İnsanoğlunun yüzyıllardır yaptığı araştırmaların sonucunda keşfettiği onca şeye rağmen hâlâ bilinmezlerle dolu bir dünyadayız...
İşin ilginç yanı tüm o bilinmezlikler için kendimize cevaplar ararken en baştan beri çok iyi bildiklerimizi de unutmaya başladığımız bir dünyadayız...
Özellikle de bize ait  "en güzel olanı" gittikçe daha çok unutmaya başladığımız bir dünya!

Önceliklerimizin alt üst olduğu...
O en güzeli  "en katıksız ve saf" hali ile yaşamak yerine... 
Onunla aramıza bir sürü yapaylığı koyduğumuz...
Onu öylece uzaktan bakarak yaşamaya çalıştığımız bir dünya!

Nedir o "en iyi bildiğimiz"?
Bize ait olan, o en temiz, en güzel, en saf, en güçlü olan ne?
İçimizdeki o muhteşem şey...
Gittikçe unutup, derinlere bir yere ittiğimiz...
Etrafına duvarlar, teller, yapaylıklar ördüğümüz...

Şimdi...  Davetlisiniz!

Şimdi... "Senden Bana Kalan" filminde... O en iyi bildiğimiz ve gittikçe daha da çok unutmaya başladığımızı hatırlamaya davetlisiniz!

Senden Bana Kalan Filminde...
Belki de güldüğünüz kadar ağlayacaksınız.
Mutlu olacağınız kadar, yer yer çok derinlerden üzülebileceksiniz.
Ne yaşarsanız yaşayın onu en saf ve en doğal hali ile yaşayacaksınız!
En iyi bildiğimiz ve en çok unutmaya başladığımızı... Hani içimizde duyup da sonrasında engeller koyduğumuzu...  O koyduğumuz engellere takılıp... En pür halinden,  böylelikle de en çok kendimizden uzaklaştığımızı...  Ta ki çok samimi bir filmde, ya da başka bir şekilde gerçek bir tokat gibi suratımıza vurana kadar... Hatırlayacaksınız...

Eğer cesaretiniz varsa, Sevgili İzleyiciler,  "Senden Bana Kalan" filminde, "sevgiyi", en güzel, en şiirsel, en derin ve en doğal hali ile hatırlamaya ve yaşamaya davetlisiniz!