Ali Budak- Dönemin son ortak toplantıda konuşan İTB Yönetim Kurulu Başkanı Işınsu Kestelli, tarım ve gıda sektöründe Türkiye’nin dünyada en rekabetçi olduğu sektörlerden biri olduğunu fakat yapısal sorunların sektörün potansiyel üretiminin altta kalmasına neden olduğunu söyledi. Genç nüfusun kırsaldan ve çiftçilikten uzaklaşmasına da değinen Kestelli, tarımsal üretimden beklentilerin altında elde dilen gelire ilave olarak yaşam standardının da düşüklüğünün köylerden kaçışı hızlandırdığını, tarımsal üretimde verimlilik ve rekabet gücü için yeni teknolojilere adapte olabilecek üretici profiline ihtiyaç olduğunu belirtti.

Tarım alanları azalıyor

Zaten kıt olan tarım alanlarının azalmasının önemli sorunlardan biri olduğuna dikkat çeken Kestelli, ‘Tarım alanları 2004 yılına göre ülkemizde yüzde 12 azalırken, ilimizde ise azalış yüzde 6 oldu. 2010 yılına göre bir değerlendirme yapıldığında ise ülkemizde azalış oranı yüzde 4,  ilimizde ise yüzde 6. Bu durum ilimizde tarım alanları kaybının son dönemde ülke ortalamasının üzerinde olduğunu göstermektedir. Tarım ve hayvancılığı ranta kurban etmememiz lazım. İşletme başına ortalama arazi büyüklüğümüzün düşük ölçeği de önemli sorunlarımızdan birisi. Yaklaşık 60 dekar işletme büyüklüğüne rağmen işletme başına parsel sayısı ile birlikte düşünüldüğünde ortalama 10 dekarın altındaki parsellerde üretim yapılmaktadır’ ifadelerini kullandı.
 
Kooperatifleşmeyi başarmalıyız

Tarım sektörünün makro sorunlarına ilişkin görüşlerini de paylaşan Kestelli, şöyle devam etti: Tarım sektörünün bir diğer sorunu ise yüksek üretim maliyetleri. Başta gübre, ilaç ve enerji olmak üzere önemli girdilerde dışa bağımlı durumdayız. Girdi fiyatlarındaki doğal artışın yanısıra kur artışından kaynaklanan maliyet artışı rekabet gücünün olumsuz etkilenmesine neden oluyor. İşletme ölçeklerimizin de küçük olması, birim üretim maliyetimizin yüksek olmasına yol açıyor. Bu sorunun çözümü için koopertifleşmeyi bir şekilde başarmalı ve ortak alet-ekipman kullanımı gibi iyi uygulamaları hayata geçirebilmeliyiz.

Sadece destekleme mantığından bakılmamalı

Türkiye’de 2018 yılı tarımsal desteklemeleri için ayrılan bütçenin toplam 14,8 milyar lira olduğunu ve sektör için bu destekleme miktarının yeterli olmasa da önemli bir destek bütçesi olduğunun altını çizen Kestelli, Olaya sadece destekleme yapma mantığından bakmak yanlış. Söz konusu desteklemelerin beklenen amaçlara ulaşmadaki başarısını ölçmek amacıyla etki analizlerinin yapılması gerektiğini düşünüyorum. Sektörün bir diğer ve önemli sorunu ihracat kapasitesinin geliştirilememiş olmasıdır. 2000’li yılların başında yaklaşık 4 milyar dolar olan tarım ve gıda ürünleri ihracatımız 7 yıl sonra, 2011 yılında yaklaşık 4 kat artarak 15 milyar doların üzerine çıkmıştır.  Ancak, bu artış trendi sonraki 6 yılda yakalanamamış ve tarım ve gıda ürünleri ihracatımız 2017 yılında 2011 yılına göre sadece yüzde 15 oranında atmıştır.  Hammadde tedariğinde sürekliliği sağlamak, yurtdışı piyasaların talep ettiği katma değeri yüksek ürünlere yönelmek bu alanda yapmamız gereken çalışmalardır.  Bunları başarabilirsek coğrafi konumumuz itibariyle 3-4 saatlik uçuş mesafesi ile tarım ve gıda ürünlerimizi takriben 1,5 milyar satın alma gücü yüksek tüketiciye ulaştırmak mümkündür’ ifadelerini kullandı.