İzmir Özel SEV İlköğretim Okulunun Okul Aile Birliği olarak Kanser Haftası kapsamında okulumuzda veli ve öğretmenlerimize yönelik bir kanser paneli düzenledik. Kongrelerde böylesi oturumlar olur anca! “Gelin Kanseri Konuşalım” başlıklı panelde Dokuz Eylül Üniversitesi Preventif Onkoloji Bölümünden Prof Dr. Hülya Ellidokuz Kanser ve Alışkanlıklarımız’ı anlatırken, Dokuz Eylül Üniversitesi Genel Cerrahi ABD’dan Prof. Dr. Selman Sökmen Kanserde cerrahinin yerini irdeledi.

Dr. Suat Sever Hastanesi'nden psikiyatrist Uzm. Dr. Sacide Çobanoğlu ise kanser tanısı konulduktan sonraki süreci paylaştı bizlerle. Panelin moderatörlüğünü ise Uzm. Dr. Zümrüt Algan yürüttü.
Öğrenmenin sonu yok, bir kelime bir kelimedir. Hele hele konu kanser gibi ciddi olunca!
Ama insanlarımız kanserden o kadar çok korkuyor ki konuşmaya veya dinlemeye bile tahammülleri yok bunu anladım. Belki de ruhani yaklaşıp ‘çağırmazsam gelmez, ne kadar az adını zikredersem beni bulmaz’ zihniyetinde olabilirler. Ama işin doğrusunu öğrenmek, korkularla yüzleşmek gerekir.



İlk konuşmacı olan Hülya Hoca olumlu mesajlar vererek, alışkanlıklarımızın ne derece kansere sebep olduğunu bilimsel verilerle sundu. Sunumdaki ilk slaytta çay resmi görünce hemen herkesin yüreği ağzına geldiyse de çayın şuan için bilinen bir kanser etmeni olmadığını söyleyince rahatladık! “Plastikten su içsem kanser olur muyum?” gibi dinleyicilerden de gelen soruları cevapladı.

Selman Hoca cerrahiyle felsefeyi birleştirerek tüm dinleyicileri büyüledi. Çok basite indirgeyerek kanseri tanımladı. “İnsan gibi, varolmak, çoğalmak, yaşamak istiyor ve de arsız!”. Kanserde esas tedavinin cerrahi olduğunu görsellerle anlattı. Kuyruksokumu kemiği kanser olup da ameliyat sonrası ayağa kalkmış hastanın fotğrafını gösterdiğinde salondakilerde mutluluk ifadeleri belirdi hemen.

Sacide Hoca kanser hastasına gerçekleri söylemek mi saklamak mı sorularını cevapladı. Tanıyı duyduktan sonraki süreçlerde hastayı ve ailesini nelerin beklediğini, inkar, yas, suçluluk hislerini, beden algısındaki farklılıkları deneyimleriyle, hastalarında yaşadığı gerçek öykülerle paylaştı.

Kanseri anlat anlat bitmez. İyi huylusu kötü huylusu, tedavi yöntemleri, öncesi sonrası... Ama biz okul aile birliği olarak korunmayı, ana tedavi yöntemi olan cerrahiyi ve psikolojisini öğrenmek istedik. Özetlemek çok güç anlatılanları. Sadece şunu net söyleyebilirim ki ‘KAFANIZA TAKMAYIN’. Hayatı oluruna bırakın.

Günlük hırslar, itişip kakışmalarla boğuşmayın. Bunlar stresi artırıp bağışıklık sistemini baskılar. Türk filmlerinde sıkıntıdan kanser olunur ya, çok doğru olunur. Bazı net sebepler var kanseri yapan işte onlardan uzak durun. Sigara içmeyin %100 kanser yaptığı kanıtlanmış vaziyette. Öbür taraftan bahçesinde aman organik domates yetiştireyim de kanserojen madde almayım deyip fosur fosur sigara
içmenin bir anlamı yok. Bazı virüslerden uzak durmak bunun için aşılanmak gerekir (Hepatit B). Lakin her an kanser olabilirim düşüncesiyle yaşanmaz, bu stres zaten insanı kanser eder. Selman Hoca yine çok güzel betimleme yaptı ve dedi ki “sentetik ilişkilerden yapay insanlardan nasıl ki hayatımızda uzak durmak gerekir; işte gıdanızda da bunlara dikkat edin”. Herkes mesajı net aldı.

Kanser konuşmakla ve dinlemekle bulaşmaz. Konuşun, dinleyin, okuyun. Yok saymayın.
Sağlıkla kalın.