Kısa bir süre önce Anadolu Ajansı mahreçli ve gazetelerimizde sevinçle yankılandırılan 'ASELSAN'dan 2 milyar dolarlık tıbbi cihaz hamlesi' başlıklı bir haber okudum.

Sevindirici ve gurur verici...

Demeden önce gazetecilik prensibi olarak kuşkucu olalım ve haberi okumayanları bilgilendirelim. Haber:

Türkiye'nin teknoloji merkezlerinden ASELSAN, yerli tıbbi cihazların geliştirilmesi ve bu alandaki yurt dışı bağımlılığının azaltılması için çok yönlü çalışma yürütüyor.

Türkiye'de sağlık teknolojilerindeki dışa bağımlılık yüzde 85 düzeyinde bulunuyor ve bu alanda yılda 2 milyar dolarlık ithalat gerçekleştiriliyor. Yerli üreticiler ise ileri teknoloji gerektirmeyen, katma değeri düşük ürünlere yöneliyor. Bakım-onarım anlaşmaları, sarf malzeme ihtiyacı ve yazılım güncelleme masraflarıyla medikal cihazların maliyet yükü artıyor.

Savunma ve sağlık, teknolojik olarak birbirini besleyebilecek iki önemli sanayi kolu olarak dikkati çekiyor. Bu alanlarda temel teknolojilerin çift amaçlı (dual-use) kullanımıyla yaygın şekilde karşılaşılıyor. Bu nedenle ASELSAN'ın savunma alanında sahip olduğu teknolojilerle medikal cihaz ve bileşenlerini yerli ve milli geliştirebileceği değerlendirilerek, şirketin faaliyet alanına sağlık teknolojileri de eklendi.

Sağlık teknolojileri alanındaki öncelikli faaliyet konusu, içerdiği teknolojilerin ASELSAN'ın tecrübeli olduğu alanlarla ortak olması göz önünde bulundurularak "medikal görüntüleme sistemleri" olarak belirlendi.
Sağlık Bakanlığı, manyetik rezonans (MR) görüntüleme, bilgisayarlı tomografi, ultrasonografi, dijital röntgen cihazlarının yerlileştirilmesiyle ilgili bir projeyi hayata geçirmek için çaba sarf ediyor.

ASELSAN, bu projeye hazırlık olması amacıyla öz kaynaklarıyla "mobil dijital röntgen" ve "yerli MR görüntüleme sistemi" geliştirilmesi projelerini başlattı. Gelecek yıl ürünlerin ilk örneklerinin çıkarılmasına yönelik çalışmalar devam ediyor.
Size gurur verici 'görünebilen' bu haberin birkaç püf noktası var.

Birincisi zamanlama: Bu haber benzer biçimlerde ve safhalarda defalarca yapılmış: 25 Kasım 2015, 26 Kasım 2016, 12 Mart 2017, 10 Mart 2018, 17 Nisan 2018, 21 Mayıs 2018 ve şimdi.

Bu haber biraz, Yılmaz Özdil'in bakış açısıyla sıkıntılı günlerin her şey çok güzel olacak haberi. Özdil'den örnek:
...memlekete aniden bereket geldi. Eskişehir'de mesela, bir milyar ton kömür bulundu, bu rezerv sonraki yıllarda, bir buçuk milyar ton ve iki milyar ton şeklinde tekrar bulundu, uzun süredir bulunmuyor, tahminim yakında üç milyar ton olarak tekrar bulunur. (Tümü 13 Ekim 2016 Sözcü'de)  <https://www.sozcu.com.tr/2016/yazarlar/yilmaz-ozdil/turk-akimi-1444345/>Ekonominin çökmekte olduğu şu günlerde ısrarla, defalarca verilen olumlu ve umutlu bu haber, böylesini bulunca üzerine atlayan basının haberi. Üstelik görseller hep grafik. Yani yapılmış, hatta prototipi üretilmiş bir şey henüz yok.

İkinci konu: Kazın ayağı öyle değil. Ben yaptım deyince olmuyor.
Dünyanın bütün sağlık ve tıp teknolojisi ürünlerinin onaylandığı iki önemli merci var: FDA (Federal Food and Drug Administration - Amerikan Gıda ve İlaç Yönetimi, bir de yakın yıllarda daha çok adı duyulan EMA (European Medicines Agency - Avrupa Tıp ve İlaç Kurumu).

Tıp teknolojisi gereç üretici devleri General Electric, Philips, Siemens, Fresenius, Medtronic, Hitachi, Cambridge için bile en önemli onay Avrupa'nın değil, FDA'nın onayı. FDA, onay başvurusunda verilen on binlerce sayfalık bilgileri ve prototipleri incelese bile, yıllarca süren kontrol ve denemelerden geçiriyor. FDA'nın onaylamadığı hiçbir ürün, tıp dünyası ve hastanelerce benimsenmiyor.

İngiltere'de Cambridge'in Vesius adlı robotik cerrahi ünitesi, dünyada robotik cerrahinin imparatoru sayılan Intuitive Surgical'ın kendini kanıtlamış DaVinci robotu ile rekabet için yıllardır teknolojik onayla uğraşıyor. Daha küçük, daha kullanışlı, daha çok kullanım alanlı ve daha ekonomik olmasına rağmen şimdilik sadece EMA onayı alabildi.

Üçüncü konu ise işin sosyal yönü ve yansıması: Tıp teknolojisi çok pahalı. Maalesef genellikle zengin hastaların dünyasında. Parası olmayan vatandaş, hatta sosyal sigortalı bile olsa hastanelerde uzun süre yüksek teknolojili gereç ve süreçler için sıra bekliyor. En son teknoloji tabii ki öncelikle devlet hastanelerine değil, zengin ve güçlü özel hastanelere geliyor.

Yeni teknoloji ile atıl kalan eski teknoloji ürünler, zenginlik fakirlik sırasına göre önce ikincil hastanelere sonra da Anadolu hastanelerine satılıyor, kiralanıyor bazen de bağışlanıyor. Beğenmesek de, tıpta yüksek teknoloji öncelikle zengin hastanın emrinde. Tabii ki sadece Türkiye'de değil bu ama bizdeki eşitsizlik en yüksek safhada.

Ve nihayet diyelim ki bu haberler şişirilmiş değil ve ASELSAN dijital görüntüleme cihazlarını kısa sürede Sağlık Bakanlığı'ndan onaylattı ve piyasaya sürdü. Dış piyasa başta imkânsız olduğuna göre, iç piyasaya dönecek ve devletin kendisini yabancı teknolojiye karşı korumasını bugünkü yönetimden isteyecektir.  

Yükselen dolar nedeniyle artan maliyetleri de düşünen devlet, yabancı teknolojinin karşısında ASELSAN'ı hormonlayacak, yabancı üretimin (daha ziyade Amerikan) ithalatını yüksek gümrüklerle zorlaştıracak, hatta devlet hastanelerinde sadece yerli ürünlerin kullanılması zorunluluğunu getirecektir.

Bu durumda ne olur? ASELSAN ürünleri sadece devlet hastanelerinde ve 'belirli' hastane sahiplerinin ameliyathanelerinde, laboratuvarlarında, kliniklerinde görünür. Türkiye ise şu an istifade ettiği sağlık turizminde gerilemeye başlar.
İsterseniz siz bunları okumamış olun ve sadece sevinç ve gurur duyun.

O zaman buyurun grafik görseller aşağıda. Grafik görsellerle tedavi mümkün olsaydı keşke...