Benim doğduğum, büyüdüğüm yıllarda yaşam çok daha dingin ve mutlu idi. 2000'li yıllara kadar bunun pek farkına varamadım. Çevremde 40 yıllık arkadaşlarımla hep beraber büyüdük, olgunlaştık, eşlerimizle ve çocuklarımızla. Biz okullu iken hayalimiz, öğretmen olmak, avukat veya doktor olmaktı. Ama çocuklarımız yol ayrımına gelince bir de baktık, trend değişmiş, meslek yelpazeleri genişlemiş, yenilenmiş ve hala yenilenmekte.

***

Yıllar önce sevgili arkadaşım İlgin Günöy'ün, biricik oğlu Ersin Günöy İzmir'de, İstanbul'da ve Avrupa'da yürüdüğü yükseldiği otomotiv sektörünü bırakarak, bu meslekte çalışmalarını noktaladı. Koçluk müessesesini Türkiye'ye getirmek üzere ABD ye uçtu. O zaman Koç olmak ne demek deseler, Mart-Nisanda doğup koç burcundan olmak derdim. Ersin geceli ve gündüzlü çalışarak büyük bir özveri ile Adler Int. Learning Türkiye kurucu ortağı ve yönetici koçu oldu. Türkiye'nin belli başlı usta koçları listesinde yer aldı. Biz de 2008 yılında koçluğun "kişilerin iş ve özel yaşamlarının dengesel olması ve bütünsel potansiyellerini en üst seviyeye çıkarmaları için ilham veren, düşündüren yaratıcı bir süreç" olduğunu öğrendik. Koçluğun odağında "İnsan ve doğasında" ise "geleceği çalışmak" var. Bir koç ile çalışmaya başlayan kişinin, nasıl, nerede, ne zaman ve özellikle "kimsin?" sorusuyla karşılaştığında, kendisini tanımasına, değerlerini fark etmesine, kendini geliştirmek için bütüne bakarak zaman ve çaba sarf etmesi. IFC ( International Coaching Federation) akreditasyonu olan Adler, merkezi Avrupa sertifikalı, koçluk programı sunan okullardan tanınmış biri. Adler'in yönetici ortağı ve koçu Ersin Günöy, bankacılıktan otomotive, teknolojiden turizme pek çok firmaya takım koçluğu hizmeti veriyordu. "En çok ilgi görenler; takım koçluğu, ilişki koçluğu, anne-baba koçluğu, yıldız koçluğu, öğrenci koçluğu ve kariyer koçluğu" diyordu bir röportajında. İlk yıl Adler 58 mezun verdi, bu gün yüzlerce...

***

Ancak 2,5 yıl önce teşhis edilen ALL (Akut Lenfositik Lösemi) ile geçen hafta sonuna kadar büyük bir savaş verdi. İstanbul'da, İzmir'de biri birinden değerli doktorları, aile dostları BAL (Bornova Anadolu Lisesi) sınıf arkadaşları ve her çağrıda koşarak hayat vermeye çalışan ordusu... Daha yapacak çok işi varken genç yaşta hayata veda etti. Onu önce İzmir'de ertesi gün İstanbul'da ebediyete uğurladık. Ve ben tüm bu süreçler içerisinde Ersin'in hayatlara dokunarak ne harikalar yarattığını izledim. İzmir'i, İstanbul'u ve dünyayı fetheden canımız oğlumuz Ersin'in bu hafta sizlerle paylaşmak istedim. Kısacık ömrüne büyük yapıtlar sığdıran Ersin'i unutturmayacak o kadar çok dostu ve seveni var ki... Eşimin çok kullandığı bir Konfüçyüs söylemi vardır: "Bir insan öldüğünde değil, ne zamanki adı bir yerde son kez söylenir, gerçekte o zaman ölür". Sevdiklerimizi en azından anılarda yaşatmak için zaman zaman anmak gerekir diye düşünüyorum.