Eskişehir Barosu avukatlarından Altan Ulutaş, Genelkurmay Başkanlığı'nın bir süre önce cephanelik patlamasıyla ilgili açıklamada bulunduğunu belirtti. Genelkurmay Başkanlığı'nın açıklamasının yargılamayı etkileyici ve gerçeğe aykırı olduğu öne süren avukat Ulutaş yaptığı yazılı açıklamada şöyle dedi:

"Genekurmay Başkanlığı, bir süre önce basına yaptığı açıklama ile Afyonkarahisar 41'inci Mühimmat Bölüğü'nde meydana gelen ve 25 askerimizin şehit düştüğü cephanelik patlaması için yürütülen davada, Askeri Mahkeme'ye gönderilen kriminal dairelere ait raporların aksine açıklama yaparak, cephanelikte patlayan el bombalarının ateşleyicilerinde PETN denilen Plastik Patlayıcı Kimyasalı bulunduğunu iddia etmiştir. Öncelikle ifade etmek isteriz ki; Genelkurmay Başkanlığı, Askeri Savcılık ve Askeri Mahkeme tarafından değil, hiçbir teknik imkana sahip olmayan bizler tarafından, danışmanımız olan bomba uzmanı ve kimya mühendisi, bilirkişi Süleyman Polat ile birlikte tespit ettiğimiz, yargılamanın seyrini değiştiren, kuşkuları daha da yoğunlaştıran bu gerçek bulgu için Genelkurmay Başkanlığı'ndan yargılamayı etkiler şekilde ve gerçeğe aykırı olduğunu düşündüğümüz böyle bir açıklamanın yapılması üzücüdür. Zira yargılama dosyasına gelen iki adet resmi raporda, patlayan cephanelikte bulunan el bombalarında PETN bulunmadığı net olarak tespit edilmiştir. Genelkurmay Başkanlığı'nın yaptığı açıklamada sözü geçen teknik konularda yaptığımız incelemede, yapılan beyanın teknik konuların karışıklığından yararlanılarak, patlamanın gerçek nedenlerinin ortaya konulması şöyle dursun, kamuoyunda farklı algı yaratılmaya çalışıldığını da tespit etmekteyiz."

EL BOMBASININ ÜZERİNE DEFALARCA SANDIK DÜŞÜRÜLEREK ARAŞTIRMA YAPILMIŞ

Genelkurmay Başkanlığı'ndan bu şekilde değil, yoğun kuşku uyandıran tespit ve sorular için açıklama beklediklerini ifade eden Altan Ulutaş, patlamanın üzerinden 19 ay geçmesine rağmen bu güne kadar patlama yerinde bilirkişi incelemesi yapılmadığını söyledi. Ulutaş şöyle devam etti:

"Cephanelikte 15 saniye ara ile iki patlama meydana gelmişken, ilk patlama kraterinin ve ikinci patlama yerinin teknik ve bilimsel incelemeleri, toprak kimyasal analizleri neden yapılmamış, patlayıcı emareleri tespit edilmemiş, patlayan maddelerin cins ve özellikleri neden tespit edilmemiştir? Ana patlama yerinde hangi nedenlerle çukur oluşmadığı, neden 20 kilometrekare alana dağılım olduğu açıklanmamıştır. Bu güne kadar yapılan açıklamalarda, patlama yerine bilirkişi heyetinin gittiği bildirilmiştir. Oysaki savcılık aşamasında oluşturulan bu heyet, cephanelikte bulunduğu beyan edilen el bombalarını Ankara Elmadağ'da bulunan MKE tesislerine götürmüş ve özel olarak dik tutulan el bombasının üzerine defalarca sandık düşürerek bir defasında el bombasının patladığını tespit ettiğini beyan etmiş, hiçbir bir teknik nedene dayandırmadan, patlayan bu el bombasının zincirleme olarak diğerlerini patlatmaya başladığını ve nihayetinde topyekün patlamanın gerçekleştiğini, bunun da kaza sonucu meydana gelmiş olabileceğini açıklamıştır."

CEPHANELİK KAPISI BULUNAMADI


Patlama yerinin patlamadan bir süre sonra iş makineleri tarafından toprakla kapatılarak cephaneliğin yerinin TOKİ'ye devri için çalışma yapıldığını da öne süren Altan Ulutaş, patlamada havaya uçan 2 ton ağırlığındaki cephanelik kapısının halen bulunamadığını söyledi. Ulutaş, "Cephanelik kapısı ilk patlamanın yeri ve şiddeti konusunda, (kapının metal olması nedeniyle) patlayıcıların cins ve niteliği konusunda kesin bilgi verecek olmasına rağmen, şimdiye kadar bulunamadığının resmi olarak açıklanması, inandırıcı gelmemektedir ve gerçek olduğunu düşünmüyoruz" dedi.

Ulutaş, patlamadan hemen sonra, yaralı kurtulan askerlere rütbeli kişiler tarafından basına açıklama yapmalarının suç olduğu söylendiğini ve kendilerinden basına açıklama yapmayacaklarına dair imza ve taahhüt alındığını belirtti. Kendilerine askeri yetkililer tarafından birlikteki güvenlik kameralarının çalışmadığının belirtildiğini söyleyen avukat Altıntaş "Cephanelik nizamiyesinde kamera olduğunu tespit etmemize, bir tanığın nizamiyede kameralara ait monitör bulunduğunu ifade etmesine rağmen, cephanelikte kamera sisteminin bulunmadığına, nizamiyedeki kameraların korkutma amaçlı sahte kamera olduğuna ilişkin resmi açıklamalar neden yapılmıştır ve bu kameralar aradan 19 ay geçmesine rağmen neden incelenmemiş, incelenmek istenmemektedir?" diye konuştu.

EĞİTİM ALMAMIŞ ONBAŞILARA İNSANLIK DIŞI ÇALIŞMA YAPTIRILDI


Susurluk'taki 5 cephanelikten çıkarılan 248 ton bombanın Afyonkarahisar'daki 2 cephaneliğe, yönergelere tamamen aykırı şekilde neden doldurulduğunu öne süren Altan Ulutaş şöyle devam etti:

"Henüz birliğe katılalı 2 gün olmuş, hiçbir eğitim almamış şehit kısa dönem onbaşılara ve rütbelilere insanlık dışı çalışma yaptırılarak ve ceza vermekle tehdit edilerek, 45 günde yapılması gereken faaliyetin 4 gün içinde yapılması emri neden verilmiştir? Neden, cephanelik bölüğünde 423 ton mühimmatın depolanabileceği boş cephanelik varken, Susurluk'taki 5 depo dolusu bomba 2 depoya sıkıştırılmıştır ve aylarca bekletilmiştir? 423 ton bomba depolama alanının bulunduğu ceza dosyasında bulunan raporla tespit edilmiştir. Yine bir tanığın ifadesinde vurguladığı gibi, neden Afyonkarahisar'daki cephanelik bölüğünde 4 cephanelik dolusu imha edilmesi gereken ancak imha edilmeden bekletilen el bombası bulunmaktadır? Kara Kuvvetleri Komutanlığı'nın emir vermesi ile imha edilecek bu bombalar neden imha edilmemiş, 4 depoya ulaşacak kadar bekletilmiştir? Susurluk'taki 5 cephanelikten çıkarılan 248 ton bombanın Afyonkarahisar'daki 2 cephaneliğe sevk edilmesini, konulmasını ve bu şekilde aylarca tutulmasını emreden üst rütbedeki kişiler neden yargılanmamaktadır? Neden, patlamada şehit düşen rütbeli askerlerin kusurlu oldukları ve yaşasalardı sanık sıfatı ile yargılanacakları, duygu sömürüsü yaptıkları iddia edilmektedir? Bütün yoğun şüphelere, mutlaka cevaplandırılması gereken sorulara cevap bulunmaması ve askeri mahkeme tarafından etkin şekilde yargılama yapılmaması nedenleriyle, evlatlarının, eşlerinin, babalarının hangi nedenle şehit düştüğünü hala bilmeyen şehit aileleri, neden ceza mahkemesinde yargılanmaktadırlar? Bu sorulara ve bunun gibi daha bir çok soruya cevap bulunmadığı sürece,  acılar dinmeyecek, adalete ve kurumlara olan güven hiçbir şekilde tesis edilmeyecektir."