Yaşamanın en büyük bedellerinden birisi belki de yitim. Kendimiz yittiğimiz ana dek, sevdiklerimizi, dostlarımızı yitirmek yaşamanın karşılığı gibi. Bu hafta da öncekilerde olduğu gibi sevdiklerimizi, dostlarımızı sonsuzluğa uğurlamanın acısını yaşadık. Hepsinin güzel anılarıyla kendimizi avutmaya gayret ederken, yarım kalmışlıklarımıza kahrettik.

İnsanoğlunun en büyük güçlerinden birisi uyum sağlama yeteneği. İnsan her acıyı geride bırakarak, kendi yolunda gidebilen bir varlık. Meslek hayatında kayıp yaşamış kişilerle sıkça karşılaşan biri olarak söyleyebilirim ki, uyum sağlanması en zor kayıp, evlat kaybı. Allah kimseyi evlat acısı ile sınamasın. Diğer tüm kayıplara insanoğlunun dostlarından aldığı destek ve yaşama güdüsüyle zamanla uyum gösterebildiğini söyleyebilirim.
Aslında kayıpla başa çıkabilmenin en kolay ve sağlıklı yolu, gidenle güzel ve verimli bir ilişkinin sağlıklıyken yaşanmış olması. Geride vedalaşmak ve helalleşmek için ne kadar az alan kaldıysa, 'keşke' sözleri ne kadar söylenmiyorsa kaybı kabullenebilmek ve gidenle vedalaşabilmek o kadar mümkün oluyor.

Kaybın bedeli büyük de olsa verdiği tek armağan olgunlaşmaya katkı sağlaması. Her giden adeta yüzümüzdeki yeni bir çizgiymişçesine gönlümüzde yeni bir çizik atarken, gönül olgunluğu sağlamada da bir veda hediyesi sunuyor bize. Bu çiziğin gidenin hayatımızdaki yerine göre derinliği değişiyor ama sonuç aynı.

En başta dediğim gibi, yaşamanın en büyük bedeli yitimlere katlanabilmek. Uzlaşmalarımızı yaşarken yapabilmek, kucaklaşabilmek, helalleşebilmek hem yaşarken sevdiklerimizle keyifli, kaliteli bir ilişki yaşamamızı sağlayacak, hem de kendimiz tüm sevdiklerimize veda edene kadar geçen sürede bize gönül zenginliği sağlayacaktır.
Bu satırları okuyan siz dostlarıma, sevdiklerinizle sevginin, mutluluğun paylaşıldığı, vedalaşma anı geldiğinde güzel anılarla donanmış bir ömür diliyorum.