Ege Giyim Sanayicileri Derneği Başkanı Mukadder Özden için 10 yaşında babasıyla etek dikme deneyimiyle başladı her şey. Kendisini hayatta başarıya götürecek hobinin ilk adımıydı bu. Hobisini eğitimine, eğitiminden başarı dolu bir iş hayatına taşıdı. Kendi şirketi olan Simurg'da kilogram başına ihraç fiyatında sektörünün Türkiye ortalamasını 3'e katladı.

10 yaşında babasıyla etek dikme deneyimiyle başladı her şey. Kendisini hayatta başarıya götürecek hobinin ilk adımıydı bu. Hobisini eğitimine, eğitiminden başarı dolu bir iş hayatına taşıdı Mukadder Özden. Üniversite için tıp, hukuk gibi daha yüksek puanlı bölümlere girebilecekken, ilk tercih olarak seçtiği tekstil mühendisliği bölümüne girdi. Okuldan mezun olur olmaz, profesyonel yönetici olarak işe başladı. 2005'te kendi işini kurdu. Kendi şirketi olan Simurg'da kilogram başına ihraç fiyatında sektörünün Türkiye ortalamasını 3'e katlayan Özden, seçildiği EGSD'nin (Ege Giyim Sanayicileri Derneği) başkanı olarak sektör temsilcilerinin daha ileriye gitmesi için çaba harcıyor.


- Dikişle çok küçük yaşlarda tanışmışsınız. İlk diktiğiniz şeyi hatırlıyor musunuz?

(Kahkahalar atarak başlıyor konuşmaya) Dikişe babamla birlikte başladık.

- Mesleği nedir?

Bankacı. Ben çok meraklıydım, kumaş aldık, etek kestik. Evde annemin makinesi vardı. Evde dikiş dikerdi. Babamla etek dikmeye karar vermemizle başladı her şey. Eteği kestik, ancak eteğin yanlarından komple dikmişiz, etek kalçamızdan geçmedi. Sonra babam pes etti bıraktı ama ben pes etmedim. Ben dikişe devam ettim. En çok 10 yaşından sonra el sanatlarıyla ilgilenmeye başladım. Tığ işi, kaneviçe yapmaya başladım.

Şu an yeni neslin tamamen bilgisayar oyunlarıyla oynamasından, sürekli internetle meşgul olmasından dolayı üzülüyorum. Bu kesinlikle geri kafalılık değil. Zeka gelişimi ve kişilik oluşumu açısından el sanatlarıyla ilgilenmek çok önemlidir. Ortaya bir şey çıkartmak, üretmek kişiyi çok mutlu eder. Daha olgunlaşmış, sağlıklı beyinlerle büyüyen bir nesil için el sanatlarının olması lazım; hemen bunu da laf arasında söylüyorum.

Dördüncü sınıftan sonra anneler, ablalar bana gelerek model sormaya başladılar. Öyle inanılmaz bir gelişim oldu. Beşinci sınıfta dikişe çok merak saldım ve o yıllardan itibaren de bütün teknik kitapları, moda dergilerini takip etmeye başladım. Hepsinin sayfaları bir bir gözümün önünde. Tabii bunun yanı sıra kadınların kültürünü geliştirmek için içerisinde var olan konular, benim çocuk yaşta birtakım hayat bilgilerini almamı da sağladı. Bu dergiler çeviri dergilerdi ve İtalyan kültürünü farkında olmadan çok küçük yaşta almış oldum. İçinde romanlar olurdu. O romanlardaki kadınların anlatılan giyimleri hala gözümün önünde. Aslında İtalyan moda kültürüyle, o dergiler sayesinde, büyümüş oldum. Kitabı okuyup da anlamadığım yerlerde terzilere gidip soruyordum. Bir bluzu dikmek için üç kere terziye gidip geldiğimi bilirim. Onların da benim gibi küçücük bıcır bıcır bir çocuğun öğrenmek için gelmesi çok hoşlarına gidiyordu. Sonra işi ilerlettim, liseye geldiğim de evdeki bütün hatunların kıyafetlerini dikebilir hale gelmiştim.

- Bir süre sonra bu kadar çok dikiş dikmek sizi sıkar hale geldi mi?

Zorlama olmadığı için rahattım, o yüzden sıkılmadım. Çok severek, isteyerek yapıyordum. Çocuk sahibi olana kadar kendime kıyafet dikmeye devam ettim. Çocuktan sonra evde zaman olmuyor, maalesef dikiş makinem uzaklaştı. Artık kendi elemanlarım bana kıyafet dikiyorlar, sağ olsunlar. Acilen bir kıyafete ihtiyacım olduğunda bir iki saat içinde bana bir kıyafet dikip sırtıma giydirebiliyorlar. Hava serinlemiş, ceket yanımda yok mu? O an üzerimdeki elbiseye uygun ceketi dikiveriyorlar.

- Sizin gibi dikişe meraklı kişiler stilistliğe, moda çizimine ilgi duyarlar fakat sizin merakınız üretmeye yönelik olmuş, neden?

Sebebi şu olabilir: Benim yetiştiğim dönemlerde hazır giyime ulaşmak çok kolay değildi. Şimdi tüketim çok hızlı ve birtakım endüstriyel giysilerin çoğalmasıyla çok daha kolay. Gerçekten modaya ve sanata ilgisi olan insan, kendisi de bir şeyler üretmek istiyor. Bizim dönemimizde beynimizi meşgul edecek çok şey yoktu, o anlamda zamanımız daha çoktu. Benim gibi pozitif bir şeye yönelmiş çocuklar, maharetlerini geliştirme fırsatı buluyordu. Zaten ilköğretimde de bize bunlar çok sevilerek öğretiliyordu. Ben hala ortaokul arkadaşlarımla buluşuyorum ve zaman zaman birbirimize yaptığımız el işlerini hatırlatıyoruz. Sen mimozalar işlemiştin ne harikaydı, sen şöyle örgüler örüyordun ne kadar güzeldi diye... Bizim için bunlar çok güzel anılar olarak hatıralarımızda kaldı. Öğretmenlerin rehberliğinde bize bir şeylerin verilmiş olması, bizim en büyük şanslarımızdan biri. Kızlara da, erkeklere de çok enteresan şeyler öğretilirdi. Bence şu an bu konuya milli eğitimin eğilmesi gerekir. Çocuklara bu tip şeylerin kazandırılması o neslin mutluluğu ve eğitimi için çok gerekli. Çok nadiren yetenekli çocuklar kendiliğinden bazı konulara konsantre oluyorlar. 

- Şirketiniz adı Simurg, neden Simurg?


Aslında ismi arkadaşım koydu. İnsanların kişisel gelişimine atıfta bulunan bir hikaye. Kuşlar padişahlarını aramaya çıkıyorlar, ondan sonra deniyor ki kuşlara, sizin padişahınız Kaf Dağı'nın zirvesinde. Yola çıkıyorlar ve yolun zorluklarına dayanamayan kuşların bazıları vazgeçiyor ya da yolda telef oluyorlar. Yedi vadiyi aşıyorlar ve hepsinde ayrı zorluklar yaşıyorlar. Sonunda sadece 30 tanesi Kaf Dağı'nın zirvesine ulaşabiliyor. Vardıklarında oradaki varlıklara diyorlar ki, biz Simurg'u, kuşların padişahını bulmaya geldik, nerede? Onlar da diyorlar ki size göstereceğiz. Birden etrafta aynalar beliriyor ve aynalarda sadece kendilerini görüyorlar. Ama bunlar biziz diyorlar. Onlar da, evet diyorlar, buraya gelebilen herkes Simurg'tur. Şimdi kendi kanatlarınızla uçmanın zamanıdır, siz artık Simurg oldunuz diyorlar. Kamil insanı simgeleyen bir hikayesi var.

- Siz kendinizi Simurg olarak hissediyor musunuz?


Aşılacak birkaç vadi daha var. Simurg, İzmir'in tekstil ve konfeksiyondaki önemli iş merkezlerinden biri olan MTK Sitesi'nde faaliyet gösteriyor. Biz, organizasyon firmasıyız. Kuzey Avrupa ülkelerine ihracat yapıyoruz. Fason olarak imal ettirdiğimiz ürünleri Danimarka, Finlandiya ve İsveç'teki müşterilerimize satıyoruz. Çocuk giyimi ve organik tekstil konusunda uzmanız ama kadın ve erkek giyim de yapıyoruz. Müşterilerin tasarladığı giyim ürünlerini biz realize ediyoruz. Modeli müşterilerimizle birlikte geliştiriyoruz, her şeyini hazırlıyor, paketleyip gönderiyoruz. 20 kişilik bir ekibimiz var. Satın almaları, ön hazırlıkları ve bazı küçük imalatları bünyemizde yapıyoruz. Diğerlerini fason olarak ürettiriyoruz. Ürün yelpazemizde denim, gömlek, tişört de var. Bizim en önemli özelliğimiz katma değerli ürünler yapmamız. Ben ipek üzerine brode, kilogramı 100 euronun üzerinde mal da yapabiliyorum. Geçen seneyi kilogramı 70 dolar ortalama ile kapattık. Sektörümüzde Türkiye ortalaması 23.5 dolar. Biz bunu 3'e katlamış oluyoruz.

- Bu ciddi bir oran. Nasıl başardınız?


Ürünlerimizin katma değerinin yükselmesinin nedeni butik alıcılara çalışıyor olmamız. Ürünlerimizin içinde özel unsurlar oluyor. Organik çalıştığınızda ya da rotasyon yerine dijital baskı yaptığınızda fiyat biraz daha yükseliyor. Yün, ipek gibi pahalı materyaller kullanırsanız paralel olarak fiyat artıyor. Sezonda çalıştığımız fasoncu sayısı 5-6'yı geçmez. Onlara da uzmanlık alanlarına göre iş veriyoruz. Yani denim ve ipekliyi aynı yerde diktirmiyoruz. Ama bizim bünyemizdeki arkadaşlar hepsini dikebilecek kabiliyete sahip. Bu numuneleri hazırlamakta bize kolaylık sağlıyor.

- Özellikle uzman olduğunuz konular var mı?

Organik tekstilde iddialıyız. Ben Türkiye'de ilk organik sertifikası alan üreticilerden biriyim. Bu konuda çalışmaya 1995'te başladım. 3 yıl kadar önce kendi şirketime de organik sertifikası aldım. Bu sertifikayı alınca uluslararası bilgi ağının içine giriyorsunuz, bunun çok faydası var, müşteriler sizi buluyor. Şu an bizim işlerimizin yarısını organik tekstil oluşturuyor. Artış trendi de sürüyor. Organik pamukla, konvansiyonel pamuk arasındakinden daha farklı fiyat yakalayabiliyoruz. Hizmet ve diğer unsurlar da giriyor işin içine. Bunun dışında herkesin girmek istemediği teknik zorlukları olan işlerin altına girmekte tereddüt etmiyoruz. Benim iş deneyimim çok fazla. Ayrıca 3 yıl moda işi yapmamın da bana ciddi faydası var.

- EGSD'nin (Ege Giyim Sanayicileri Derneği) başkanı oldunuz. Bu göreve seçilen ilk kadınsınız. Sektörün durumunu anlatır mısınız?

Cari açığı kapatmada en etkili sektörler, tekstil ve hazırgiyim. Şu an ihracat performansını yüklenen biziz. Önümüzdeki dönemde, bunca yılın tecrübesi ile kendimize yeni pazarlar açma, ürün kalitesini geliştirme, yeni pazarlama sistemlerine uyum sağlama, iletişim teknolojileriyle uyumlu çalışma gibi faktörleri doğru değerlendirirsek ilerlemememiz için neden yok. Emek yoğun olduğu için, çok istihdam yaratıyoruz. Sürekli yenilenen, beslenen, doğal kaynakları tüketmeyen sürdürülebilir bir meslek. Bunun üzerine gelişmişliği koyduğumuzda da keyfi giderek artıyor. Biz şimdiye kadar gelen talepleri karşılama yönünde efor sarf ettik. Talep yaratmak için çalışmadık. Zayıf kaldık. Halbuki yenilikçi olan her şey ticaridir. Doğru sunumlarla ekonomide kendinize yer edinebilirsiniz.

- Çocukluk hobinizin eğitimini alarak meslek hayatınıza dönüştürdünüz, şirketinizi kurdunuz, Ege Giyim Sanayicileri Derneği Başkanı oldunuz, önünüzdeki diğer hedefler neler?

Duygularımı, düşüncelerimi paylaştığım insanlara söylediğim en önemli şey çok mütevazı bir aileden, çok mütevazı şartlardan geldim. Ülkenin bir köyünden ailem yola çıkıyor. Tamamen mütevazı şartlarla, devlet okullarında okuyarak ama yaptığım işi de sürekli ciddiye alarak bir çocukluk geçirdim. Sürekli kendimi iyileştirmeye, bir şeyler öğrenmeye, kendi kabiliyetlerimi geliştirmeye odaklandım. Dolayısıyla belki birçok kişinin, kurumun odaklanması gereken konu bu. Zaten insanı mutlu eden de bir konu bu. Sonunda elde ettiğiniz deneyim sizin kendi kişisel hayatınızı kolaylaştırıyor, kişisel tatmininizi arttırıyor. O nedenle ben bulunduğu yerden şikayet eden kişilere, bir nebze örnek olabilirsem çok mutlu olurum.


Mukadder Özden Kimdir?

1964 Manisa Akhisar doğumlu olan Mukadder Özden, babasının mesleği nedeni ile öğrenimini değişik illerde sürdürdü. Akhisar Lisesi'ndeki orta öğrenim hayatını takiben hazır giyim hobisini mesleğe dönüştürmek için Ege Üniversitesi Tekstil Mühendisliği bölümüne ilk tercih olarak girmiş, 1985 yılında da mezun olmuştur.
Uzun yıllar özel sektörde yöneticilik görevlerinde bulunmuştur. Türkiye'nin organik üretim alanında ilk şirketlerinden Egedeniz Tekstil'de genel müdürlük, THY Tekstil firmasında genel müdür yardımcılığı görevinden sonra kendi şirketi Simurg Tasarım firmasını kurmuştur. Endüstriyel hazır giyim tasarımı konusunda Ceylan Giyim, Gökova Deri, Lufian Erkek giyim, Funika Tekstil gibi Türkiye'nin önde gelen firmalarına tasarım ve ürün geliştirme konularında hizmet verdikten sonra kendi üretim birimini kurarak ihracata başlamıştır.
Katma değerli ürünler geliştirme konusundaki ilgisi nedeni ile EGSD bünyesindeki tasarım ve eğitim konularında birçok projede 2000 yılından bu yana yer almıştır.
IF Wedding Fashion Fuarı'nda gerçekleşen Gelinlik Tasarım Yarışması'nda üç yıl boyunca komite ve jüri başkanlığını yürütmüştür. Son üç dönemdir dernek başkan yardımcılığı görevini yürüttükten sonra başkanlık görevini Özcan Torun'dan devralmıştır.
Mukadder Özden çeşitli sivil toplum örgütlerinde yer almış ve almaktadır.
Ege Üniversitesi Tekstil Mühendisliği Mezunları Derneği'nin 20 kurucu üyesi arasındadır. Tekstil Mühendisleri Odası kurucu üyesidir. Ayrıca 16 yıldır da İzmir Soroptimist Kulübü üyesidir. 2000 yılından bu yana Greenpeace Çevre Örgütü'nün aktif destekçileri arasındadır.
Evli ve 19 yaşında bir erkek çocuk sahibidir.