İlkbahar ve yaz aylarını çok seviyorum, ayaklara özgürlük geliyor. Yağmurdu, çamurdu derken bütün kış kapalı kalan ayaklar, dayanın az kaldı. Eee şimdi bakım zamanı, sadece bayanlar değil beyler de artık bedenlerine, özbakımlarına dikkat ediyor. Tepeden tırnağa yaza hazırlanmak lazım. Bunun için de önce ayaklardan başlayalım.

Mantar enfeksiyonu her yaşta görülebilir. Tinea pedis ( ayak mantarı ) sıklıkla ayak parmak aralarında kaşıntı, su toplaması, pul pul deri dökülmesi, kızarıklıkla kendini gösterir. Ayaklarınızı özellikle parmak aralarınızı banyodan veya abdest aldıktan sonra iyice kurulamanız gerekir. Çünkü mantar nemli ortamı sever. Cilt doktoruna başvurduğunuzda size hem ağızdan kullanacağınız hem de dıştan süreceğiniz kremi reçete eder. Uzun süre tedavi edilmeyen mantar enfeksiyonlarının üzerine bakteri eklenirse iş büyür. Unutmayın, mantar bulaşıcı, o yüzden terlik, ayakkabı denerken yanınızda ince çorap taşıyın. Başkasının ayağına temas eden pabuçları yalınayak giymeyin.

Onikomikozis  denen  tırnak  mantarında ise tırnak sararır, kalınlaşır. Kaşıntı ya da ağrı olmaz ama görüntüsü de hiç hoş değil. Yine  hem sistemik etkili yani ağızdan içilen ilaç alımı, hem de lokal etkili yani dıştan tırnağa sürülen ilaç kullanımıyla tedavi edilir. "Rahmetli babamın da tırnakları böyle sarı sarıydı, ona çekmişim" demeyin sakın. Bu genetik değil sadece mantar enfeksiyonu ve tedavi edilince normal tırnak çıkar yeniden.

Şu aralar hava değişiminden ve polenlerden ayaklar da nasibini alıyor. Yılın diğer aylarına göre ilkbahar ve yazda ayaklarda ödem artar. Kapalı ayakkabılar, uzun süre ayakta da durursanız şişen ayaklarınıza tam bir mengene etkisi gösterir. Sonuçta ayakkabı ne kadar rahat olursa olsun ayağınızı vurur. Tavsiyem su dolu baloncukları patlatmamanız, yanınızda babet gibi rahat ayakkabı taşımanız olacak :)

Topuktaki çatlaklar da kadınların kabusudur. Yanlış ayakkabı seçimi, çıplak ayak gezmek ve kuru cilt bu görüntüye sebep olur. Banyodan sonra ponza taşıyla ölü deriyi temizlemek, yağlı kremle (vaselin gibi) masaj yapıp çorap giymek topuğu yumuşak tutmaya yardım eder.

Lisede edebiyat dersinde, hepimiz, Orhan Veli'nin şiirindeki Süleyman Efendi'nin derdini  okumuşuzdur. Şair, "Hiçbir şeyden çekmedi dünyada nasırdan çektiği kadar " der. Gerçekten de nasırı olanlar anlar ancak bu Süleyman Efendi'nin acısını. Nasır aslında bir hastalık değil. Sıkı ayakkabının ayağa yaptığı basınç ve sürtünmenin tesiriyle deri kalınlaşır. Bu kalınlaşmış yerlere halk dilinde nasır denir. Ölü derinin birikmesiyle bir keratin tabakası oluşur ve ilerledikçe nasırın altında iltihaplanma olur bu da ağrı yapar. Tedavide öncelikle nasıra neden olan basınç ve sürtünme ortadan kaldırılmalı. Ezcanelerde satılan sürtünmeyi önleyen minik yastıkçıklar, nasır bantları işe yarar.  Son çare cerrahi olarak temizlenmesidir.

Şeker hastalarında görülen,  ayak enfeksiyonu olan Diabetik ayak ise başlı başına çok ciddi bir sağlık sorunu. Ayağın ampute edilmesine (kesilmesine) kadar gidebilir bu durum. Şeker hastalığı ilerlediğinde ayakta hissizlik (nöropatiye bağlı) bunun sonucu ayaktaki yaraları ve enfeksiyona bağlı ağrıları algılamama olur. Şekerli ortamda mikrop daha rahat çoğalır. Ne yazık ki tırnaktaki ya da ayak parmağındaki önemsiz bir yara kemiğe kadar ilerleyebilir.

Yaz kapıya dayandı. Parmakarası terlikler vitrinleri süsledi. Geç olmadan önleminizi alın. Nasıl mı? İşte birkaç tiyo :

- Ayaklarınızı temiz ve kuru tutun.
- Dar burunlu, yüksek topuklu,çorapsız ayakkabılar giymeyin.   
- Havuz kenarında, banyo yerlerinde, soyunma odalarında, sauna-hamam gibi yerlerde mantar olma olasılığı yüksek, yalın ayak dolaşmaktan sakının. 
- Tırnaklarızı yuvarlak değil kısa ve düz kesin.   
- Başkasının ayakkabısını , terliğini giymeyin.

Dost başa düşman ayağa bakar. Haydi düşman çatlatalım.

Sağlıkla kalın.