Halime Özçelik-Kolin Termik Santral'i için acele kamulaştırma ile zeytinlikleri ellerinden alınmaya çalışılan Yırca köylüleri, yaşadıkları şiddete rağmen zeytinliklerdeki nöbetlerine devam ediyorlar. Geçmişlerinin, geleceklerinin demir yığınları altında kalmaması için mücadelede kararlılar.

Soma Yırca'da Bakanlar Kurulu'nun acele kamulaştırma kararıyla Kolin Termik Santrali için zeytinlikleri ellerinden alınan ve hukuki süreç başlatan ancak zeytinliklerini ve kendilerini şirketin şiddetinden koruyamayan Yırcalılar, yirmi dört saat nöbet tutmaya devam ediyorlar. Salı günü 1000'e yakın kesilen zeytin ağacını korumak isterken güvenlikçiler tarafından darp edilen, kelepçelenen köylüleri yaşadıkları yıldıramamış. Köylüler, Greenpeace gönüllüleri ve yaşam savunucuları zeytinliklerin olduğu alanda yaktıkları ateş başında gece gündüz nöbet tutuyor.

Halil İbrahim amca son nefesine kadar zeytinleri korumakta kararlı

Halil İbrahim amca, KOAH hastası. Nefes alamıyor ama soğuk, rüzgar, toz toprak demeden zeytinliklerin karşısında düşünceli düşünceli oturuyor. Eve gidemediğini, gidince rahat edemediğini söylüyor. Stresle hastalığı daha da kötüleşmiş. Kendisi Kırkağaçlı, eşi Yırcalı. Ağaçları 11 yıllık, 18 yıllık. Onları nasıl baktığını, nasıl büyüttüğünü anlatıyor. 'Ben' diyor, 'zeytinlerimi aralamayı kendim yapamazdım, onlara kıyamazdım, içim kaldırmazdı. Büyüsün, serpilsin diye zeytinleri aralamak lazım oysa. Başka bir arkadaşa yaptırırdım, düşen dalları da yavaş yavaş, üzülerek toplardım. Şimdi gözümüzün önünde yüzlerce ağacı buldozerlerle, testerelerle deviriyorlar. Buna can mı dayanır!' diyor.

Yine yaşanan sabah baskınlarından birinde, kıyımı engellemek için koşanlardan biriymiş. Nefesi yetmemiş, yığılmış kalmış. Zeytinler, o arazi Kolin için yalnızca para para para demek olsa da onun için geçmişi, geleceği, çocukları. "Kaynanam bu arazide büyümüş" diyor eliyle tel örgü içindeki şimdi ona yasak alanı göstererek, "Onun çocukları burda büyümüş. Benim çocuklarım burda büyüdü. Torunlarım burda büyüyemeyecek mi Kolin yüzünden? Kızım aradı geçen, görmüş buralarda olanları. Ağlıyor. 'Bizim çocukluğumuzu yok ediyorlar baba' diyor." Halil İbrahim amca son nefesine kadar zeytinleri korumakta kararlı.

'Ne zeytinimiz kaldı, ne de huzur'

Salı günkü şirket zorbalığında yaralanan Hamide abla, Kolin'den şikayetçi olduklarını söylüyor. 'Erkeklerle birlikte zeytinlik arazisinin bulunduğu bölgede nöbet tutuyoruz. Ne zeytinimiz kaldı, ne de evimizde huzurumuz' diyor.

Topraklarını Kolin Şirketlerine vermek istemediklerini söyleyen Nazmiye Süer, 'Benim köylüm milletin efendisidir. Ama biz köle olduk' diye duygularını ifade ediyor.

Zeytinlerinin üzerine titreyen ve ilk günden bu yana direnişin içinde olan Mustafa Sezer, mücadeleyi sonuna kadar sürdüreceklerini, geleceklerini ne Kolin firmasına ne de başka birilerine vereceklerini söylüyor. 'Burada son demine kadar, atalarımızın izlerini demir yığınlarının ve betonların altında bırakmamak için elimizden gelen bütün mücadeleyi bir kişi kalsak dahi sürdüreceğiz' diyor.

'Bu katliama dur diyecek bir yetkili arıyoruz'

Yırca Muhtarı Mustafa Akın da, 'Türkiye Cumhuriyeti'nde bu ağaç katliamına dur diyecek bir yetkili arıyoruz. Durun arkadaş siz ne yapıyorsunuz? Bu yapılan iş hukuksuzdur, acil kamulaştırma kararı bu ağaçların kesilmesi, zeytinlerin katledilmesi için yeterli bir gerekçe olamaz. Çünkü zeytinlerin kesilebilmesi için gerekli yerlerden izinler alınması gerekir. Böyle bir şey ortada yokken pervasızca Kolin şirketi tarafından bu katliam hala devam ediyor. Tek bir isteğimiz, devlet büyüklerimizden biri desin ki, yapılan iş hukuksuzdur. Hukuk süreci tamamlanıncaya kadar zeytinlerin katledilmesi durdurulsun' diye şimdiye kadar şirkete destek çıkan yöneticilere çağrıda bulunuyor.

Yırcalıların sesini vali, kaymakam duymuyor ama İstanbul'dan, Ankara'dan yaşam savunucuları ses veriyor.
Önceki gün Kuzey Ormanları Savunması'nın çağrısıyla İstanbul'da Kolin'in plazası önünde oturma eylemi yapıldı, dün de Ankara Dayanışması'nın çağrısıyla şirketin Ankara merkezi önünde basın açıklaması yapıldı.

Yırcalılar canlarını dişlerine takıp, Ayla teyzenin deyişiyle, yaşam alanlarını şirketin ahtapot kollarından kurtarmaya çalışıyorlar. Seslerine ses bekliyorlar.