Bir toplantıda, uzun zamandan beri Konya'da iş yapan sevgili arkadaşımız Ayşe Nur'un anlatımları ve çağrısı ile çoğumuzun hiç görmediği Konya'ya gitme kararı aldık. Arkadaş, eş, dost derken her anını İzmir'e İzmirliye hala hizmetle geçiren sevgili bakanımız Işılay Saygın'ı da aramıza katarak biletlerimizi aldık. Biliyorsunuz değil mi? Sun Expres'in haftada iki gün İzmir'den Konya'ya, Konya'dan İzmir'e direkt uçuşları var. Geçtiğimiz pazartesi sabahı uçağa bindik, bir saat sonra Konya'daydık. Şehre girerken geniş yolları, iki taraflı parkları temizliğine hayran kaldık. Öğrendiğimize göre seçilen Belediye Başkanı hangi partiden olursa olsun önceki başkanların projelerine devam eder tamamlarmış. Bunun için şehir yamalı bohça gibi değil. İmrendim, özellikle Basmane'deki o koca çukur gözümün önüne gelince.

***

Konya Dedeman otele valizlerimizi bırakıp, her anın keyfini çıkarmak üzere kendimizi dışarı attık. Gelin hep beraber Konya'yı tanıyalım gezelim.
M.Ö 7000 li yıllardan itibaren insanlık ve tarihi açısından önemli medeniyetlere sahne olmuş tarihi ipek yolunun konaklama merkezi. Türk tarihinin en eski ve kıymetli eserlerini barındıran dünyaya mal olmuş Mevlana, Nasrettin Hoca'sıyla tanınan, bir gönül dünyasına daldık. Düşünün ki eski çağlardan Hitit, Tunç çağı, Oğuz Boyları, 1071 Malazgirt Savaşı'ndan sonra Türklerin yerleşimine açılan Anadolu Selçukluları, Karamanoğulları, Osmanlıları ağırlamış. Mondros mütarekesinden sonra İtalyanların işgalinde.
Ama tarih boyunca Bizans saldırıları, Moğol istilası, haçlı orduları, Türklerin Anadolu'daki egemenliğini yok edememiş. Bu günde Ata'mıza borçlu olduğumuz yurt savunması, milli mücadele yılları sonrası İtalyan ve Yunan istilasından kurtarılan Konya, yüzölçümü bakımından "en büyük il ve en kalabalık 7'inci büyük şehri Türkiye'min. 31 ilçeye sahip.
Tüm dönemlerin tarihi eserleri, müzeleri, Medreseleri, camilerini barındırıyor.

***

Gidiş tarihimizi özellikle Aralık ayının ilk pazarından başlayıp 17'sine kadar devam eden, Mevlana günlerindeki Şeb-i Arus'a göre ayarladık. Mevlana, insan sevgisi, dünya görüşü, hayat felsefesi ile Dünyaya hala ışık tutuyor. Fikir ve kişi özgürlüklerine olağan üstü değer veren, İslam ve gayrimüslim bütün insanlıkça beğenilmiş bir sanat adamı. Aslında 12. yy'dan Sultan Alaattin Keykubat sonrasında dünyanın ilim ve sanat merkezlerinden biri olmuş, Konya.. Bahaeddin Velet, Muhyeddin Arabi, Mevlana Celaleddin Rumi, Sadreddin Konevi, Şems-i Tebrizi, Kadı Burhanettin, Kadı Siracettin gibi bilgin, mutasavvıf ve filozoflar Konya'ya altın çağı yaşatmışlar. Tebrizli Şems'in Konya'ya gelişi ile (1244) Mevlana büyük bir bilgin fikir adamı kimliğinden bir gönül adamı olmuş. Ölümün(ün) düğün dernek, hakka sevgiliye kavuşmak olduğunu, yas istemediğini, ölüm gecesinin düğün gecesi (Şeb-i Arus) kutlaması olduğunu vurgulamış. İşte bizde Şeb-i Arus 'ta Ahmet Özhan dinler, Sema'yı seyrederken ney'in büyülü dünyasına daldık. Mevlana kendi zamanında şiir yazmada Türkçesinin dili gelişmemiş olduğundan farsça yazdı. Türklük sevgisi çok güçlü olan Mevlana "Aslem Türk –est egerci hinduguyema" ( her ne kadar farsça söylüyorsam da aslım Türk'tür ) diye ifade etmiş. Yazımı daha önce bilmediğim çok hoşuma giden bir sözüyle bitiriyorum."Aklın varsa, bir başka akılla dost ol da, işlerini danışarak yap"...