Franz Kafka’nın Dönüşüm adlı kitabının kahramanı Gregor Samsa bir sabah uyandığında kendisini dev bir böceğe dönüşmüş olarak bulur. Gerçekte, insanın zamanın bir noktasında kendisini başka bir şeye dönüşmüş olarak bulması eşine az rastlanan bir olgu değildir. Çünkü dönüşüm devam ederken herhangi bir sonuçla karşılaşmadığımızı sanıyoruz ve akıp giden zamanı sadece aynaya baktığımızda gördüğümüz deforme olmuş vücutlarımız sayesinde anlıyoruz. Ama bu esnada beynimizde olan değişikliği bilemiyoruz ve bu yüzden hala aynı kişi olduğumuz yanılgısına bir kez daha düşüyoruz. Oysa aynı kişi değilsiniz. Aynaya baktığınız da gördüğünüz kişinin eski bir siz olması gibi gökyüzünde yıldızlara baktığınızda gördüğünüz yıldızların yüzbinlerce ,milyonlarca yıl önceki versiyonlarını görmemiz gibi bir şeydir bu..

Yerdeki çamuru görmektense gökteki yıldızları görebilmek oldukça romantik gelebilir ama yerdeki çamur ile gökteki yıldızlar arasında ya da başka bir deyişle yaşamda iyi ve kötü olarak iddia edilen iki olgu arasında, adil olmanın sadece haklı olmaktan daha değerli olduğunu anlamak da dönüşümün ta kendisidir. Yaşamda kesinliğin değil, belirsizliğin olduğunu ve matematiksel olgular dışında hiçbir şeyin kesin olarak öngörülemeyeceğini ve her şeyin tanımlanamaz bir dönüşüm içinde olduğunu anlamak da bir dönüşümdür.

Ama en önemli dönüşüm ise verdiğiniz her kararın yanlış olduğunu anlayabilmektir.Çünkü verilen tüm kararlar belirli bir anda, belirli koşullar altında ve zamanın belirli bir noktasında geçerli referans noktalarına göre verilmiştir. Dolayısı ile kesinlik taşıyamazlar ve belirli bir süre sonra tedavülden kalkacaklarına emin olmalısınız.
Nitekim bizlerin bazen kendimizi olayların içinde biraz daha büyük veya küçük hissettiğimiz anlar vardır; üstelik tüm bir yaşamın akışının bir gün içinde bir ana sığması kurgudan da tuhaf bir durum değil midir?

Bazen Rumi’nin dediği gibi gece fenerle gelip de yaşamımdan sessizce bir günü daha çaldığında; ve ben yeni olduğunu sandığım ama aslında yeni olmayan bir güne uyandığımda, bu mütevazi ruhumda bunca kötülüğü ya da iyiliği nasıl olup da uzun zaman saklayabildiğimi anlayabilmenin, hatta buna cüret etmenin, sanki yerçekiminden bağımsız bir ortamda yaşadığım olağandışı bir duygusal dalgalanmaya benzediğini düşünürüm.

Aslında bu değişimin farkına varmaktan daha önemli başka bir değişim olamaz ve değişim dediğimiz şey aslında bir algılamadır ve bunu algılayan uzuvlarınız değil beyninizdir. Çünkü Samsa kendini böcek olarak bulduğunda müzikten etkilendiğini düşünerek bir hayvan olup olmadığını sorguluyordu. Arthur Conan Doyle ise Sherlock Holmes adlı yapıtında yardımcısı Watson’a şöyle diyordu.

“Ben sadece bir beyinim, Watson.Vücudumun geri kalanı sadece bir ilave ”
Bu yüzden sevgiliniz bile sizin dünkü halinizi seviyor olabilir, ve ne yazık ki onunla yıllar önce zamanın başka bir boyutunda karşılaşsaydınız belki de sizi bugünkü kadar sevmeyecekti; işte dönüşüm denilen şey budur; yani zamanın en doğru ve en ideal gözüken bir noktasında birbirinin değerini anlayacak ve sevebilecek düzeye gelebilmiş ve böylece başka canlılara dönüşmüş iki sevgilinin görkemli aşkına tanık olmaktan daha heyecan verici ne olabilir ki.?Kimbilir belki de bu yüzden aşkın gizemi aynı zamanda sizi bir araya getiren yanlışlıkların ironik bir bütünlüğüdür..
Metin RODOP, izmir 2018