne oldu da %5o’lere yükseldi. Tüm memeli canlılarda fizyolojik olarak normal doğum gerçekleşirken, kadın bedeni normal doğuma kurgulanmışken neden sezaryen?  Yıllar önce anne ve bebek için bir “kurtarma operasyonu” olan sezaryen ne oldu da bir doğum şekli olarak tercihlerimize sunuldu?

Kadın bedeni normal doğum için yaratılmıştır. Normal doğumda bebek fiziksel olarak dış ortama hazır hissettiğinde-kendi gelmek istediğinde-anne bedenine uyarılar gönderir ve doğum eylemi başlar. Sezaryen doğumda ise bebeğe tercih hakkı sunulmaksızın çoğu zaman doktorun ve ailenin planına göre davranılır. Buna bağlı olarak bazen zamanından erken doğması ve sezaryenin doğası gereği solunum problemleri, emzirme problemleri daha sık görülmekte, anne bebek etkileşimi daha geç başlamaktadır. Öte yandan sezaryenin ameliyata ve anesteziye bağlı oluşabilecek tüm riskleri barındırdığı unutulmamalıdır. Günümüzde sezaryen,  anestezi ve ameliyat tekniklerinin gelişmesi nedeniyle yaygın olarak anneler ve doktorlar tarafından daha fazla tercih edilmeye başlandı.  Son yıllarda sezaryen modernliğin kaçınılmaz bir parçası, doğal doğumda ısrarcı olmak ise modern tıbbın getirilerini yok saymak gibi algılandı.  Sezaryen anne ve doktoruna planlı!! olma şansı tanıdı.
Annelerin sezaryen doğumu tercih etmesindeki en büyük nedenlerden birisi belki de birincisi doğum korkusudur. Doğum ağrıları ile baş etmekten korkan anne adayı doğumu kolaylaştıracağını düşünerek daha fazla müdahale istemektedir.  Doğum korkusu ve doğumda yapılan her müdahale ile doğumun doğal seyri daha fazla bozulmaktadır. Bu durumda sezaryen doğum sayılarını artırmıştır. Oysa ki gebelik döneminde anne ve eşi doğuma hazırlanarak negatif duygularından arınabilir.  Doğuma hazırlanabilmek için en etkili yol doğuma hazırlık sınıflarına katılmaktır. Bu konuda ülkemizde devlet hastaneleri, üniversiteler, özel kuruluşlar tarafından yürütülen doğuma hazırlık sınıfları bulunmaktadır. Anne ve baba adayı gebeliğin başından itibaren bu kurslara kaydolarak bu korkularından arınıp doğumu anne ve bebek için keyifli bir hale dönüştürebilir.

Peki buradan hareketle tekrar tercih konusuna dönelim. Anne-baba adayı olarak bebeğimizin doğum şekline karar verebilir miyiz? Bu konu son yıllarda çok tartışılır oldu. Sağlık Bakanlığımız yükselen sezaryen oranlarını düşürmek için gerekli olmadıkça sezaryen yapılmamasını desteklerken, bazı uzmanlar kadının bedeniyle ilgili kararı kendi vermesi gerektiğini savunmaktadır. Bu hassas konu sezaryen karşıtı olmak veya doğal doğum savunucu olmakla açıklanmamalıdır. Ele alınması gereken anne sezaryen olacaksa gerçekten sezaryen olmak için bir gerekçe var mıdır? Eğer hiçbir tıbbi gerekçe yokken anne sezaryen olmayı istiyorsa acaba konuyla ilgili yeterince bilgi almış mıdır? Zaten konu ile ilgili yeterince bilgilenen anne ve baba adayı en doğru kararı verecektir.

Bu yazıdan bazı anne ve baba adayları ve uzmanlarda sezaryen karşıtı olduğumu düşünebilirler. Sezaryen anne ve bebek için normal doğumun mümkün olmadığı zamanlarda yapılması gereken, anne ve bebeği için hayati öneme sahip çok değerli bir kurtarma operasyonudur. Gerekli ise sezaryenden kaçınılmamalıdır. Eğer tüm bilgileri aldıktan sonra anne hala sezaryen konusunda ısrarcı ise doğum kendiliğinden başladıktan sonra (bebek için doğru zamanda) sezaryen olmak en doğrusu olacaktır. Hatırlamaktan keyif alacağınız doğum hikayelerinizin olması dileklerimle…