Seçime 47 gün kaldı. Son iki yazımı seçime ayırmıştım. OHAL koşularında yapılan seçime, ülkeyi OHAL'den kurtarma hedefinde olan, demokrasinin asgari müştereklerinde buluşacak "demokrasi ittifakı" ile gidilmesinin önemini anlatmaya çalışmıştım. Ancak siyasal gelişmeler o yönde olmadı, MHP, BBP ile birlikte AKP'nin oluşturduğu Cumhur İttifakına karşı CHP, İYİ Parti, Saadet Partisi ve Demokrat Parti tarafından Millet İttifakı kuruldu. Bu şekilde iktidar partisi ve onu destekleyen partiler kendi ittifaklarını oluşturdular, muhalefet tarafı öyle mi ya?

Geçen haftaki yazımda, şaibeli sayımlı referandumla yapılan anayasa değişikliğinin ne gibi sonuçlar doğuracağını yazmıştım. 24 Haziran seçimlerinden sonra bu değişiklik hayata geçecek. Dolayısıyla 16 Nisan 2017 referandumun devamı niteliğinde bir seçime gidiyouz. Bu özelliğinden dolayı 'Evet' bloğu bir araya geldi, buna karşın 'Hayır' bloğu bir araya gelemedi, 'Hayır' bloğunun en önemli bileşeni olan Halkların Demokratik Partisi (HDP) bütün bileşenleriyle birlikte dışlandı. HDP'ye yönelik iktidarın sistemli olarak yürüttüğü algı operasyonuna teslim olundu, o yüzden Millet İttifakı 'Eksik İttifak'tır.
Olabilecekleri görebilmek açısından, çok değil geçmiş üç yıllık yaşananları anımsayalım; 7 Haziran 2015 seçimlerinde HDP, 6 milyon seçmenin oyunu alarak 80 milletvekili ile Meclise girdi ve AKP'yi iktidardan düşürdü. Bu yeni bir vesayet dönemine dur diyerek, barış ve demokrasinin kapsının aralayabilirdi. Ama bu fırsat kaçırıldı, Kürt sorunu odaklı şiddet yine yükseldi, sözün yerini silahlar aldı, Meclisteki hükümet kurma çabalarında HDP dışlandı, hükümetin kurulamaması gerekçesiyle AKP'nin yeniden iktidar olmasını sağlayacak seçim organize edildi. 1 Kasım seçimi, 7 Haziran'da aralanan barış ve demokrasi kapısını sıkı sıkıya kapattı. Ardından ana muhalefet partisinin de desteği ile milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılması ve adım adım Mecli'in etkisizleştirilmesi süreci yaşandı. Meclis'in etkisizleştirilmesi, iktidarın hoyratlığını, hukuksuzluğunu arttırdı, bu ortam Türkiye'yi 15 Temmuz 2016 darbe kalkışmasına getirdi. Sonrasında, darbe kalkışması iktidar partisi tarafından fırsata çevrildi, darbe tehlikesini önlemek kılıfı altında var olan eksik demokratik uygulamalar ve hukuki güvenceler de askıya alındı. Yaklaşık iki yıdır ülke OHAL ile yönetiliyor. CHP dokunulmazlıkların kaldırılmasına verdiği desteğin bedelini Enis Berberoğlu'nun hukuksuz yargılanması ve tutuklanması ile ödedi. Ama dokunulmazlıkların kaldırılmasının asıl amacı HDP'nin Meclis'ten atılmasıysı, bu da büyük oranda gerçekleşti, genel başkanlar dahil olmam üzere HDP milletvekilleri tutuklandı, peyder pey Meclis üyelikleri düşürüldü. Meclis'in etkin olmadığı dönemde yapılan anayasa değişikliği referandumu sonucunda 24 Haziran seçimlerine gelindi.
HDP, tüm bu yaşadıklarına rağmen demokratik siyasette ısrar ediyor, 'Hayır' bloğu ile birlikte hareket etmek istediğini defalarca açıkladı, ancak muhalefet ittifakının dışında bırakıldı. Yaşananlardan başta ana muhalefet olmak üzere muhalefet partilerinin halen ders çıkarmamış olması ne hazindir.


Sözün özü muhalefet partileri demokrasi ittifakını kuramamışlardır. İş başa düştü,  farklılıklarımızı zenginlik olarak gören, barış içinde eşit, özgür ve demokratik bir ülkede yaşamak isteyen, çocuklarına sorunların silahla değil, müzakere yöntemleriyle, uzlaşmayla çözümlendiği, yaşanabilir bir dünya, yaşanabilir bir ülke bırakmak isteyen bizlere düşüyor. Demokrasi İttifakı için kolları sıvama vakti geldi de geçiyor.
Kendi tercihlerimizin yanı sıra seçimin adil bir seçim olması için yapabileceğimiz çok şey var. İşe; hukukla alakası olmayan  siyasi rehine olarak cezaevinde tutulan Cumhurbaşkanı adayı Selahattin Demirtaş'ın tahliye edilmesi talebini yükseltmekle başlayabiliriz.