Maç başladı. Bastıran Denizlispor, savunmaya çekilen Göztepe. Sanki puana ihtiyacı olan Denizli. Ama Göztepe ilk atağında gol pozisyonu yakaladı, direk izin vermedi. Ardından Jahovic'le bir pozisyon daha... İyi sezebilse, eğilerek kafa vurmak yerine, ayağıyla önüne alıp, rahat bir gol atabilirdi. Çünkü arka direğe doğru gelen ortada, bomboş pozisyondaydı.
Göztepe'nin tam saha presi, sahasından pasla çıkma imkanı vermeyince Denizli'ye, uzun topa başvurmasına neden oldu. Oyun dengelendi ve hızlandı. Pres kesildi, tempo düştü ama denge devam etti.
Göztepe ardı ardına pozisyonlar yakaladı ancak bir türlü kaleyi bulamadı. Bu fırsatların çoğu Jahovic'le idi. Denizli ilk 10 dakikadan sonra yavaşlamış, kaleye gidemez olmuştu.

Golü bulacak takım varsa o da Göztepe'ydi ve bu 54. dakikada Umut'la gerçekleşti. Denizlispor da hiç umulmadık bir şekilde beraberlik golünü buldu. O ana kadar kaleye gelememişken, bir geldiler pir geldiler.

Beraberlik golü ile yeşil siyahlılara daha bir güven geldi. Fazla güven zarar getirebilir. Bu zararı az kalsın göreceklerdi. Tüm hatlarıyla hücuma kalkan ev sahibi takım, kaptırılan top neticesinde, orta sahadan Halil'i kaçırdı. Kaçırırsan bir daha ona yetişmesi imkansız gibi bir şey. Usain Bolt olmak gerekir. Ceza alanına girdi. Bir kaleci, bir de o. Kalecinin soluna ama ayaklarının dibine vurdu, kaleci geçit vermedi. Ve bu kaçan fırsat Halil'in notunu çok ama çok düşürdü. Göztepe'de en çok koşan, en çok isteyen ve en yaratıcı oyuncu olan Halil'in, tekniğinin iyi olmaması ve son vuruşlarındaki acemilik, futbol olarak aşağıya çeken bir etken.
Hemen ardından Denizli öne geçecek pozisyon yakaladı, teknik direktör Yılmaz Vural panikledi. Çünkü yenilirlerse, diğer maçlardaki o anki sonuçlara göre elenecekler. Oyunun yavaşlatılmasını istedi ve üzerine hücum oyuncusunu çıkarıp, defans oyuncusu soktu. Oyun durgunlaştı, Göztepe de istediğini aldı. Artık ilk 6'da idi.


Yenmek yetmedi


Altınordu'nun yenip bekleyeceği bir maçtı. Rakibi Eskişehir play offu garantilediğinden İzmir'e yedek oyuncuları getirmiş, asları dinlendirmeyi tercih etmişti. İlk play off maçı Perşembe günü ikincisi ise 4 gün sonra Pazartesi. Program yoğun.
Rakibinin as oyuncularından yoksun oluşu bir taraftan Altınordu için avantajlı olsa da, diğer taraftan fazla forma şansı bulamamış oyuncular kendilerini göstermek isteyecek, maça asılacaklardı.  
Öyle de oldu ve Eskişehir bir çok pozisyona girdi ancak sadece direkleri dövdü. Bir direğe de Altınordu nişanladı. Sonrasında, 2. yarıda yaklaşık 10'ar dakika arayla 3 gol, 3 puan getirdi amma ve lakin Altınordu'ya play offu getirmedi. Üç takım aynı puanla ligi kapattı, üçlü averajla Göztepe ve Giresun'un arkasında kaldı, acı bir şekilde sezonu bitirmiş oldu.


Bandırma başaramadı

 
Çok ama çok önemli bir karşılaşma. Yenen ligde kalacak, puan kaybeden diğer maçların sonuçlarına bakacak. Samsunspor kendi saha avantajı var ancak Bandırmaspor da istediği zaman iyi bir futbol sergileyebiliyor. Ortada bir mücadele.
Ancak saha içinde Samsunspor'un tehlikelerini izledik. Galibiyete yakın takım ev sahibi takımdı. Beraberlikle Samsunspor ligde kalmayı başarmışken, Bandırmaspor 1 sene aradan sonra yeniden 2. Lig'e geri döndü.
 

Rakip Boluspor


Göztepe ligi 5. sırada bitirince, 4. sıradaki Boluspor ile eşleşti. Peki bizleri neler bekliyor?
Bizleri nelerin beklediğini kestirmek zor ama ligi kestirmekten daha kolay. Buralarda genellikle tecrübeli takımlar ön plana çıkıyor. Bu ligin de en tecrübeli takımı Eskişehir. Gerek teknik direktörü olsun, gerek oyuncuları, geçmişte üst düzey maçlar oynadılar. Ama çok büyük bir açığı var o da defansı. Defansta, tecrübeye rağmen tamamen dökülüyorlar. Çok basit hatalar yapıyor, çok basit pozisyon veriyorlar. Önce durdurmak, sonra vurmak gerekir.
Giresunspor kendi halinde bir takım. Süper Lig için pek fazla şans vermiyorum. Elbette futbolda sıfır şans da olmaz bu aşamaya gelmiş takımlarda. Biraz mucizeye ihtiyacı var.
Boluspor, Göztepe düzeyinde bir takım. Şanslar eşit gibi görünse de bir farkı var, daha doğrusu fark yaratan bir oyuncusu var o da bir zamanlar Fenerbahçe ve Arsenal gibi takımların formasını giymiş Andre Santos. Yaşı 34 olsa da, zekasıyla çok iyi işler yapıyor. Onu etkisiz hale getirmek ilk görev olmalı.

Göztepe ne yapar?


Ligdeki performans hiçbir takıma yetmez. Çok çok daha üstüne çıkmaları gerekir. Altay - Kocaeli finalini izleyenler görmüştür. Sahada sanki iki Süper Lig takımı vardı. 90 dakika geçtik, 120 dakika boyunca bitmek tükenmek bilmeyen bir enerjiyle savaştılar. Rakip Boluspor bir çok kişiye göre play offun favorisi. Göztepe'ye şans verenler azınlıkta. Kendini aşamazsa, sonu hüsran olur.
Futbolda sadece hayalini kurabildiğimiz Şampiyonlar Ligi şampiyonluğunun basketteki eş değeri Euroleague'de şampiyon olmayı başardı Fenerbahçe. Bu başarının hikayesi yazılsa roman değil, ansiklopedi olur. Nereye bakılsa herkes bu övgü dolu başarıyı her yönüyle konuşuyor, tartışıyor. Ben o konulara girmeyeceğim ve sadece maç içindeki o olaydan bahsedeceğim.

Fenerbahçe, rüzgarı arkasına almış, şampiyonluğa doğru giderken birden bir taraftar müsabakaya el attı. Hakem gibi yanında getirdiği düdüğünü çaldı, oyunun durmasına neden oldu. Aklıma birden Karşıyaka'nın 2012-13 sezonunda EuroChallenge Kupası finali geldi. Rus temsilcisi Krasnye Krylia karşısında 17 sayı farkla 53-36 öndeyken sahaya bir pet şişe atılmış ve bu yüzden oyun durmuştu. Oyun başladığında rüzgar tersten esmeye başlamış, Karşıyaka sihrini kaybetmişti. Kupa da kaybedildi.
Bir kendini bilmez kişi daha sahneye çıktı. Düdük çaldı ve herkes hakemin çaldığını sandı. Hakemler oyunu durdurdu ve anons yaptırdı. Bazı seyirciler de bu kişiye tepki gösterdi. Düdüğü çalan da özür diledi, hata yaptığını ve bir daha yapmayacağını söyledi. Elbette konuştuklarını duymadım ama el hareketleri, davranışları herşeyi anlatıyordu. Bu sefer neyse ki korkulan olmadı, Olympiakos'un geri dönmesine izin verilmedi.