Ali Budak- Geçtiğimiz haftalarda 4 yıl gibi uzun bir süreden sonra İzmir'deki basın toplantısında bir araya gelen iki önemli kurum olan Ege Maden İhracatçıları Birliği ve İstanbul Maden İhracatçıları Birliği, '4 yıl aradan sonra bir araya geldiklerini ancak bundan sonra kurum olarak birlikte hareket edeceklerini' belirtmişti. Bu toplantıda İstanbul Maden İhracatçıları Birliği Başkanı Aydın Dinçer ile İzmir Maden İhracatçıları Birliği'nin kapatılmasıyla ilgili çalışmaları, İzmir mermer fuarının İstanbul ya da Antalya'ya taşınmak istenmesini, mermer ve doğal taş ihracatının ülke ekonomisine sağladığı katma değeri ve Türkiye'de özellikle sektörde yaşanan iş kazaları için yapılanları ve sektörün geleceğe yönelik plan ve çalışmalarını konuştuk.

'EMİB kapanmayacak'

*Bakanlığın Ege Maden İhracatçıları Birliği'ni kapatacağı ve sadece İstanbul Maden İhracatçıları Birliği'nin çalışacağı yönünde bir çalışması vardı. Bu çalışmaya ise Ege Maden İhracatçıları Birliği başta olmak üzere paydaşlar da ciddi itirazlarda bulundu.  Bu süreçte son durum nedir?

Bakanlığın öyle bir çalışması vardı. Ancak bu çalışma kalktı. Türkiye çapındaki ihracatçı birliklerinde yapılması planlanan bir durumdu. Yani sadece madencileri etkilemeyecekti. Ancak sonraki süreçte kaldırıldı. Şu anda olumsuz bir gelişme yok. Ülke ekonomimiz için her birliğin ülke ekonomisine kazandıracağı katma değer önem taşıyor.

*Mermer fuarı konusunda İzmir'de ciddi bir süreç gelişti. Bu konuda da Antalya ve İstanbul'un İzmir'deki mermer fuarını taşımaya çalıştığı yönünde girişimleri olduğu biliniyor. İzmir'e yerleşen ve sektöre ciddi bir değer katan İzmir Marble'in taşınması gibi bir durum söz konusu mu?

İstanbul Maden İhracatçı Birliği olarak fuar organizasyon şirketi değiliz. Sadece ihracatı arttırmaya ve ülke ekonomisinde katma değer yaratmaya çalışıyoruz. Bu nedenle de her platformda bulunmaya çalışıyoruz. Dolayısıyla İstanbul ya da Antalya'da fuar yapacak kişi ya da firmalar bu işten para kazanmayı amaçlar. Bir fuar düzenlenir ve bu fuara katılım ne kadar çok olursa o kadar çok para kazanırlar. Her yıl katılım arttıkça kazandıkları para da artar. Ancak birlik olarak hiçbir fuarın organizasyonu ve satışı içerisinde olmayı düşünmüyoruz. Böyle bir şey yapmayı da düşünmedik. Ancak İzmir Fuarı Türkiye'nin en büyük doğal taş fuarıdır. Bu artık yadsınamaz bir gerçektir. Böyle bir gerçeklik ortadayken İzmir fuarına bütün üyelerimiz katılırken kurum olarak biz de bulunmak zorundayız. Biz de bunu yapacağız. Yoksa İzmir'e alternatif olması için Antalya'ya ya da İstanbul'a destek verme gibi bir durum içerisinde olmadık ve olmayacağız. Böyle bir şey yok. Bu konuda yazılanlar gerçeği yansıtmıyor.

'Sektörde çalışacak bulunmuyor'

*Doğal taş sektöründe nitelikli eleman sorun yaşadığınızı ve gerekirse sektörün yurtdışından çalışan işgücü getirebileceği söylendi. Bu konuda neler söyleyeceksiniz?

Bu aslında tam olarak nitelikli işgücü ihtiyacı değil. Ocaklarda çalışacak yani işçilik yapacak eleman sorunu yaşanıyor. Eskiden Kastamonu ve Sinop Ayancık ilçelerinden ocaklara çalışmak üzere ciddi bir işgücü gelirdi. Ancak son yıllarda bu çok azaldı. Şu anda çalışacak insan bulamıyoruz. Özellikle Pakistan ve Hindistan'dan gelecek ve sektörde çalışacaklara nerdeyse muhtaç durumda kaldık. Gerçekten de ocakta çalışacak ekip bulmak çok zorlaştı. Aslında fabrikada çalışacak eleman sorunu da yaşıyoruz. Ama ülkede de işsizlik sorunu çok yüksek. Bunu da anlamak çok zor. Kimse, ocakta çalışmayı ya da doğal taş sektöründe çalışmayı beğenmiyor ve istemiyor. Yoksa sektörde çalışacak nitelikli iş gücüne (mühendis vb.) ihtiyaç duymuyoruz.

İş kazalarına karşı her gün bilgilendirme yayını

*Hükümet hazırladığı yeni yasada doğal taş sektörünü de etkileyen bir madde ekledi. Artık mermer ocakları da iş kazası noktasında birinci derece statüsüne girdi. Ülkemizde her yıl çok sayıda insan iş kazası nedeniyle hayatını kaybederken böyle önemli bir çalışma hakkında ne söyleyeceksiniz?

Maden sektöründe iş kazalarını önleyebilmek için her türlü tedbiri almaya çalışıyoruz. Bir işçinin hayatı hiçbir maddi değerle ölçülemez. Bizler işçilerimizle aynı masada yemek yiyoruz ve onlar bizim kardeşlerimiz. Onlardan birinin hayatını kaybetmesi üzerimize çok ağır bir manevi yük bindiriyor. Bu nedenle devlet yöneticileri ve tüm paydaşlarımızla bir araya gelerek sorunlarımızı belirleyecek ve tek ses olarak hareket edeceğiz. 6 ay kısa bir süre bu nedenle bu süreçte çok fazla çalışmamız gerekecek. Bunun dışında özellikle iş kazalarına karşı dikkatli olmaları adına işçiler için yeni çalışmalar da yapılacak. Bunlar için de gerekli çalışmaları tamamlamak üzereyiz. Özellikle madenlerde ve ocaklarda her yere yerleştirdiğimiz uyarı levhalarının yanında yemeklerde de iş kazalarına karşı tedbir yayınları yayınlamayı düşünüyoruz. Bu konuda her gün 1 saatlik bir yayın yapmayı düşünüyoruz. Gerekli çalışmaları tamamladıktan sonra süreci başlatacağız.

'Değer bazında yüzde 27 artış yaşandı'

*Maden ihracatının 4 milyar doları geçtiğini ve 2023 yılında 15 milyar doları geçme hedefiniz olduğunu belirttiniz. Bu hedefin gerçekleşmesi için sektörde yapılanlar hakkında bilgi verir misiniz?  

Evet, 2023 yılında ihracatımızı 15 milyar dolar olarak güncelledik. 2017 yılının ilk on ayında doğal taşta 1 milyar 700 milyon dolarlık ihracat gerçekleştirdik. Bu rakama göre değerde yüzde 13,15 bir artış yakaladık. Maden ihracatında ise 4 milyar dolara ulaşarak hatta üzerine çıkarak değer bazında yüzde 27 artışa imza attık. Bizler sektör olarak ortak hareket ederek, 2023 hedefimiz olan 15 milyar dolara ulaşabiliriz. Ancak bu süreçte sektör olarak devletin proaktif rol alması ve maden izinlerinin hızlı çıkarılması gerekir. Yani bu süreçte de kamunun desteği gerekiyor. Zaten Türkiye'nin genel ihracatının artması için de bu destek şart. Zaten doğal taş sektörü sadece 4 milyar dolar ihracatla kalmıyor. Seramik sektörünün kullandığı da maden. Hatta maden sektörü ama seramik ihracatına yazılıyor. Aslında maden sektörünün etkilediği çok sayıda sektör var ve bu nedenle de katma değeri çok yüksek. İşte bunu iyi anlatmamız gerekiyor. Sadece 4 milyar dolarlık maden ihracatı yapılıyor diye bakılmamalı. Aslında ortada 20-25 milyar dolarlara kadara çıkabilecek bir durum var. Bunların hepsini raporlayacağız ve madenin ne kadar önem taşıdığını yetkililere göstereceğiz. Önemli olan maden sektörünün çok iyi kendini tanıtabilmesi. O zaman ülke ekonomisi için ne kadar önemli bir sektör olduğu da ortaya çıkacak.

'Blok satışı yapmak zorundayız'

*Doğal taş sektörüne en çok getirilen eleştirilerden biri de sektörün çoğunlukla blok satış yapması. Ekonomistler ve uzmanlar sektörün doğal taşı işleyip, ihraç etmesiyle ülke ekonomisine daha çok katma değer kazandıracağını söylüyor. Bu konuda siz neler söyleyeceksiniz?

Evet, maalesef bu söylem yıllardır yapılıyor. Sürekli tekrarlanıyor. Ancak ülkemizde blok satışı yapmamız da gerekiyor. Çünkü satılan blokların bir kısmını kendi fabrikamızda işleyemeyebiliyoruz. Çünkü taşın içinde çatlağı çok olabiliyor. Bu da işçiliği ve maliyeti arttırıyor. Ancak o bloğu işlemeden Çin'e ya da Hindistan'a sattığımızda daha çok kazanabiliyoruz. Çünkü bloğun içinden ne çıkacağı bilinmiyor. Onlar tamamen bu işin üzerine çalışıyor ve işçiliği ve maliyeti de kabul ediyor. Hatta mermere daha çok maliyet yaptıkları oluyor ve onu satışa sunuyorlar. Aslında o maliyeti hesapladığınızda blok satışı yapmak daha kazançlı bile olabiliyor. O nedenle sektörde blok satışı da ciddi önem taşıyor. Tabii bu süreci de sadece blok satışı yapılıyor diye de yorumlamamak gerekiyor. Çünkü Çin'e sattığımız blok, Çinli müteahhitler tarafından Çin'den alınıyor. Yani kendi ülkelerinden alıyorlar. Eğer o bloğu biz satmazsak da o bloğu İran, İspanya ya da Pakistan gibi başka ülkelerden alacak. Bu da ülkemizin ekonomisine zarar verecek. Aslında bu bir zincirdir. Biz blok satarız, Çin işler ve ülkesindeki firmalar ondan alır. En büyük alıcılardan olduğu için de süreç böyle ilerliyor. Nasıl Türk firması yurtdışında iş yaptığında her şeyi ülkesinden alıyorsa Çinli firma da aynı şeyi yapıyor. Bu sürecin içerisinde de böyle yer alıyoruz. Yoksa hiç giremeye de biliriz.

*Doğal taş sektörünü geçtiğimiz aylarda en çok etkileyen ise konteyner krizi olmuştu. Bu kriz sürecinde sektördeki firmalar konteyner bulamadığı için satış yapamadılar ya da çok geç yaptılar. Süreç şu an için geçici olarak çözüldü. Peki, aynı sorun yine tekrarlarsa ne olacak? Sektörün kendi konteynerini üretme düşüncesi devam ediyor mu?

Evet, süreç şu anda daha iyi oldu. Aslında bu konteyner krizi sadece bizim sektörümüzü etkilemiyor. Sektörümün dışında ülke ekonomimiz için ciddi bir sorun. Biz sektör olarak gemilerle açık yük olarak göndermeyi öngördük. Çünkü ürünümüzün açıkta gitmesi ürünümüze zarar vermeyecekti. O nedenle konteyner krizi direkt sektörümüzü vurmadı. Marmara Adası'ndan İran, Irak, Fas, Tunus ve Cezayir gibi ülkelere hala açık yük gemisiyle ihracat yapıyoruz. Bu açık yük gemisi, konteyner taşımacılığına göre de daha uygun maliyetli oluyor. Çin'e ve Hindistan'a da ulaşmayı düşündük ve denemelerini de yaptık. Denemeleri oldukça başarılı da oldu. Süreçte konteyner fiyatları düşünce yani kriz bitince de yeniden dönüş yapıldı. Sektörümüzde konteyner bulunamamasının ciddi bir sorun oluşturmayacağını test etmiş olduk. Yeni alternatiflerimizi de oluşturduk. Konteyner firmaları, yaşanan krizin nedenini Ortadoğu'daki savaş olarak gösteriyordu. Yani o sorun da sadece onlardan kaynaklanmıyor olabilir. Şu anda da bu sorun çözüldü. Umarım böyle de devam eder. Ancak olası bir kriz döneminde açık gemi taşıyıcılığı sektörümüzün çözümü olacak.

Teknoloji üretemediğimize göre madene sahip çıkmalıyız

*'Biz ülke olarak teknolojik ürün ihracatında geriyiz' diyerek Türkiye'nin katma değeri yüksek teknoloji ürünü üretmediğine işaret ettiniz. Bu konuyu biraz daha açabilir miyiz?

Ülkemizde televizyonumuzda da telefonumuzda da maden ürünü var. Diş macununda hatta yediğimiz ekmekte bile maden var. Yani kısacası hayatımız maden. Bu kadar etkin kullanılan madeni de özellikle madene olumsuz bakan kesime anlatabilmeliyiz. Biz diyebilmeliyiz ki teknolojinin sürekli değiştiği ve geliştiği bu çağda madene karşı çıkmak yerine madeni çıkarırken çevreye zarar vermeyen bir teknolojiyi kullandığımızı göstermeliyiz. Doğaya ve canlıya zararı olmayan ya da en az zarar verir şekilde madenleri çıkarmak zorundayız. Çıkaracağız da. Bu noktada özellikle milli maden politikası da çok doğru bir yaklaşım. Zaten Türkiye'nin geleceği madenlerde. Biz teknolojik ürünler üretip, dünyaya satan bir ülke değiliz. 30 sene daha diğer ülkeleri yakalamamız kolay olmayacak. Ülkemizde ise çok çeşitli madenlerimiz var ve bunları çıkarıp, ülke ekonomisine kazandırmalıyız. Hayatımız maden dediğimizde bizler çevre hassasiyeti olanlara da sektör paydaşlarımıza da kısacası herkesle birlikte hayatımız madeni içselleştireceğiz.

Cinayetin sorumlusu her kim ise cezasını çekmeli

Antalya Finike'de yaşadıkları dağ evinde öldürülen çevreci Ali Ulvi ve Aysin Büyüknohutçu çiftinin katil zanlısı Ali Yumaç, savcılık ve mahkeme ifadelerinde, kapatılan mermer ocağında çalışan birinin cinayeti işlettiğini iddia etmişti. Bu cinayetle birlikte de tekrar mermer ocaklarının çevreye zararları gündeme geldi. Bu konuda siz neler söyleyeceksiniz?

Bu çevre konusunu zaten sürekli gündemimizde tutuyoruz. Yaşadığımız çevreye zararımızı en aza nasıl indirgeyebileceğimiz konusunda gerekli çalışmalarımızı da sürekli güncelliyoruz. O olayda da tam olarak neyin ne olduğunu bilemiyoruz. Böyle bir nedenden dolayı yani bir mermer ocağı bu işi yaptıysa cezasını tabii ki çekecektir. Sonuçta bir hukuk devletinde yaşıyoruz. Bu cinayetin sektörle ilgisi olmadan çözülmesi gerekiyor. Yani ortada bir cinayet var ve cinayeti 'şu iş mensubu yaptı' demeden aydınlatmak gerekir. Bu maden değil de başka bir iş kolu da olabilirdi. Böyle suçları ve hukuksuzlukları sektör bazına indirgemeden direkt suça yönelik hareket edilmeli. İnsan hayatına zarar verecek zihniyetle hareket eden her kim olursa olsun hukuk tarafından cezalandırılmalı. Bunun başka konuşulacak bir noktası yok.