Efelik ve Zeybeklik kültürünün Batı Anadolu'da Selçuklulardan beri var olduğuna dikkat çeken Yazar Ahmet Zeki Muslu,'Zeybeklik ve efelik Batı Anadolu'da tam olarak bilinmez ve birbirine karıştırılır. Batı Anadolu'da kısa don ve mor cepken giyen silahlı birliklere ve çetelere zeybek denir. Zeybeklerin başındaki kişiye de efe denir. Efe ve zeybek kavramlarını bu yüzden ayırmak gerekiyor. Efe, Anadolu'nun değişik yerlerinde de vardır. Ama zeybek Anadolu'nun başka yerinde yoktur. Sadece Batı Anadolu'da vardır' dedi.

Efelik ve Zeybeklik kültürünün Batı Anadolu'da Selçuklulardan beri var olduğuna dikkat çeken Yazar Ahmet Zeki Muslu, 'Zeybeklik, Selçuklular zamanında bir uç teşkilatı, bir akıncı teşkilatı olarak kurulmuş ve Anadolu'nun Türkleşmesinde önemli katkı vermiştir. Zeybeklik ve efelik Batı Anadolu'da tam olarak bilinmez ve birbirine karıştırılır. Batı Anadolu'da kısa don ve mor cepken giyen silahlı birliklere ve çetelere zeybek denir. Zeybeklerin başındaki kişiye de efe denir. Efe ve zeybek kavramlarını bu yüzden ayırmak gerekiyor. Efe, Anadolu'nun değişik yerlerinde de vardır. Orta Anadolu'da da efelere rastlamak mümkündür. Ama zeybek Anadolu'nun başka yerinde yoktur. Sadece Batı Anadolu'da vardır. Zeybek çetesinde bulunan efenin dışındaki kişilere kızan denir. Efe ile kızanlar arasındaki bağlantıyı sağlayan kişiye de baş kızan denilir. Zeybeklik bir kültürdür' dedi.

Kurtuluş Savaşı yıllarında milli mücadeleye katılan ve milli mücadele döneminde Kurtuluş Savaşı'na çok büyük katkılarda bulunan zeybeklerin ve efelerin hayat hikâyeleri Şair ve Yazar Ahmet Zeki Muslu tarafından romanlaştırılarak kaleme alındı. Tarihin tozlu sayfalarından tekrar gün yüzüne çıkartılan zeybeklerin ve efelerin hayat hikâyelerini merak edenler için Mor Cepkenliler ve Menderes'in İki Yakası muazzam bir kaynak kitap niteliği taşıyor. 30 yılda yapılan araştırma, inceleme ve analiz sonucunda ortaya çıkan bu iki eser zeybeklerin ve efelerin hayat hikâyelerini anlamamız adına bizleri bir kez daha düşüncelere sevk ediyor. Mor Cepkenliler ve Menderes'in İki Yakası ile zeybeklerin destansı hayatını o dönemi yaşayanların ağzından roman sayfalarına döken ve bu dökme işlemini 30 yıl gibi uzun bir sürece yayan Şair ve Yazar Ahmet Zeki Muslu ile kitaplarının çıkış hikâyesini, efeliği ve zeybekliği konuştuk.

Yazmak, tarih boyunca muhalefet etme gücünün yanı sıra bilginin geleceğe taşınabilmesinden dolayı da önemli bir güç olarak görüldü. Türkiye'nin her alanda kaçtığı geçmişle yüzleşme noktasında da tarihin ne kadar önemli olduğunu biliyoruz. Bütün bunların yanında sizce yazmak nedir? Nasıl tanımlıyorsunuz?


Hiçbir şeyin öğrenilmediği ve ilgi alanlarının başarıya ulaşmada önemli bir etken olduğu günümüzde yazmak son derece önemli bir edimdir. Bütün bunların yanında yazmak için bir de yetenek gerekiyor. Yeteneğin yanında bir de iyi eğitimle yazma konusunda önemli bir adım atılabilir. Ancak ülkemizde durum tam tersi oluyor. Herkes şiir ve edebiyat yazamaz ama çok iyi okur olabilir. Bizim ülkemizde ise şiir ve yazı okumayan şair ve yazar bolluğu var. Böyle bir ortamda da kimin ve neyin değerli olduğu bilinmiyor. Böyle karışık bir ortamdayız. Okumadan ve bilgi edinmeye emek vermeden kesinlikle başarılı olamayız. Ne olursa olsun çalışmalıyız. O nedenle de gençlerimiz, hangi işi yaparsa yapsın o işin en iyisini yapmalıdır. Bunun içinde çok çalışması gerekir. Bunun dışında da gençlerimiz eğer yazmak istiyorlarsa, on kez okuyup bir kez yazmalıdır.


Çocukluğum Batı Anadolu'nun köylerinde geçti

Efelik ve Zeybeklik kültürü hakkında ciddi araştırmalar yaptınız ve bunları da bir kitapta toplayıp, okuyucularla buluşturdunuz. Bu alana olan ilginizde tarih öğretmeni olmanızın bir etkisi oldum mu?

40 yıldır şiir yazmaya çalışan ve bunun yanında da tarih öğretmeni olarak yıllarca öğrencilerime bu dönemi anlatmaya çalıştım. Benim Kurtuluş Savaşı'na hem akademik olarak hem de bölgenin insanı olmamdan dolayı ilgisiz kalmam düşünülemezdi. Bugüne kadar çok kitaplar ve yazılar yazıldı ama bunları yazanlar akademik tarih eğitimi görüp de araştıran insanlar değildi. Çevreden edindiği bilgiyi kitaba döken insanlardı. O nedenle yazdıkları biraz kuşkuluydu. Benim çocukluğum Batı Anadolu'nun köylerinde geçti. Her köyde Kurtuluş Savaşı'na katılan bir zeybek gördüm. Onların hikâyelerini dinledim. Aydın Çine'liyim. Çine'de Kıllıoğlu Hüseyin Efe'den söz ediliyor. Araştırmaya başladığım yıllarda Kıllıoğlu Hüseyin Efe'yi tanıyanlar sağdı. Kadınlar, erkekler ve kızanları ile tek tek konuştum. Sonra ikinci derecedeki tanıklar ile konuşarak 30 yıllık bir araştırma süreci geçirdim. Ancak topladığım bu bilgilerin doğruluğunun analizini de yaptım. Çünkü okurlara ve gençlere en doğru bilgiyi aktarmak zorundaydım.


Zeybekliğin başlangıç kurallarını koyan Birgili Cennetoğlu'dur

Efelerin Osmanlı Devlet düzenine başkaldırmış insanlar olduğu yönünde kaynaklar da var. Eğer böyle bir durum varsa ilk başkaldıran kimdi, bu konu hakkında neler söyleyeceksiniz?

Osmanlı Devleti 17. yüzyıldan sonra Duraklama Dönemi'nde bir bozulma yaşıyor. Orta Anadolu'da Celaliler ayaklanıyor. Batı Anadolu'da da zeybekler ayaklanıyor. Zaman zaman bu isyanlar bastırılıyor fakat zeybeklik kurumu yok edilemiyor. Batı Anadolu'dan çok ünlü zeybekler çıkıyor. Zeybekliğin başlangıç kurallarını koyan Birgili Cennetoğlu'dur. Atçalı Kel Mehmet Efe çok ünlü bir efedir. Aydın'ı ele geçirip bir devlet kuruyor. Aydın'daki Osmanlı Devleti memurlarını kovalayıp 1839'da kendisi adına bağımsızlık mührü yani belgesi bastırıyor. Daha sonra Osmanlı Devleti birlikleri gelip Atçalı'yı öldürüyor. Daha sonraki dönemde zeybekler yine dağlara çekiliyor. 20. yüzyıl başlarına geldiğimizde ise en ünlü efe Çakıcı Mehmet Efe olarak karşımıza çıkıyor.


Mor Cepkenliler kitabınızı tarihte şu ana kadar çok az değinilen ya da hiç değinilmeyen konu üzerine yazdınız. Bu çalışmanıza okuyucuların talebi ve tepkisi nasıl oldu? Bu konuda neler söyleyeceksiniz?

Aslında ilk kez değinilen bu kitap hakkında çok sayıda ve çok olumlu tepkiler aldım. Orta Anadolu'dan, Tekirdağ'dan, Kanada'dan Hollanda'dan kitaba ulaşabilen herkesten olumlu dönüşler oldu. Kimisi diyor, 'Kitapta iki efe anlatılıyor ben burada üçüncü efe oldum onların peşine takıldım, dolaştım', kimisi 'Bu romanı okumadım film gibi seyrettim'. Bir okuyucum ise, 40 yıldır kitap okumadığını ancak 'Mor Cepkenliler'i eline sabah 07.30'da aldığını ve gece 03.00'te bitirdiğini söyledi. 40 yıl sonra kendisine kitap okutturduğumu söylerken, çok da teşekkür etti. Bir kitap zaten okunması, paylaşılması için yazılır. Birinci baskısı sekiz ay gibi kısa bir sürede bitti. Kitap kendi gücüyle okunuyor, kendi gücüyle satılıyor. Aslında güzel yanı da bu oldu.

Aydın'da ilk kurşunu Kıllıoğlu Hüseyin Efe sıktı

Kitabınızda Çineli Kıllıoğlu Hüseyin Efe ekseninde zeybeklerin Kurtuluş Savaşı'na katılmalarını anlatıyorsunuz. Bu süreçte de ilk kurşunu atan kişilerin bilgisi yer alıyor. Kurtuluş Savaşı'nda birden fazla ilk kurşun sıkma olayı mı gerçekleşti? Yoksa bunun gerçeği nedir?

Kıllıoğlu Hüseyin Efe, Aydın cephesinde Yunan Ordusu'na Malgaç baskını yaparak ilk kurşunu sıkandır. Bu az bilinen bir şeydir. Bizim Kurtuluş Savaşı'mızda değişik yerlerde ilk kurşunlar atıldı. İzmir dediğimiz zaman Hasan Tahsin ilk kurşunu atmıştır. Aydın dediğimiz zamanda Kıllıoğlu Hüseyin Efe ilk kurşunu atmıştır. Bu deli dolu bir efedir. Bir eşkıyadır ama yurt savunması için eline silahı alıp Yörük Ali Efe, Kozalaklı Mehmet Efe ile cepheye koşan bir efedir. Daha sonra yeniden dağa çıktığı için bu adam devlet kuvvetleri tarafından tasfiye edilmiştir. Bu nedenle bizim tarihimizde adı pek anılmaz.

Romanlarınızda kaynak da belirtiyorsunuz. Özellikle tarihi olayların kitaplaştırılmasında bu oldukça önem arz ediyor. Bu kadar kaynakla yüz yüze mi görüştünüz?

Eserlerimde kaynak sorunu olmadığını öncelikle belirtmek istiyorum. Bu topladığım bilgileri gençler okusun diye roman havasında yazdım. Kitabın arkasına baktığınız zaman göreceksiniz yararlandığım kaynak ve görüştüğüm kişilerin hepsini kitabın sonunda kaynak bölümünde belirttim. Kimse benim tarihi yanlış yazdığımı ya da tarihi tahrip ettiğimi söyleyemez. Araştırmacılar ve üniversite öğrencileri için çok güzel bir kaynak niteliğinde bir kitap ortaya çıktı. Çünkü görüştüğüm çoğu kişi şu anda hayatta değil. Bu çok uzun zamandır uğraş verdiğim bir çalışma oldu. Bilgiler o dönemde yaşanılanlara birebir tanıklık etmiş kişilerin ağzından veriliyor.


'Eşkıyalıktan kahramanlığa geçtiler'

Efelerin Kurtuluş Savaşı ile birlikte eşkıyalıktan kahramanlığa geçmiş oldular. Devlet onlara yeni bir ad vermiş oldu. Siz bu durumu nasıl yorumluyorsunuz?

Biz bugün efeleri kahraman diye tabir ediyorsak bu efelerin dağdan inip düşmanın karşısına dikilerek Kuvayi Milliye'yi kurmalarındandır. Zeybekler ezilen halkın yanında oldular. Baskıya, zulme Osmanlı istibdadına karşı ezilen Türk halkının yanında oldular. Bu zeybekler Osmanlı Devleti tarafından eşkıya ve haydut olarak nitelendirildi. Bunun sonucunda haklarında takip müfrezeleri çıkarıldı. Ama bu adamlar Yunan Ordusu İzmir'e ayak bastığı günden itibaren yurtsever duygular ile harekete geçerek silaha sarıldılar. Romanın dokusu üç unsur üzerine kuruldu. Yurtsever aydınlar, subaylar ve zeybekler. Bu insanlar işbirliği yaparak Kuvayi Milliye dediğimiz teşkilatı oluşturdular. Bu teşkilatında Kurtuluş Savaşı'nı kazanmamızdaki payını biliyoruz. O dönem için ister istemez bu tür kişilere devlet soğuk yaklaşıyordu. Sonuçta devletin otoritesini sarsan bir yapılanma içindeler. Ancak savaşla birlikte vatanlarını müdafaa için savaştılar. Bu da onlara asıl isimlerini almalarını sağladı.

Kitaplarınızı okuyanların çok beğendiğini ve adeta kitapları okumayıp film gibi seyrettikleri yönünde geri dönüşlerden söz ettiniz. Eserlerinizin filme çevrilmesi noktasında bir durum söz konusu oldu mu?

Romanda anlattığım yerler bildiğim yerler olduğu için doğa betimlemeleri ve çevre betimlemeleri romanda film kurgusu gibi akıp gidiyor. Bende olayları bölüm bölüm kaleme alıp yazdım. Benim kitaplarım film veya dizi senaryosuna yatkın duruyor. Ama dönemsel bir film veya dizi çekilecek ise masraflı olur. Özel kıyafetler ve o dönemin kıyafetlerinin bulunması gerekir. Hatta özel film platoları inşa edilebilir. Çünkü roman çek geniş bir alanda geçiyor. Gerçeğe uygun verilmesi için böyle yapılması daha uygun olur. Ancak böyle bir ortam sağlanması durumunda filme çevrilmesini isterim.

Yazılacak çok fazla tarihi kişi ve olay var


Bir diğer kitabınız olan Menderes'in İki Yakasında ise Aydın, Muğla ve Denizli üçgeninde yaşanan siyasal gelişmeleri anlatıyorsunuz. Bu eserde de önemli kişileri anlatıyorsunuz. Bu konuda neler söyleyeceksiniz?

Yani yazdığım bu roman, dönemin ve eserde geçen şehirlerin siyasi tarihi oldu. Çeşitli kaynakları araştırarak değişik kişileri dinleyerek üç ilimizde 1919-1920 döneminde yaşanan olaylarını anlatmaya çalıştım. Bu romanda Türk Kurtuluş Savaşı'nın lider kadrosu içinde yer alan Rauf Orbay, Refet Bele, Galip Hoca adıyla Celal Bayar, Adnan Menderes, Rüştü Saraçoğlu gibi yörenin önde gelen aydınları da romanın kahramanı oldu. Ayrıca ayaklanan Çerkez Ethem'in son darbeyi bu yörede yediğini ve Yunanlılara sığınmak zorunda kaldığını da anlatmaya çalıştım. Tüm bunları da bu iki ciltlik romanda anlatmaya çalıştım. Bu tarihsel olay, kişi ve yaşanılanları roman tarzında yazarak, okuyucunun ilgisini okumaya çekmeye çalıştım. Bundan sonraki süreçte de aynı şekilde devam edeceğim. Daha yazmak istediğim  çok fazla tarihi kişi ve olay var.

Şiire geri döneceğim

Yazmak istediğiniz çok fazla tarihi kişi ve olay olduğundan söz ettiniz. Bu konuyu biraz daha açabilir miyiz? Bunun yanında şiir ile uğraştığınızı söylediniz. Şiir alanında da bir kitap olacak mı?

Tarihi olay ve kişileri yazmayı sürdüreceğim. Çünkü daha 1400'lü yıllarda Aydın'da yaşayan Aydınoğlu Cüneyt Bey, Börklüce Mustafa ve Şeyh Bedrettin ekseninde bir roman yazma düşüncem var. Tarihini bildiğim bu dönemi kaleme almak ve geleceğe taşımak istiyorum. Bunun yanında 1402-1425 yılları arasında İzmir-Aydın yöresini de yazma düşüncem de var.  Bunları bitirdikten sonra ise tarihle olan bağımı keseceğim. Ve sonrasında da şiirlerime tekrar geri döneceğim. n Ali Budak


Ahmet Zeki Muslu

1952 yılında Aydın / Çine, Akçaova'da doğdu. Ortaokul ve liseyi Aydın ve Çine'de okudu. Isparta Eğitim Enstitüsü Sosyal Bilgiler Bölümü'nü bitirdi. Anadolu Üniversitesi Tarih Fakültesi'nden lisans diploması aldı. 1978'de Ergani Lisesi'nde (Diyarbakır) öğretmenliğe başladı. Değişik liselerde çalıştı. TÖBDER ve Eğitim İş öğretmen örgütlenmesinde görev aldı. Bir ara Çine Eğitim İş şube başkanlığı yaptı. Aydın Lisesi öğretmenliğinden emekli oldu. İlk ürünleri Demokrat İzmir gazetesi Sanat/Edebiyat sayfasında yayımlandı. Daha sonra Dönemeç Dergisi kadrosunda yer aldı. Şiir ve düz yazıları; Dönemeç, Hakimiyet Sanat, Kıyı, Dönem, Somut, Eylül, Ayrım, Küçücük, Çağdaş Türk Dili, Çalı, Aykırı Sanat, Agora, Beşparmak, Şehir, Sunak, Aydınca, Afrodisyas Sanat gibi dergilerinde yayımlandı. Aydın'da iki arkadaşıyla birlikte 16 sayı çıkardığı Aydınca Dergisi'nin genel yayın yönetmenliğini yaptı. 2002-2004 yılları arasında "Aydın ... Aydın" adlı bir tarih, kültür seçkisi çıkardı (30 sayı). 2007 yılından bu yana Karacasu Geliştirme ve Eğitim Vakfı'nın çıkardığı Afrodisyas Sanat dergisinin genel yayın yönetmenliğini yürütüyor. Öğretmenlik yıllarında çalıştığı okullarda, yazıp yönettiği; Yedek Subay Öğretmen Kubilay ve Ya Bağımsızlık Ya Ölüm adlı oyunlarını öğrencileriyle sahneledi.


Yayımlanan kitapları

Çocuk kitapları
Arkadaşım Karabatur
Antik Kentin Yeni Sahipleri

Yayımlanan şiir kitapları
* Önce Ozanlar Çıktı Gurbete (Dönemeç, 1986)
* Ülkem Dört Mevsim Sonbahar (Ayrım, 1990)
* Aşkın Anayurdu (Aydınca, 2000)
* Adı Sevda Olan Kadınlar (Aydınca, 2000)
* Zaman Şaşırdı Menzilini (Afrodisyas Sanat, 2007)

Yayımlanan romanları
*Mor Cepkenliler (Yitik Ülke Yayınevi- 2015)
*Menderes'in İki Yakası  (Yitik Ülke Yayınevi-2016)