Tarihimiz siyasilerin dini afyon olarak kullanmalarının en çarpıcı örneklerini dün yaşadı, bugün de yaşıyor. DP bu konuda son derece ataktı. Onun devamı AP ve DYP de atak olmada geri kalmadı. Şimdi bu atak tavrı iktidar koltuğuna 3 Kasım 2002'de oturan AKP başarıyla sürdürüyor.  
            
Bugünü anlamak için yakın tarihimize dönelim, DP iktidarı dönemindeki bir örneğe, "ezan" konusuna bakalım.
            
Çok partili rejime geçiş sonucu iktidara gelen DP'nin ilk çıkarttığı yasa, 18 Temmuz 1932 tarihli genelgeyle Türkçe okunmaya başlayan ezanın yeniden Arapça okunması hakkındaki yasadır. Hafız Burhan, Hafız Sadettin Kaynak ve Hafız Nuri gibi dönemin ünlü hafızları tarafından Türkçeye çevrilen ezan, Ziya Gökalp'in şiirindeki gibi, "camiinde Türkçe ezan okunan" bir ülke konumuna gelmişti. Ancak Atatürk devrimlerine karşı çıkanların rejime muhalefet etmelerindeki baş dayanaklarından birisini Türkçe ezan konusu oluşturuyordu. Bu konuda kendilerine ödünler de veriliyor, onlar da çıtayı yükseltmekten geri kalmıyorlardı. Bu arada genelgenin, ezanın Arapça okunmasına dönük ceza yaptırımı yer almadığı yönündeki Yargıtay kararı üzerine Hükümet, 1941 yılında Ceza Yasası'nda değişiklik yaparak Arapça ezan okumaya yaptırımı net dille ifade etmişti.
             
1950 yılındaki DP İktidarı, bu Yasa maddesini ortadan kaldırmakta kararlıydı. Dini afyon olarak kullanmak konusunda maharetliydiler. Cumhurbaşkanı Celal Bayar'ın, silah arkadaşı Atatürk'ün devrimlerine olan bağlılığını bilmelerine karşın kısa sürede onu da ikna ettiler ve Başbakan Adnan Menderes, konuyla ilgili yasa önerisini hazırladı. Tasarı Bakanlar Kurulu'ndan hemen geçti, Adalet Komisyonu'nda da zaman yitirmeden kabul edildi ve 16 Haziran gündeminde yer aldı.

CHP'nin korkusu

AKP, 16 Nisan halk oylamasının yapılacağı gün yaklaştıkça ana muhalefetteki CHP'ye türlü suçlamalar yöneltmekten hiç geri kalmıyor, partiyi, PKK'nın da hayır dediğini belirterek onunla aynı çizgiye fütursuzca taşıyor. Bugünün CHP'si gibi dünün CHP'si de, sığ sağ siyasetçilerin bu tür suçlamalarından asla kurtulamamıştır. Geçmişteki CHP'ye yöneltilen en büyük iftiraların başında "dinsizlik" suçlaması gelir. Bunun hazırlayıcısı ve yaygaracısı çok partili rejime geçişte iktidar koltuğuna oturan diğer bir sağ parti, DP'dir. CHP sözcüleri bu korkunun yarattığı açmazda ezanın Türkçe değil yeniden Arapça okunması konusunda etkin bir duruş sergileyememişlerdir.
               
İşin rastlantısal yanı, söz konusu yasa değişikliğinin ramazan ayının yaklaştığı günlerde yapılıyor olmasıdır. DP, ramazan ayının kutsallığından hareketle ezanın yeniden Arapça okunmasını sağlayarak oy alma hesabı içerisindedir. Önerge bu hesaplar içerisinde ele alınır, kabul edilir ve Türkçe ezana 18 yıl sonra nokta konur. Artık minarelerden Arapça ezan yükselmektedir.
               
Ezanın bu yeniden Arapça okunması serüvenini okurken iktidar koltuğuna oturmadan önceki AKP'yi anımsamamak elde değil. Başörtülü bacılarımızın mağduriyetlerini nasıl da bayrak yapıyorlardı, değil mi?
               
Ekonomisi hatalı politikalar nedeniyle iyiden iyiye köşeye sıkışmış bu ülkede, Cumhuriyet'in ilk yıllarında başarılmış ekonomik atılımları silip atanların şimdi yaklaşmakta olan anayasa referandumundan hareketle, "Kemal Atatürk olsa, evet, derdi" safsatasına haklı öfkelenmek bir yana salt bugüne nasıl geldik sorusunu her gün sormak yetmiyor, dünün belgelerini gözden geçirmek gerekiyor.


TARİHTEN SAYFALAR

Bugün günlerden 2 Nisan


2 Nisan 1911, Cibali Tütün Fabrikası grevi.
Bu grevin yıldönümü nedeniyle, bugün Kadir Has Üniversitesi'ne tahsis edilmiş olan Cibali Tütün Fabrikası'nı özet olarak bir kez daha anımsıyoruz. 2. Abdülhamit'in kurdurduğu, işe tütün işlemeyle başlayan fabrikadır. 1900 yılında sigara üretimine geçmiş, 1946'da ilk puroyu, 1959'da, Samsun adlı ilk filtreli sigarayı üretmeye geçmiştir. Fabrikanın diğer bir özelliği de; çalıştığı yıllarda toplumsal yapı ve yaşamı belirlemiş olmasıdır. Erkek ve kadınların birlikte çalıştıkları fabrikada işçilik kuşaktan kuşağa geçme özelliğindedir. Fabrika, edebiyat ve müziğe konu olmanın dışında, 20. yy. başlarında grev, örgütlenme gibi işçi sınıfının bilinç düzeyinin belli bir çizgiye gelmesinde önemli yere sahiptir.
          
2 Nisan 1948, değerli Yazar ve Şairimiz Sabahattin Ali'nin öldürüldüğü tarihtir. S. Ali'yi sevgi ve özlemle anıyoruz.