Sporda şiddetin arttığı, tribündeki küçük bir azınlığın oluşturduğu terör ortamının giderek korkutucu hale geldiği; bir grup gencin tamamen sorumluluklarından uzaklaşmış apolitize; diğer bir grup gencin siyaseti, sporu ve hayatı şiddet olarak algıladığı, devlete yön verenlerin yine ortada olmadığı bir ortamda 19 Mayıs Atatürk'ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramını kutluyoruz.

Atatürk fotoğrafları koleksiyonu ve sergileriyle Atatürk'ü tanımak isteyenlere büyük hizmet vermiş, Altay Spor Kulübü eski başkanlarından, Divan Kurulu Başkanı Hanri Benazus Atatürk'ü anlamayı; 'Dünü bilmek, bugünü yaşayabilmek, yarını görebilmektir' şeklinde tanımlamıştır. Hayatını Atatürk'ün çizdiği yolda yaşamaya gayret eden; yaşadıklarını, öğrendiklerini ise Altay ile yoğurmayı seven biri olarak; Altay için de bunun geçerli olduğunu düşünüyorum. Camianın lokomotifi olarak kabul edilen Divan Kurulumuzun dünü ne kadar bildikleri konusunda kuşkum olmasa da; bugünü ne kadar yaşayabildiği; yarını ne kadar görebildikleri konusunda yoğun endişelerim var. Kulübün şirketleştirilerek satılacağı dedikoduları içinde beklenen tüzük kongresinde Altay'ı Altaylı olmayı gerçekten kim anlayabiliyor?

Bir Sümer atasözünde 'Bilge kişi, çıkmaz sokakta yol, karanlıkta ışık bulandır' der. Bunu yeryüzünde gerçekleştirebilen en önde gelen isimlerden biridir Mustafa Kemal Atatürk. Bugün yaşadığımız karanlıkta, çıkmaz sokaktaymışız gibi görünen durumumuzda yine bir kurtarıcı mı beklemeliyiz yoksa beraber hareket ederek bir yol mu bulmalıyız? İngiltere Başbakanı Winston Churchill'in yeryüzüne her asır bir dahi gelir; bu asırda bu dahi Türklere gelmiştir saptamasıyla yeni asırda da yeni dahinin şansımıza bize gelmesini mi beklemeliyiz?

Bursa'da gerici bir gösterinin büyümesi üzerine Atatürk; bugünkü devlet görevlilerinin tersine tüm programlarını iptal ederek bu kente gelerek duruma yerinde hakim olmak istemiştir. Olayların bastırılmasından sonra akşam sohbet ettiği gençlerden biri "...Bursa Gençliği olayı hemen bastıracaktı, fakat zabıtaya ve adliyeye olan güveninden ötürü..."demeye kalkınca Atatürk gözlerini gence diker ve sonradan 'Bursa Nutku' olarak bilinen şu sözleri bir çırpıda söyler: "Türk genci, devrimlerin ve cumhuriyetin sahibi ve bekçisidir. Bunların gereğine, doğruluğuna herkesten çok inanmıştır. Yönetim biçimini ve devrimleri benimsemiştir. Bunları güçsüz düşürecek en küçük bir kıpırtı ve bir davranış duydu mu, 'Bu ülkenin polisi vardır, jandarması vardır, ordusu vardır, adalet örgütü vardır.' demeyecektir. Elle, taşla, sopa ve silahla; nesi varsa onunla kendi yapıtını koruyacaktır. Polis gelecek, asıl suçluları bırakıp, suçlu diye onu yakalayacaktır. Genç, 'Polis henüz devrim ve cumhuriyetin polisi değildir' diye düşünecek, ama hiç bir zaman yalvarmayacaktır. Mahkeme onu yargılayacaktır. Yine düşünecek, 'Demek adliyeyi ıslah etmek, rejime göre düzenlemek lazım' diyecek. Onu hapse atacaklar. Yasal yollarla karşı çıkışlarda bulunmakla birlikte bana, başbakana ve meclise telgraflar yağdırıp, haklı ve suçsuz olduğu için salıverilmesine çalışılmasını, kayrılmasını istemeyecek. Diyecek ki, 'Ben inanç ve kanaatimin gereğini yaptım. Araya girişimde ve eylemimde haklıyım. Eğer buraya haksız olarak gelmişsem, bu haksızlığı ortaya koyan neden ve etkenleri düzeltmek de benim görevimdir. İşte benim anladığım Türk genci ve Türk gençliği!"

Yarın Altay'a ve Altaylılığa iki yılda büyük hasar vermiş yönetim kurulunun göreve devam ısrarına karşı; Altaylı gençler imza kampanyası başlatıyor. Kendi inanç ve kanaatlerinin gereğini Altay için yapıyorlar. Bu duruma sebep olan neden ve etkenleri düzeltmeyi kendi görevleri olarak kabul ediyorlar. "Ey yükselen yeni nesil! Gelecek sizindir. Cumhuriyeti biz kurduk; onu yükseltecek ve devam ettirecek sizsiniz" demişti yüce Önder. Altay için bu görevi üstlenen gençleri görmek beni umutlandırıyor. Umarım ülkemin gençleri de onlara Atatürk'ten gelen emaneti, cumhuriyeti; yükseltecek ve devam ettireceklerdir.