Şefika Bal - Söke'de bulunan SİBAŞ turşu fabrikası işçileri eylemde. Fabrikada işçi temsilcisi ve posta başı olarak görev yapan 2 çocuk annesi Meral Yıldız, sendikaya üye olduktan 1 gün sonra, yine aynı fabrikada çalışan eşiyle birlikte işten atıldı. Ailelerinden 5, toplamda ise 79 kişinin işinden olduğunu belirten Yıldız, mücadelelerini anlattı. Meral Yıldız, "SİBAŞ, yalnızca yurt dışına ihracat yapan bir turşu fabrikası. 2010 yılında girdim ve 2011 yılında da kadroya alındım. İlk girdiğim zamanlar çalışma şartları çok kötüydü. Sabah 8'de iş başı yapıyorduk ancak akşam kaçta çıkacağımız belli olmuyordu. Gece 1'e kadar çalıştığımız oluyordu. Beyaz yakalı çalışanlar biz mavi yakalı işçilerin üzerinde sürekli bir baskı yaratıyordu. Kendimizi hep bu fabrikaya muhtaç gördük. Köyümüzün yakınında böyle bir fabrika kurulması bizler için iyi bir fırsattı ve biz sadece bu fırsatı gördük, tüm kötülükleri yok saymaya çalıştık. Soma'da yaşanan maden kazası öncesine kadar iş güvenliğine dair hiçbir şey fabrika içinde yoktu" dedi.

Sendikaya üye olanlar korkutuluyor

Posta başı olması gerekçesiyle işinin diğer işçilere göre daha rahat olduğunu ancak elemanlarına yapılan baskıya daha fazla dayanamadığını belirten Meral Yıldız, "Kalite kontrol çalışanları bile üretim bölümündeki işçilerin üzerinde baskı kurmaya çalışıyordu. Halbuki onlar da çalışan ve tek farkları mavi değil beyaz forma giymeleriydi. Bizde baktık böyle olmayacak o zaman 2018 Ocak ayında örgütlenmeye başladık. Şubat ayında da fabrika bir tatil verdi. Söylenene göre çalışanların okulların da tatil olduğu zamanda çocuklarıyla vakit geçirmesi için tatil verilmiş ama orası da muamma. Biz bu 15 günlük tatil içerisinde kadınlarla ev görüşmelerinde, eşlerimiz köy kahvesinde hep sendikayı konuştuk. Giderek sendikalı olma fikri mantıklı geldi ve ortak bir kararla üye olmak istedik. Şubat ayının 7'sinde sendikaya üye oldum, 8'inde işten çıkarıldım. Yalnızca 1 gün sendikalı olarak çalışabildim. İçimizden birkaç arkadaş sendikaya üye olduğumumuzu yönetime iletmiş ve hemen durum patlak verdi. İlk üye olanlardan ben ve eşim dahil olmak üzere 8 kişi işten çıkarıldı. 35 üye vardı, 8'i çıkarıldı. Çıkarılan elemanlar arasında uzun yıllardır fabrikaya hizmet etmiş kişiler de vardı, postabaşları saha sorumluları da vardı. Bunun sebebi düz işçiye göz dağı vererek, onları bile çıkardım sende sendikalı olursan seni de çıkarırım demekti" dedi.

Emeğimizin karşılığını istiyoruz

Yıldız, "Biz 35 kişi sendikaya üye olduğumuz gün arkamızdan 20 kişi daha geldi. Onun ardından biz daha da kenetlendik. İş veren işleri korkuyla yürüteceğini ve kimsenin sendikaya üye olmayacağını düşündü ama işler öyle olmadı. Bizler de madem işimizi kaybettik madem bizim peşimizden gelen kişiler var o zaman biz güveni boşa çıkarmayalım dedik. İşten çırakılanlarla birlikte hergün bir evde toplandık, ne yapabileceğimizi konuştuk. 233 çalışanı olan fabrikada 117 ve çıkarılan ilk 8 kişinin sendika yetkisi sayılmadı ama biz toplam 117+8 kişi ile sendika yetkisini aldık. İşveren de sendika yetkisini kabul etmedi ve dava açtı. Dava sürecinde de davalara gelmediler, hakim izne çıktı yeni hakim atandı derken son yetki mahkememizin gününü bekliyoruz. İşe iade mahkemelerimiz de 5 ve 7 Şubat'ta görülecek. Biz hakkımızı istiyoruz. Emeğimizin karşılığını istiyoruz. Davamızın sonuna kadar arkasındayız. Çıktığımız yoldan zaferimizle döneceğimize eminiz. Hiçbir şekilde geri dönmeyeceğiz. Bu yerin üstü kadar altı da var. Haksızlıkların hesabını nasıl verecekler?" diye konuştu.

Taşeron eleman alıyor

İşten çırakırlan işçilerin üzerine fabrikanın Akçakonak Mahallesi dışındaki mahallelerden eleman alan fabrikaya tepki gösteren Meral Yıldız, "Biz bunu İŞKUR'a bildirdik. Bizi çıkardılar ancak işe yeni birilerini alıyorlar dedik. İŞKUR'un da bize belirttiği duruma göre eğer yeni eleman almak isterse taşeron olarak alabilir ve kadroya birini alması gerekirsede ilk çıkardığı elemanları yani bizi almak zorundadır. Şu anda SİBAŞ, Akçakonak Mahallesi'nde oturanları işten atıyor çevre köy ve mahallelerden taşeron eleman alıyor. Ama bu fabrika bizim köyümüzün içindeyse, bu fabrikanın kokusunu bu köyün halkı çekiyorsa, okulla fabrika birbirine çok yakın ve buradan çıkan asidi çoçuklarımız soluyorsa bu fabrikada çalışma hakkı da bu köy halkının yani bizimdir" sözlerini dile getirdi.

Mücadele edeceğiz

"İşveren bize kızıyor ancak durum aslında öyle değil" diye konuşan posta başı Meral Yıldız, "Eşimle aynı gün işten çıkarıldık. Hatta bizim ailemizden 5 kişi çıkarıldı. Çok büyük mağduriyet yaşadık. İşten ayrıldığımız gün 98 bin TL borcumuz vardı ve tüm tazmenatlarımız borçlara gitti. Çıkarıldığımız zamandan beri günlük işlerde çalışıyoruz. Hep bir şeylerden kısıyoruz, çıçuklarımızın ihtiyaçlarını gideremiyoruz. Çoçuklarımız da bizlerle birlikte fabrika önünde eyleme geliyorlar bu soğuk havada yanımızdan ayrılmıyorlar. Bizim çocuklarımız bunu hak etmiyor. İşveren bizlere kızıyor, işçilerim bana nankörlük yaptı diyor. Ama biz kimseye nankörlük etmedik, o bizleri çok güvendiği beyaz yakalılara emanet ettiği için bunlar başına geldi. Eğer o beyaz yakalılara bizi işten kovabilme yetkisini vermeseydi bize her dakika kapı gösterilmezdi. İş verenin samimi olduğunu düşünmüyoruz. Biraz da kendilerini sorgulamalarını istiyoruz. İlk defa fabrika önünde eleme başladığımızda yine bize haber gönderdi, gidip özür dilememizi istemiş ve bu şekilde bizi affedeceğini söylemiş. Ama biz anayasal hakkımızı kullanıyoruz ve hakkımızı arıyoruz. Bunu bile kötü gösterip bizleri suçlu konumuna düşürüyor. Hak aramanın nesi suç? Biz işçiler olarak bir yola çıktık ve sonuna kadar gideceğiz" diyerek işçilerin kararlılığını gözler önüne serdi.