2. yarının ilk haftası, İstanbul deplasmanındaydı Göztepe. Fenerbahçe maçı, geleceği için de bir nebze ışık tutacak, kaderini çizecekti.

Mücadeleye defansını çok geride kurarak başladı. Birbirleriyle uyumlu hareket ediyorlardı ama sahaya iyi yayılamıyorlardı. Çok iç içe giriyorlar, kenarları boş bırakıyorlardı. Daha da kötüsü markaj neredeyse hiç yoktu. Rakip oyunculara çok uzak kalıyorlar, rahat pas yapmalarına izin veriyorlardı. Bu yüzden de kalesinde tehlikeler yaşamasına engel olamadı.

İki takımın da üstün tarafı duran toplar. Bu tür golleri çok attılar. Bu maçta da bu tür gol veya goller görme olasılığımız yüksekti, 15. dakikada Fernandao'nun kornerden gelen topa vurduğu kafa ile görmüş olduk.
Golden sonra Göztepe silkelendi, biraz da olsa kendine geldi fakat sadece hücumsal olarak. Yine defansta aynı hataları yapmaya devam ediyordu.

Bir duran top şansı Göztepe'ye geldi. Korneri herkes ceza alanı içerisine beklerken dışarıda bomboş kalan Halil'e pas olarak oynandı, Halil kendini ayarladı, vurdu, top tabiri caizse dağlara taşlara gitti. Halil meyve veriyor ama meyveleri bir türlü olgunlaşamıyor; ham. Sorun aklında. Onu kullanamıyor ne yazık ki, hem de hiç kullanamıyor. Bir kullanmaya başlasa...

Bir pozisyonda da taça çıkmaması için topun peşinden koştu, çevirmeyi denedi ama başaramadı Halil. Topa kayarak gitse, başarma olasılığı yüksekti. O ayakta kalmayı yeğledi. Fakat hemen yakında reklam panoları var. Durması zor. Duramadı, çarptı. Neyse ki hafif çarptı da herhangi bir sorun yaşamadı. Yaşanmayacak diye de bir şey yok. Taç çizgisine diklemesine koşarken asla yapılmaması gereken bir hareket. Saha kenarındaki reklam panoları gözardı edilmemeli.

Kopya 2. yarı

Karşılaşmanın 2. yarısı da ilk yarının kopyası gibiydi. Göztepeli oyuncular topu ayaklarına alır almaz, hemen presi yiyiverdiler. Bu da top çıkarmakta zorlanmalarına neden oldu. Her zaman ayağa kısa pas yapılmaz. Bazen defans arkasına da uzun oynamak gerekir. Sarı kırmızılılar bunu yapsalar, oyun boyu uzar, Fenerbahçeli oyuncular yorulur, pres yavaş yavaş kırılırdı. 

59. dakikada Poko oyuna girdi, girdiğinden 45 saniye sonra da golünü attı. Bu gol rakiplerinin hediyesi oldu. Bu gol gösterdi ki, sarı lacivertlilerin yaptığı presi Göztepe yapabilse, bol bol hediye alabilirdi. 
90+3'te Dirar ortaladı, Soldado dokundu ve hemen arkasındaki Kosonovic'e çarpan top, iğne deliğinden kaleye girdi (2-1). Beto bizi onca kurtarışa alıştırdığından, bunu da kurtarmasını beklerdim. Kurtarsa maçın kahramanı olurdu mutlaka ve takımına da 1 puan kazandırırdı.

Aslında karşılaşma bir kör döğüşü gibiydi. Top oynamaktan çok oynatmamak üzerine kuruluydu. Çok koş, çok baskı yap, elbet gol gelir. Hiçbir organize atak izleyemedik. Kaderi belirleyecek bir müsabaka olacak demiştim yazımın başında. Görüldü ki Fenerbahçe ite kaka gidecek bu ligde. Çok koşacak, pres yapacak ve sadece rakiplerinin hatasını kollayacak. Göztepe için ise şampiyonluk elbette zor. Avrupa Kupaları'na katılabilmek en akılcı hedef olacaktır.