Köpekten ödüm patlardı ta ki abim bir Sivas Kangal köpek hediye edene kadar. Yavruyken çok sevimli oluyor hayvanlar ve insan dayanamıyor doğrusu. Yanına bile yaklaşamazken şimdi kocaman olmasına rağmen korkmadan seviyorum köpeğimi.

Bir nesneden ya da durumdan mantık dışı korkmaya FOBİ denir. Fobi kelimesi, Yunanca Phobos kelimesinden gelir. Phobos ise mitolojide Dehşet Tanrısı'dır. Fobinin nedenlerini farklı ekoller farklı açıklar. Freud, herşeyde olduğu gibi fobiyi de bilinçaltı çatışmaları olarak tanımlarken; Watson, şartlı reflekse dayandığını söyler.

Hepimizin ufak tekef ,belki saçma sapan korkuları, hatta fobileri var. Kimi uçaktan, yüksekten korkar. Bir yere havayoluyla gitmesi icap ederse günler öncesinden tasası tutar. Aslında havayolu en güvenli ulaşım yollarından biri. Ülkemizdeki trafik kazalarını düşünrsek hele. Belki biliyorsunuzdur benim eşim amatör pilot ben de pilot öğrenciyim. Bir keresinde helikopterle uçarken yanımda oturan gazeteci arkadaş o kadar korkmuştu ki uçuş süresince bacağımı sıkmıştı. Aslında bu tür durumlarda üstüne gitme tekniği yani korkuyla yüzleşmek çok işe yarar. Yavaş yavaş alıştıra alıştıra... Sonunda bir bakmışsınız ki korkular gitmiş.

Size yine kendi başımdan geçen bir hikayeyi anlatacağım. Tıp fakültesinde öğrenciyken, teyzemin şeker hastalığından dolayı ayağı diabetik ayak olup kesilmek zorunda kalmıştı. Rahmetli teyzem çok ısrar ettiği için yanında operasyon girip elini tutmuştum. Ameliyat bitiminde kesilen o güzelim ayak parmaklarını bir poşete koyup benim elime tutuşturmuştu cerrah. Bu olayın üstüne bir de adli tıp dersinde otopsi sırasında üstüme cesedin beyin parçacıkları sıçrayınca ben yaklaşık 3,5 yıl ağzıma et koyamadım. Mecburi vejeteryan oldum anlayacağınız! Hazır hastanedeyim bir psikiyatrist hocama danışayım dedim. Kendi kendime tanıyı koymuştum " Posttravmatik Stres Sendromu" diye. Hani şu filmlerde olur ya adam Vietnama gider o kadar kötü olaylar yaşar ki; orada döndüğü zaman aradan uzun süre geçse bile hala aynı sesleri duyar, aynı kan kokusunu koklar, aynı görüntüler gelir gözünün önüne. İşte buna "posttravmatik (travma sonrası) stres sendromu" denir. Ben de et görünce hep aynı manzara gözümün önüne geldiği için tanı bu sanmıştım, tabii o zamanlar daha öğrenciydim. Sonra hocama anlattım bana dedi ki "sende et fobisi var". Hoppala ilk kez duymuştum ET FOBİSİ lafını. Bana bu üstüne gitme terapisini önerdi. Ben her gün kasaba gidip etlere bakıyor, almadan dönüyordum. Kasap halime oldukça üzülmüştü :) Sonra kebapçıda birşey yemeden oturup kokuya alışmaya çalıştım bir süre. Bu arada hiç et yemediğim için B12 seviyem düştü ve ciddi hafıza sorunu yaşadım. Yani fobim hayatımı olumsuz etkiliyordu. Hem unutkanlıktan dolayı entellektüel zekam, hem de et kokuyor diyerek dışarıda yemez olduğum için sosyal hayatım etkileniyordu. Sonunda en ete benzemeyen üstü galeta unu kaplı olan tavuk (schnitzel) yiyerek yendim korkumu.

Korku yaratan  durum ya da nesneyle karşılaşınca anksiyete (sinirlilik) belirtileri ortaya çıkar. Çarpıntı, terleme, titreme, mide bulantısı, nefes alamama hissi, yutma zorluğu, hatta tansiyon düşmesi ve bayılma, bilinç kaybı görülür.

Fobiler toplumda hastalık değil de huy ya da kişilik özelliği olarak düşünüldüğü için olsa gerek tedaviye başvuranların sayısı oldukça az. Yapılan araştırmalarda fobi sıklığının beklenenden düşük çıkmasının en önemli nedeni de bu. Ama siz buna huy demeyin, hayatınızı olumsuz etkiliyorsa mutlaka  psikiyatriste danışın. Göreceksiniz biraz profesyonel destekle (gerekirse ilaç verir) korkularınızın üstüne giderseniz kazanan siz olursunuz. İster böcek olsun ister ölüm korkunuz her neyse merak etmeyin yüzleşirseniz üstesinden gelirsiniz.

Büyüklerimizin dediği gibi "Korkunun ecele faydası yok".
Sağlıkla kalın.