Fıtrat tartışmasından Öö! Geldi artık. Fıtrat aşağı fıtrat yukarı...
21. yüzyılda kadın erkek eşitliğini, kadının erkeğe göre taşıyabileceği yükte arayıp/yüke indirgeyip, dolayısıyla bulamayan; bulamadığı için de "kadın ve erkek eşit değildir" diyen zihniyet, bir zamanların çağdaş Türkiye Cumhuriyeti'nin başında. Mantığını biraz zorlasa az yük taşıyanla çok yük taşıyabilen erkek bile eşit değil bu hesaba göre haberi yok.
Recep Tayyip Erdoğan'ın entelektüel düzeyi elbette bizlerde kadın erkek eşitliği tartışmasını başlatamaz. Aklı ve ahlakı olan bir kimse, bu seviye karşısında kalkıp iki kelam etmez. Ama şunu da söylemeden geçmeyelim: Eğer bir kadın bunca aşağılanma karşısında, AKP'nin kadın söylemine rağmen hala tutup AKP'ye oy veriyorsa, tıbbi bir desteğe değil, acil tıbbi müdahaleye ihtiyacı vardır.

*

İslam inancına göre fıtrat önemli bir kavram. Varlıkların (insandan hayvana bitkilerden bulutlara kadar) her şeyin oluşundaki temel belirlemeye/çerçeveye işaret eder fıtrat. Buna, metafizik felsefedeki "töz" desek ayıp olmaz.
Hiçbir felsefi tartışma yok olmaz ya da sonlanmaz. Felsefe içinde ta Heraklit döneminden bugüne dek mücadele içindeydi töz ile madde. Dolayısıyla felsefenin konuları tüketilemez ama "töz" dediğimiz şeye büyük ama çok büyük darbe vurdu, 16. ve 17. yüzyılda başlayan aydınlanma hareketi. Bilimin ve bilimsel etkinliklerin genişlemesi neticesinde aklı başında olan insanlar doğada değişmeyen bir nesne ya da gerçekliğin bulunmadığını yüksek sesle ve alenen savunmaya başladılar. Neyse burayı felsefe dersine çevirmeyelim yine de ama en azından söyleyelim töz artık popüler bir tartışma konusu değil.

*

Asrın acemi feylozofu Erdoğan, dün başka bir muhteşem tespit daha yaptı. Üstelik yaptığı "tespit" güzeller güzeli Ali İsmail Korkmaz'ın, hani şu Eskişehir'de polis ve "esnaf" adı altında örgütlenmiş katillerin yargılamasının olduğu güne "denk geldi"!
Dedi ki feylo: "Biz de esnaf ve sanatkar demek, ticaret yapan, alan-satan sırf ekonomik faaliyette bulunan insan demek değildir. Bizim medeniyetimizde, milli ve medeniyet ruhumuzda esnaf ve sanatkar gerektiğinde askerdir, alperendir, gerektiğinde vatanını savunan şehittir, gazidir, kahramandır. Gerektiğinde asayişi tesis eden polistir, gerektiğinde adaleti sağlayan hakimdir hakemdir, gerektiğinde de şefkatli kardeştir"... Esnafın fıtratı diyelim ve bir süre duralım.

*

Her ülke bir üretimhane, fabrikadır aslında. Toplumsal yapı kendi devamlılığını sürdürecek yapı ve aktör davranışları sağlayacak bireyleri üretir. Toplumsal yapı dediğimiz şey de zaten: Sınıfsal çıkarların çoğu zaman latent/gizil olarak bulunduğu kültürel ve kurumsal davranışlar... Yani sen "aga" isen 3 tenekesini alırsın buğdayın, ben 1'ini.
Hele ki sen, Türkiye gibi ulus devlet oluşumları sürecinin en sonunda yetişmişsen o kervana, içinde uyuyan ya da uyurmuş gibi yapan etniklikler bulunuyorsa ya da senden daha geç uyanan etnik kimliklerle çerçevelenmiş haldeysen, senin fabrikanda kaliteyi tutturmak, üretimi standartlaştırmak imkansıza yakındır.
Dolayısıyla önce darbe yaparsın sonra tekrar yamarsın patlak veren tekeri. Darbe, yama; darbe, yama...
Artık patlamasın bu teker diye eğitimi MİLLİ yaparsın mesela amacın sözde insan kalitesini yükseltmek, standartlaştırmak.
Eğitimi EVRENSEL yapmak yerine MİLLİ yaparsan, coğrafyan da MİLLİ olur tarihin de... Milli Güvenlik, Milli Beden... Hatta Milli Türkçe. Bir anlamda Eğitim milli, dersler milli olunca sonuç millinin karesi olarak çıkıyor. 2 kat mil puan gibi bir şey, yeter ki harca.
Peki, bu adamların dertleri bir şeyleri millileştirmek miydi? Değil ve amaçlarını gerçekleştirip, başardılar.
Bakın mesela, milli olması gereken en önemli şey ülke bütünlüğü... Bütünlük söz konusu olduğunda Başbakan Yardımcısı olan "ağlayan nar" çıkıp ne dedi geçen hafta: Apo(cuğumuzu) zor durumda bırakıyorsunuz...
Milli olduğunu sanan millet ne yaptı peki bu açıklama karşısında? Yine sustu. Sanki 30 yıldan fazla süredir bölgeyi ve ülkeyi kana bulayan Apo(cuk) değil de benmişim gibi hissettim.

*

Bir şeyin içini boşalttıktan sonra istediğiniz gibi doldurabilirsiniz. Örneğin yoğurt kabı. Atmaya kıyamıyorsan yıka temizle ya da için el veriyorsa temizleme, öyle kullan. Çorap koy, çiçek koy...
Memleket de o halde. AKP iktidarının motorize güçlerinden biri: içeriğini boşalt sonra istediğin gibi doldur.
Din yerine bin bir soytarılık ve para ilişkisini koy; "milliyetçilik" de ayaklarımın altındadır, sonra istediğin tarzda yeni bir milliyetçilik yarat, üfür sağda solda; polis de polisi sür; hakim de hakimi kov; savcı de savcıyı döv; sonra beraber yürüdüğünüz ve muhtemelen de yürüttüğünüz adamları gel haşhaşi ilan et... Dün de esnafı yere göğe sığdıramadı yedi iklim dört bucağın lideri! Şimdiden söyleyelim, esnaf dikkat etsin kendine de öpülmesin ansızın.

*

Asrın Feylozofu dün esnaflığa yandaşlık yaparken, esnaflığı yaptığı iş temelinde değil bu ülkede yaşayan herkesin başına gelmiş/gelen/gelmesi muhtemel şeyler üzerinden tanımlamaya kalktı: Vatan Millet Sakarya penceresinden.
Kimse de tutup sormadı en basitinden: "Be adam! Açıkla bakalım senin şu esnaflardan toplaman gereken vergi ne kadar, bunların ödedikleri vergi ne kadar" diye.
Esnafı şehit yaptı! Sanki esnaflık, şehit olmak için aranan şartlardan biriymiş gibi.
Esnaf elbette bu ülkenin bir parçası, elbette İşçi Mehmet öldürülürken Apocuğunuzun kurşunuyla! Bakkal Mehmet de öldürülecekti, Marangoz Mehmet de...
Ama polistir, hakimdir, askerdir demeyecekti esnaf için. Özellikle Ali İsmail'in davasının olduğu günde... Cürüm ortağı olduğunu tekraren ilan etti.
Feylozof önümüze atarken esnafları, şunu da anti-tözcü biri olarak gözden kaçırmayalım ve soralım: "Ortada fol yok yumurta yok, enişte baldızı niye öptü?"
Söyleyelim: Halkbank dün % 0,97 aylık faizle 36 ay vadeli bir kredi çıkarttı Bağ-Kur borcu olan esnafa. Hedefteki potansiyel müşteri (esnaf) sayısı 279.422 kişi. Devletin alması gereken prim borcu toplamı ise 3.6 MİLYAR TL.
Açık var ve çok büyük. Ver gazı esnafa alsın krediyi. "Aslansın sen kaplansın, kesseler acımaz" misali...
İşte bunların milliliği bu:
Mil'yar
Mil'li
Hikaye eski hikaye... Karşınızda Zengin bir "ön kafiye".
Not 1: AKP gibi yapılıp kafiyenin içi boşaltılıp sonra keyfe keder tekrar doldurulmuştur.
Not 2: Adam gibi esnaf olan, esnaflık yapanlar meclisimizdedir sözümüz dışarıdakilere.