Ali Budak- Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) verilerine göre bankacılık sektöründe takibe düşen kredi miktarı geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 18 artış kaydetti. Geçen yılın Haziran ayı itibariyle 61 Milyar TL olan takibe düşen kredi miktarı, geçen yılın aynı dönemine göre 11,5 Milyar TL artışla Haziran ayı itibariyle 72,5 Milyar TL’ye ulaştı. Takibe düşen kredi miktarlarının çığ gibi büyüdüğüne dikkat çeken Ekonomist Burak Oğuz, Türkiye’nin bir an önce ekonomi başta olmak üzere büyüme modelini değiştirmesi gerektiğini söyleyerek, “Ekonomik reformları yaparak tüketime dayalı büyümeden üretime, ihracata dayalı büyümeye geçilmesi zaruridir. Gerekli yapısal tedbirlerin acilen alınması da şart” diye konuştu.

“Büyüme modelimiz yanlış”

Türkiye’nin dünya ile kredi kullanım miktarlarına ve içeriklerine bakıldığında farklılıklar olduğunu, dünyada kullanılan kredilerin genellikle yatırım veya gayrimenkul amaçlı, Türkiye’de ise özellikle kredilerin içeriğinin çoğunluğunun zorunlu ihtiyaçların karşılanması amacıyla kullanıldığını belirten Oğuz, “İnsanlar kirasını ödemek için kredi kartını kullanıyor ya da kredi çekiyor. Bunun da nedeni bugüne kadar Türkiye’nin izlemiş olduğu politikalardan kaynaklanıyor. Türkiye ilk üç çeyrekte 7,4 bir büyüme açıkladı. Bu büyüme oranını dünyadaki büyüme oranlarıyla kıyasladığımızda ise rekor sayılabilecek bir büyüme oranı olduğunu görüyoruz. Buna rağmen ekonomiye yansımıyor. Bunun nedeni de Türkiye’nin büyüme modeli yanlış. Tüketime dayalı bir büyüme. Bugüne kadarki politikalarla borçlanarak büyüme ve harcayarak büyüme desteklendi.  

Kredi kartını kullanma bilmiyoruz!

Türkiye’de vatandaşların taksitli alışverişe alıştırıldığını ifade eden Oğuz, şöyle devam etti: Örneğin bir beyaz eşya almaya gittiğinizde ürün bin lira. Nakit almak istiyorum dediğiniz zaman satıcı diyor ki şu bankanın şu taksitli bir kampanyası var; 24 taksit 3 ay erteleme vs… Nakit almak istediğinizde ise, satıcı ‘Bunun kampanyası var nakit de alsan taksitli de alsa fiyat aynı’ diyor. Durum böyle olunca, vatandaş da doğal olarak bir anda bu paranın çıkması yerine taksitli alışverişi tercih ediyor. Böylelikle herkes taksitli alışverişe alıştı. Tüketiciler, satıcılar buna alıştı. Maalesef biz tüketiciler olarak da kredi kartı kullanmayı bilemedik. İlk etapta taksitler bize küçük gibi gözükse de bunu kontrol edemediğimiz için karttan karta kapatmanın önü de kapatıldığı için takibe düşen kredi miktarı çığ gibi büyüdü ve bu da rakamları sürdürülemez hale getirdi. Rakamlara bu şekilde yansıdı. Bankacılık sektöründe takibe düşen kredi miktarlarındaki artışın sebebi de budur.

“Devlet affeder algısı”

Nakit sıkıntısından dolayı vatandaşın borçlarının ödeyemediğini ve borçların sürdürülemez bir boyuta geldiğini de vurgulayan Oğuz, “Ayrıca şahsi gözlemlerime göre vatandaşlarımız eskiden borçlarına biraz daha sadıktı. Bankanın önünden geçerken bile çekinirlerdi, ‘acaba bizi bankadan çağıracaklar mı borcumuz var’ diye. Şimdi bakıyorum kredi kartı borcu varmış, kredi borcunun son ödeme günü geçmiş fakat gayet rahatlar. Bununda iki nedeni var. Birincisi; devletin sürekli vergilerde olduğu gibi aflar çıkarması, tahsil edilemeyen borçların yapılandırmasıyla ilgili kanunlar çıkarması, KOSGEB’in bol para vermesi, kredi garanti fonlarının ötelenmesi gibi. Bu da vatandaştaki nasıl olsa devlet bunu yapılandırır, bir şekilde erteler gibi algıları arttırdı. İkincisi de vatandaş ödeyemeyince canımı mı alacaklar, ben buradayım zaten üzerime mal yok, bir şekilde öderiz diyor. Bu iki nedenden dolayı borçların ödenmediğini düşünüyorum” ifadelerini kullandı.

“Gerekli adımlar atılmazsa rakamlar daha da artacak”

Haziran ayı itibariyle 72,5 Milyar TL’ye ulaşan takibe düşen kredi miktarının yılsonunda ne kadara ulaşacağına dair bugünden öngörüde bulunmanın sağlıklı olamayacağını söyleyen Oğuz, sözlerini şöyle sürdürdü: Bu durumu belirleyecek olan yeni kabine. Özellikle de kabinede ekonomiden sorumlu olacak olan bakanın izlediği politika belirleyici olacaktır. Takibe düşen kredi miktarının yılsonunda hangi rakama ulaşacağına dair değil ama bu miktarın daha da artacağına dair tahminde bulunabiliriz. Ortada bir problem var ama yeni oluşacak kabine ile doğru tedbirler alınır ve güven oluşturulursa daha olumlu olabileceğini söyleyebiliriz. Aksi takdirde rakamlar daha da büyüyecektir.