Önce ortadan yazayım, müftülerin medeni hukuka göre nikah kıymalarında bence hiç bir sorun yok. Eğer güncel medeni hukuka göre kıyılacaksa, örneğin bazı evlilikler için, bir banka şubesinde şube müdürü bile uygun. Mesele şu, mecelle mi, medeni hukuk mu geçerli olacak?
Eğer Roma'lı senatörlerin ölümünden sonra, bir çok kadın kendilerinin ve çocuklarının da mirasçı olduğunu iddia etmeselerdi, bugünkü monogamik evlilik modern hukuku bu şekilde etkileyemeyecekti. Aslında evlilik, sadece eş ve çocukların miras hukukunu düzenler, ve tek anlamı da budur.
Roma'dan önce, monogamik evlilik sadece bazı küçük topluluklarda vardı. Kurumsal onaylı evlilikler zaten çok azdı. Ama genelde, güçlü erkeklerin çok eşi olurdu, ve bu yüzden bütün erkekler de güçlenmeye çalışırdı. Ortadoğu ahlakı, egemen örgütlü dinler aracılığıyla erkeğin çok eşli olabileceği evlilikleri normalleştirdi. Hatta nikahlı eşler kadar, cariyeler de kabul edildi. Ve erkeğin bütün çocukları mirasçı oldular.

Ondan daha önce, soy anne üzerinden takip edilirdi. Çünkü, doğanın kurallarına uygun olarak, bir çok muhtemel baba adayına rağmen, çocuğun hangi geni taşıdığından emin olmanın tek referansı anneydi. Anaerkil toplum bu yüzden hep daha sağlam bir dayanışma içindeydi.
Ama sonra Roma hukuku geldi, ve Hıristiyan inancını da dönüştürdü. Artık bütün dünyada, kadınların kazanımı zannıyla, bütün mirasçıların tek bir anneden doğacağı evlilik bir kural zannediliyordu.

Son iki yüzyıldır, kadınlar kendilerinden binlerce yıldır esirgenmiş olan eğitime ve sonra da bilgiye ulaşabilmeye başladılar. Ve evliliğin, neden sadece erkeklerin mirasçılarını  belirlemek üzerine kurulduğunu da sorguladılar. Kadınlar da, en az erkekler kadar akıllıydılar, ve miras biriktirme yeteneklerine sahiptiler. Ve eski normlara sığmıyorlardı.

2. Dünya Savaşı, batı toplumlarını tamamen dönüştürdü. Erkekler cephedeyken, kadınlar iş hayatına da girdiler. Tabii ki bu bir anda olmadı. Ama kadınların muazzam sabrı ve yüzlerce yıldır öğrendikleri şekilde, oya gibi işleyerek, ekonomide, sonra siyasette sonra her alanda, zaten hak ettikleri hukuka sahip olmaya başladılar.
Ve bir erkeğin mirasçılarını doğurmak ve büyütmek görevini terk etmeye başladılar. Bugün batıda, Ortadoğu ahlakı ve Roma hukukunun tarif ettiği evlilik formu çok büyük bir sarsıntı içinde. Kadınlar büyük bir devrim yapıyorlar.

Geçtiğimiz yıllarda, ABD'de, evlilik dışı, ve "bekar anne" denen annelerden doğan çocuk oranı yüzde 40'lara ulaştı. Ve bu yüzden aydınlar evliliği tartışmaya başladılar.
Tespitler şöyle. İlk neden zaten net, kadınlar ekonomik açıdan özgürleştiler, ve müdanaları kalmadı. İnsanların ömrü uzadı, ve bütün ömürlerini tek kişiyle geçirmek istemiyorlar. Modern tıp sayesinde, hem sağlıklarını, hem de cazibelerini uzun yıllar koruyabiliyorlar. Eskiden bir hayatta maksimum 300 eş adayıyla tanışabiliyorken, bugün milyarlara ulaşabiliyorsunuz. Eşcinseller artık kendilerini karşı cinsle evlilik yapmak zorunda hissetmiyorlar. Yeni nesiller, evlenmek ve çocuk sahibi olmanın sorumluluklarından kaçıyorlar. Ve toplum poligami-çok eşlilik konusunda çok daha esnek bir ahlaki anlayışa geçiyor.

Yani aslında, bildiğimiz klasik evlilik ölüyor. Ama yine o tartışmalarda, uygarlığımızın çocuk yetiştirmek için daha iyi bir kurum geliştirmesinin yüzyıllar alacağı, ve dengeli ebeveynlerle büyüyen çocukların daha sağlıklı erişkinler olduğu da kabul ediliyor. Yani evlilik ölmeyecek, yeni bir formatta, yeniden doğacak.
Bu çerçeveden bakarsak, boşanma oranlarındaki artışları da göz önüne alırsak, evliliği devletin resmi kurumu, ya da başka birinin onaylaması aslında çok da bir şey değiştirmeyecek. Gelgelelim, devletin onaylamadığı evliliklerde miras meselesi hep sorun olduğundan, resmi nikah hala çok önemli.
Bizdeki durumda, Türkler İslamiyet öncesi zaten tek eşli evlilikler yapıyorlardı. İslamiyet'in kabulü de bunu çok değiştirmedi. Ama İstanbul'un fethinden sonra, harem kavramı Bizans etkisiyle sistemimize girdi. Ama bu saray ve bürokrasiyle sınırlıydı. Erkeğin çok eş alabildiği evlilikler, bazı coğrafyalar hariç, pratikte hem azdı, hem de 19. yüzyılla beraber iyice azaldı.

Mecelle reformuyla nikah konuları tam bir düzene girdi. İslam'da din adamı sınıfı olmadığı gibi, her Müslüman erkek, gerekli normlarla nikah kıyabiliyordu. Ama bu ritüeli doğru bilmek önemli olduğundan, genellikle din bilgisi yüksek kişiler tercih ediliyordu.
Cumhuriyet, miras konularını netleştirmek için resmi nikahı zorunlu hale getirince, bu değişiklik zaten toplumun büyük kesimlerinde büyük bir kabul gördü. İsviçre'den ithal medeni kanuna, kadınları koruyan ve ilave haklar veren maddeler de eklendi.

Nikahı her Müslüman kıyabilirken, müftülere özel bir hak verilmesi mantıksız. Müftülerin resmi nikah kıyabilmesi de çok gerekli değil, onlarca yıldır kurulu bir sistem zaten çalışıyor. Bir diğer konu, batıda kıyılan dini nikahların tümünde, devletin resmi onayı da var, bizdeki modelde böyle olacak. Bu yüzden aslında çok anlamlı olmayan, minör bir olay.

Ama asıl konu şu. Müftülüklerde bile olsa, artık kadınlar miras konularında elde ettikleri haklardan vaz geçmezler. Ne kadar dindar olursa olsun bir kadın kendisinin ve çocuklarının kazanılmış haklarını geri vermeyecektir. Elbette toplumun farklı kesimlerinde hala kadınlara baskı, şiddet ve zulüm devam ediyor, ve bunu aşmak için çok çaba göstermek gerek. Yine de, kanunlara uygun bir nikahı kimin kıydığı, bu konudan bağımsız.

Bu yüzden, bu olay sadece iktidar partisinin saf sıkılaştırma, gündem değiştirme denemesi olarak değerlendirilmeli. Cumhurbaşkanı ailesinin yayınlanan maillerinde de gördüğümüz gibi, muhafazakar kesimde dahi, evlilik anlatmaya çalıştığım şekilde dönüşüyor. Bir süre sonra, bu konuda bambaşka şeyleri tartışıyor olacağız.
Evlilik eskiden gelen bir miras. Evlilik zaten sadece miras üzerine kurulu. Bir gün bütün varisler, bunun farkına varacaklar...