İkisi hariç, tüm korkularımızı çevremizden veya çocuklukta ebeveynlerimizden öğreniyormuşuz: düşme korkusu ve yüksek ses korkusu.

Toplum olarak, doğuştan gelen bu iki korkudan birini, yüksek ses korkusunu yenmiş olduğumuza ve böylece insanlığı bir üst sürüme taşıdığımıza inanıyorum. Çünkü duygularımızı ifade etmek ya da eğlenmek için yüksek sesler çıkarmaktan hoşlandığımız gibi, gürültü yaşamımızın doğal bir parçası haline gelmiş durumda.

Bir eğlence mekanının yakınında oturuyorsak gece uyuyamamak, bir futbol takımı şampiyon olduğunda evde kendi düşüncelerimizi bile duyamaz hale gelmek; trafikte devamlı birileri bizi dürtüyormuş gibi her yönden, duruma göre özelleştirilmiş makamlarda korna sesine maruz kalmak veya bindiğimiz takside müziğin sesini aşıp şoföre kendimizi duyurabilmek için sesimizi yükseltmeye mecbur olmak, bizler için olağan...   

Ne olduğu kişiye ve kültüre göre değişse de “gürültü,” “istenmeyen, rahatsız edici ya da sağlığı tehdit eden ses” olarak tanımlanıyor.

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın geçtiğimiz ay tamamladığını açıkladığı 23 ilin stratejik gürültü haritalarına göre, tüm illerde gürültü kirliliği nedenleri arasında "trafik" ilk sırada yer alıyor. Aralarında İzmir’in de bulunduğu illerin haritalarından çıkan sonuca göre, gürültüye en fazla neden olan kaynaklar havalimanları, endüstri tesisleri ve eğlence mekanları.

Diğer gürültü kaynakları arasında demiryolları, taş ocakları, inşaat alanları, konutların altında yer alan işyerleri, benzin istasyonları, otoparklar, televizyon ve müzik aletleri, jeneratör, havalandırma, yakma kazanları, zamansız yapılan bakım ve onarımlar, konut alanlarında yapılan sokak düğünleri ve havai fişek atımları, megafonla, bağırarak satış/ reklam yapılması, kornaların zorunlu haller dışında kullanılması ve konut içinde veya bahçede barındırılan hayvanlar yer alıyor.

Gürültünün insan üzerindeki etkileri ise dört başlıkta değerlendiriliyor:

-Fiziksel: Geçici veya sürekli işitme bozuklukları.
-Fizyolojik: Kan basıncının artması, dolaşım bozuklukları, kas gerilmeleri, solunumda hızlanma, kalp atışlarında yavaşlama, göz bebeği büyümesi, ani refleks.
-Psikolojik: Davranış bozuklukları, korku, tedirginlik, yorgunluk, zihinsel etkilerde yavaşlama, aşırı sinirlilik ve stres.
-Performans Üzerine: İş veriminin düşmesi, konsantrasyon bozukluğu, hareketlerin yavaşlaması.

İnsan sıhhatini ve sağlığını etkileyen gürültünün azalması konusunda en öncelikli husus, birçok konuda olduğu gibi, farkındalık yaratılması. Bu amaçla, 1996 yılından beri düzenlenen Uluslararası Gürültü Farkındalık Günü’nde Türkiye dahil birçok ülkede etkinlikler gerçekleştiriliyor. Basit bir şekilde bireyler ve kurum/ kuruluşların, herhangi bir ses yaratmadan önce onun çevre üzerinde nasıl bir etkisi olacağını düşünmesinin otomatikleşmesi, yaşam kalitemizi yükseltebilir.

Peki modern ve gelişmiş bir büyük şehrin mutlaka gürültülü mü olması gerekir? Bu sorunun cevabını, kentsel pazarlama konusunda bir konferansa katılmak üzere altı yıl önce gittiğim Finlandiya’da bulmuştum. Helsinki şehir merkezine adım attığımda karşılaştığım derin sessizlik beni sert bir kültür şokuna sokmuştu. Ne bir korna sesi, ne inşaat gürültüsü ne de bağıran insanlar vardı...

Bu durum, şehrin durağanlığına alamet olmasa gerek ki, lokomotif sektörü bilişim teknolojileri olan, 2012 Dünya Tasarım Başkenti Helsinki, Avrupa’nın en müreffeh başkentlerinden.

Sessizlik, Finlandiya kültürünün karakteristik unsurlarından biri. Finliler havadan sudan konuşmaktan hoşlanmıyor, önemli bir konuda kendilerini ifade etmeden önce derinlemesine düşünüyorlar. Ormanları ve meşhur Fin hamamlarını, sessizlik içinde düşünülüp rahatlanacak yerler olarak görüyorlar. Onlar için sessizlik; doğayla, kendileriyle ve diğer insanlarla uyumlarını korumanın bir yolu.

Kültürümüz Finliler gibi olmamıza izin vermese de belki en azından daha sağlıklı yaşayabilmek için durumu gözden geçirebiliriz. Bakanlık, gürültü haritalarının tamamlanmasının ardından, gürültünün kontrol altına alınması için eylem planları hazırlama çalışmalarına başlamış. Çalışmalar tamamlandığında, imar planlarının bu haritalara göre yapılacak olması, umarım hayatımızdaki gürültüyü azaltır. Korna kullanımının bazı ülkelerdeki gibi kısıtlanması veya tamamen yasaklanması da, ortak yaşama dair en büyük dileklerimden.