Geçen hafta ilk iki ayağından bahsettiğim Yunan adaları turumuzun üçüncü durağı, en büyük Yunan adası olan Girit.

Avrupa’nın ilk medeniyetlerinden Minos Krallığı’na beşiklik etmiş ada, 17. Yüzyılda Osmanlı tarafından fethedilmiş. Öncesindeki Venedik yönetiminde yetişen bazı entelektüeller, fetihten sonra Batı Avrupa’ya göç etmiş. Dışavurumculuğun ve kübizmin öncüsü, İspanyolca “Yunanlı” anlamına gelen El Greco adıyla bilinen Domenikos Teotokopulos da bu Giritli aydınlar arasında. Adanın Yunanistan’a ait olduğu tarih ise, 1913.

Zamanında Türk nüfusun yoğun olarak yaşadığı, adanın üçüncü en büyük şehri Resmo’daki camilerde Osmanlı’nın izlerini görüyor, Mübadele Anıtı’nda hüzünleniyoruz.

Girit’in ikinci en büyük şehri Hanya’da, Eski Venedik Limanı kıyısında restoran ve kafeler sıralanmış. Burada gördüğüm Starbucks’ı nedense yadırgıyorum. Belki de bu adalar küresel tek tipleşmeden nasibini almamalı, hızdan ve hırstan uzak naif karakterlerine sadık kalmalı diye düşündüğümden. En azından zincirin bu şubesinde yoğurtlu bir soğuk kahve çeşidi yer alıyor; adaya veya ülkeye özel hazırlandığını tahmin ediyorum.


Belediye Akdeniz Mimarlık Merkezi’nin restore edilmiş tarihi binası, etkileyici. Kültürel ve sanatsal etkinlikler ile mimarlık buluşmalarına ev sahipliği yapan binanın dış duvarındaki sergi pankartı ilgimi çekiyor: “Tériade Éditeur,” “Stratis Eleftheriadis - Tériade Müzesi-Kütüphanesi Koleksiyonundan Çalışmalar.” Pankartta listelenen bazı isimler, Matisse, Picasso, Chagall, Miró, Le Corbusier, Giacometti...

“Tériade” mahlasını kullanan Midilli kökenli Eleftheriadis, hukuk okumak için Paris’e gitmiş fakat sanat eleştirmeni, hamisi ve yayıncı olup çıkmış. Çoğuyla arkadaşlık ettiği büyük sanatçılarla çalışarak sanat kitapları ve efsanevi “Verve” dergisini çıkarmış.

Bu yayınların Midilli’deki müzeden örneklerini göreceğimizi düşündüğümüz sergi mekanına ulaştığımızda, kapıdaki yazıdan siestanın 19:00’a kadar süreceğini öğreniyoruz. O saatte gemiye dönmüş olmamız gerektiğinden, “kısmet” diyerek bir başka sergiye doğru ilerliyoruz.

“Girit için 100 Afiş”, kamu-özel sektör işbirliğiyle geliştirilmiş bir proje. Proje için, çoğu Yunanistan’da yaşayan yüz grafik tasarımcıdan, herhangi bir kısıt olmaksızın Girit için birer afiş tasarlamaları istenmiş. Sergilenen yüz afişin kopyaları da, Hanya’daki iki önemli dernek yararına satılıyor.

Bir taşla vurulan kuşlar: Girit’in afişlerle tanıtılması, hediye veya hatıra olarak alınabilecek özgün çalışmalar ortaya çıkması, Yunanlı grafik tasarımcıların tanıtılması ve dernekler için gelir yaratılması. “Bu çok yönlü projenin bir benzeri İzmir veya şehrimizin turistik bir ilçesi/ beldesi için yapılsa ne hoş olur” diye düşünüyorum.

Serginin bulunduğu Firkas Kalesi, ismini dilimizdeki “fırka” kelimesinden almış. Kale, Osmanlı döneminde kışla, cephanelik ve hapishane olarak kullanılmış. Fetih duyguları coşmuş olsa gerek; avluda avazı çıktığı kadar bağırarak önce Mehter Marşı’nı, ardından hızını alamayarak İstiklal Marşı’nı okuyan turist bir Türk genci bize güven, çevredeki yabancılara korku veriyor (!).

Son durağımız, 1947’de Yunanistan’a katılan, Oniki Adalar’ın en büyüğü Rodos.

Mandraki Limanı’nda, dünyanın yedi harikasından biri kabul edilen, otuz iki metrelik Rodos Heykeli’nin (Kolossos) bir zamanlar tüm heybetiyle yükseldiğini gözümüzde canlandırıyoruz.

Filerimos’un yemyeşil tepesinde, haçın hikayesini tasvir eden bronz rölyeflerin dizilmiş olduğu, sonunda bizi devasa bir haçın ve İalisos sahili panoramik manzarasının beklediği Azap Yolu’nu yürüyoruz.

UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer alan, şövalyelerin inşa ettiği kaleyi ve en iyi korunmuş Orta Çağ kentlerinden olan, yine Osmanlı’nın izlerini gördüğümüz Eski Şehir’i gezdikten sonra sıcaktan tükenmiş olarak kendimizi en yakın plaja atıyoruz.

Huzur bulduğumuz Meltemi’de müziğin sesi yüksek değil, plaj ve soyunma kabini tertemiz. Giriş ücreti yok; şezlong kullanacaksanız, kişi başına 5 Euro ödüyorsunuz.

Tur programımızda birer günden az vakit ayrılan Girit ve Rodos’ta, aklımızda kalan pek çok şey var. İleride bu iki adaya daha uzun süreler ayırabilmeyi umuyoruz.