Bu ülke dini siyasete alet eden siyasetçilerden çok çekti. Hâlâ daha çekiyor.
Yakın tarihimize gidelim; çok partili rejim döneminin başlarına, 1950'lere. Zamanın Başbakanı Şemsettin Günaltay (18. Hükümetin Başbakanı olup; 16 Ocak 1949-22 Mayıs 1950 arası görev yaptı), muhalefetin dinî duyguları istismar eden seçim propagandalarına dayanamayınca, iktidar aleyhine oluşan havayı silme düşüncesiyle İmam Hatip okullarıyla kurslarının sınırlı biçimde açılmasına izin verir. Bugüne gelinmesinde önemli kilometre taşlarından birisi olan ödün bir kere verilmiştir.              
DP'nin de, iktidara gelir gelmez ilk aldığı kararlardan birisi Türkçe ezanın kaldırılarak Arapça ezanın getirilmesi olur. Çünkü DP, seçim öncesi, ezanın Arapça okunmamasını çok büyük sorun haline getirmiş, halkın dini duygularını siyasi emellerine alet etmiştir, tıpkı bugünkülerin başörtüsünü etmeleri gibi. Başbakan Adnan Menderes'in, Zafer Gazetesi başyazarına verdiği demeç sonucu "Arapça ezan" gündeme girer, DP iktidarında çıkan ilk yasanın konusu olur. Oysa, Atatürk'ün talimatıyla ezan, 18 Temmuz 1932 genelgesi sonucu camilerde Arapça yerine Türkçe okunmaya başlamıştır. DP iktidar olur olmaz da ödünler birbirini izler. Tevhidi Tedrisat adı verilen eğitim sistemi de yine bu süreçte yara alır, ikili eğitim sistemine doğru adım atılır. Bu da imam hatip okullarına devletin normal ve laik okullarından daha hızlı büyüme yolunu açar. Bugün olduğu gibi dün öğretmen açığı çeken ülkede fazladan yüz binlerce imam yetiştirmek artık yola konulmuştur. Her şey önceden planlandığı gibi yürümektedir.          
İzmirlilerin uzun yıllar İzmir Ticaret Odası Başkanı olarak tanıyıp sevdikleri, 27 Mayıs 1960 Devrimi sonrası Kurucu Meclis, 12 Eylül 1980 sonrası da Danışma Meclisi Üyeliğine seçilen, Altay Spor Kulübü başkanlarından, İzmir'de, 1944-1948 yılları arasında Valilik görevinde bulunmuş Refik Şefik Soyer'in oğlu Dündar Soyer beyefendi, özel sektördeki yaşantısı öncesi kamu kurumunda görev almış aydınlarımızdandır. Galatasaray Lisesi mezunu olup SBF'deki öğreniminin ardından Sorbonne'da lisans çalışmalarına katılmıştır. Kaymakamlık yapmıştır. Dündar Beyin Akçakoca'dan sonra kaymakam olarak görev yaptığı ikinci ilçe Balıkesir'e bağlı Sındırgı ilçesidir. O yıllar İstanbul-İzmir yolu üzerinde olan Sındırgı, çevresindeki yerleşimlere oranla daha gelişmiş bir yerdir. Ana geçim kaynaklarından birisi tütün olduğu için zamanın önemli alıcıları olan Glenn Tabacco, Gary Tabacco, The American, Astro-Turc gibi yabancı şirketlerin temsilcileri ile Sındırgı halkı arasında bağ söz konusudur.                 
Dönem çok partili demokrasiye geçişin ilk dönemleridir. Siyasilerin din açısından ödünleri de peş peşe gelmektedir. Kaymakam Dündar Bey, aldığı duyum üzerine bir gün ilçedeki okulun imam hatip kursuna ayrılan sınıfına girer. Görüntü şaşırtıcıdır. Sıralar boştur. Öğrenciler yere daire biçiminde oturtulmuş, ortalarındaki sakallı ve imam kıyafetli öğretmenin Arapça söylediklerini dinlemektedirler.

Kaymakam Dündar Soyer ile öğretmen arasında şu konuşma geçer:
- Ne yapıyorsunuz?
- Kurân'dan ayetler okuyorum.
Dündar Bey çocuklardan birisine döner:
- Söyle bakayım, neymiş bu âyetin manası?
Çocuk kem küm edince, bir başkasına döner, bir başkasına; derken hiçbirisi yanıt veremez. Dündar Bey cebinden çıkarttığı Cumhuriyet gazetesini uzatır bu kez:
- Bunu oku bakalım.
Öğrenci okumayı unutmuştur. Hepsi de üçüncü sınıf öğrencisidir ama doğru düzgün okumayı bilemezler. Kan beynine fırlar Kaymakam Dündar Beyin, öğretmenin kıçına tekmeyi basar. Okulda başka öğretmen de bulunmadığından Tahrirat Katibine okulun kapısına kilidi vurdurur. Kasabanın yobazları dururlar mı, olay hemen valiliğe ve Ankara'ya şikayet edilir. Aradan kısa bir süre geçmiş olay soruşturulmamıştır. Derken okulun kapısının kapandığı 15. gün Cumhuriyet Bayramı'dır ve ilçenin merkezinde bayram töreni vardır. Tören alanında postacı elindeki tebligatı Kaymakam Dündar Soyer'e verir. Tebligat İçişleri Bakanlığı'ndan gelmekte olup aynen şöyle denmektedir:
"Görülen lüzum üzerine Elazığ Hukuk İşleri Müdürlüğüne tayin edildiniz." Kaymakam Bey, yeni tayin yerine ulaşır ve memuriyetten istifa eder. O sıralar elden ele dolaşan, Kuran kurslarında her sabah öğrencilere ettirilen bir yemin vardır. Bu yemin ile Türkiye'nin dinsiz bir ülke haline geldiği ve buna Mustafa Kemal'in sebep olduğu iddia edilmekte ve buna karşı savaşmak için ant içilmektedir. (*)
(*) Dinsel Bunalımdan Gerçek Hak Yoluna. Dr. Niyazi Köymen, s.170, İzmir, 1971.

***
TARİHTEN SAYFALAR

27 Mart Dünya Tiyatrolar Günü


Uluslararası Tiyatrolar Birliği (ITI) tarafından 1961 yılında oluşturuldu, bugüne geldi. Günün amacı; sahne sanatlarının insanları bir araya getirici gücünü kutlamak, seyirciyle daha iyi bir iletişim kurmak ve insanlar arasındaki anlayış ve barışı arttırmak için bir fırsat olarak görülmektedir.
Ne der ustalarımızdan Haldun Taner? "Tiyatro olmasaydı, insanoğlu çok güdük kalırdı".