Burcu Özkan- Türkiye'de yıllardır acı duyulan ve malesef giderek artan çocuk istismarları ve çocuklara yönelik uygulanan şiddet son günlerde tekrar gündemi sarstı. Küçük Eylül ve Leyla'nın vahşice katledilmesiyle vatandaşlar, dernekler ve birçok yetkili merci harekete geçmeye başladı. Bir türlü önü alınamayan bu vahim durumun temel nedenlerini, Psikolog Burcu Ovacık ve İzmir Barosu Yönetim Kurulu Üyesi ve Türkiye Barolar Birliği İnsan Hakları Merkezi Yürütme Kurulu Üyesi Avukat Nuriye Kadan ile sosyal, psikolojik ve hukuksal açıdan ele aldık.

 

İzmir Baro'sunun yapmış olduğu açıklamaya göre, İzmir Barosu Çocuk Hakları Merkezi'ne 2018'in ilk 6 ayında 585 başvuru yapıldı. Geçen yıl Ceza Muhakemesi Kanunu (CMK) sistemine gelen başvuru sayısı 780 idi. Yılın ilk 6 ayında bu rakamlara ulaşılması istismara karşı farkındalığın bir nebze arttığını gösterdi. STK araştırmaları, gizli kalmış birçok vaka olduğunu söylüyor. Bu vahim durumun nedenleri ve çözümüne ilişkin ise uzmalar, idam ve hadım yerine eğitim diyor.

*Çocuk istismarı kavram olarak nedir?

Çocuk istismarı; çocuğun yetişkinler tarafından fiziksel, duygusal, zihinsel ve cinsel gelişimini engelleyen ya da beden ve ruh sağlığına zarar veren eylemlere maruz bırakılmasıdır. Cinsel istismar ise çocuğun tam anlayamadığı, gelişimsel olarak hazır olmadığı, bilerek onay vermediği eylemlere maruz bırakılmasıdır.

*İstismarın önüne geçmek nasıl mümkün olur?

Bakanlıkların bu konuda önemli çalışmalar yapması gerekiyor. Milli Eğitim Bakanlığı bünyesinde bütün okullarda zorunlu ders olarak cinsellik okutulmalı. Çocuklar, yaşlarına uygun bir müfredat dahilinde bedenlerini, sağlıklı bir cinselliği, onay kültürünü öğrenmek durumunda. Bütün okullarda rehber öğretmenler hem ailelere hem öğrencilere dönük bilgilendirici çalışmalar yürütmeli ama bunun için her okulda bir rehber öğretmen kadrosu olması gerekli. Maalesef rehber öğretmeni olmayan çok okul var. 300 öğrencisi bulunmayan okullara rehber öğretmen atanmıyor mesela. Hem de ülkemizde bu kadar çok atanamayan öğretmen varken.
Adalet Bakanlığı, yasal düzenlemeler konusunda çocuğun yüksek yararını merkeze koyarak hareket etmeli. Yasal düzenlemeler, çocuk gelin diyerek meşrulaştırılan çocuk tecavüzleriyle mücadeleyi de kapsamalı. Ayrıca Sağlık Bakanlığı, cinsel şiddet suçuyla hüküm giymiş bireyler de dahil olmak üzere, suçun tekrarlanmaması ya da önleyici olmak için gerekli ruh sağlığı hizmetlerini ve bilgilendirme çalışmalarını gerekirse mahalle mahalle, ev ev dolaşarak yürütmeli.
Devlet, şiddetle mücadele üstüne çalışmalar yürüten STK'larla ve demokratik kitle örgütleriyle işbirliği yapmalı, ihtiyaç duydukları her tür desteği temin etmeli. Aynı zamanda çocuğun korunması ve günlük hayatına güvenli şekilde devam etmesi için gerekli bütün koşulları sağlamalı.

*Birkaç örnekle devletin nasıl çalışmalar yapabileceğini anlatır mısınız?

Devlet kurumları ruh sağlığı hizmetleri ücretsiz olmalı mesela. Çocuğun takibinin yapılması çok önemli. Mahkeme sürecinden sonra, şiddete maruz bırakılan çocuklar havaya mı karışıyor? Hayatlarına nasıl devam ediyorlar? Mahkemeden sonrasına dair hiçbir sağaltım çalışması yok. Koruyucu ve onarıcı bütün hizmetlerin seferber edilmesi gerekiyor. Özellikle aile içinde yaşanan cinsel şiddet vakalarında çocuğu yurda yerleştirmek çözüm değil. Çocuğa ve ailenin diğer bireylerine hayatlarına devam edebilmeleri için gerekli ekonomik ve psikolojik desteğin devlet kurumlarınca verilmesi gerekiyor.

*İstismarın pedofili hastalığı ile ilgisi var mıdır? Var ise bu konuda farkındalık ve tedavi süreçleri nasıl olmalıdır?

Pedofili dediğimiz hastalık bir çeşit dürtü kontrol bozukluğudur ve çocuğa yönelik cinsel şiddet uygulayan bireylerin çok azı pedofili tanısı almaktadır; yani çocuk istismarcılarının çoğunluğu, pedofili olduğu ve dürtülerini kontrol edemediği için değil, şiddet uygulamayı tercih ettiği için bunu yapar. Burada sadece tedaviyle çözümlenecek bir süreçten bahsedemiyoruz. Erkek egemen sistemlerde, erkekler şiddet uygulamayı kendinde hak görüyor. Hükmedebileceği bedenler üzerinde iktidar kurma arzusu ve bunun en saldırgan biçimi olan taciz ve tecavüzü meşru gören bir zihniyetten bahsediyorum. Kadınlara tecavüz eden, hayvanlara işkence eden, çocukları istismar eden zihniyetin aynı kaynaktan beslendiğini vurgulamak istiyorum.

*Sivil toplum kuruluşlarının bu konuya katkıları yeterli mi? Yeterli değil ise nasıl geliştirilebilir?

Sivil toplum kuruluşları ve demokratik kitle örgütleri çok değerli çalışmalar yürütüyorlar aslında; ancak gerekli devlet desteğini  bulamadıkları, hatta destek bulmayı geçelim, şiddetle mücadelede samimi çaba harcayan birçok dernek kapatıldığı ya da etkisizleştirildiği için, yol alamıyoruz maalesef. Örneğin çocuğa yönelik her türlü şiddetin belgeleyicisi, raporlayıcısı, bellek tutucusu olan, mahkeme takibi yapan, eğitici ve onarıcı çalışmalar yürüten, dayanışma ağları kurulmasını organize eden Gündem Çocuk Derneği'nin kapatılması, çocuğa dönük şiddetle mücadeleyi baltalayan bir uygulamaydı. Bu alanda da daha farklı bir siyaset biçimine ihtiyacımız var aslında.

*İstismar sonrası çocuğun yaşadığı travmalar kendini nasıl gösteriyor?

İstismarcıların çoğu, çocuğun tanıdığı, yakın çevresinden kişiler oluyor. Bu nedenle hem çocuğun hem ailenin travmasıyla çalışmak gerekiyor. Çocukta, düşünce özelliği olarak, "Bu benim suçum, benim yüzümden oldu" şeklinde ortaya çıkan gerçek dışı düşünceyi değiştirmek ve çocuğun bir daha istismarcıyla karşılaşmayacağı güvenli bir ortam yaratmak çok önemli. Çünkü istismar maalesef tek seferde gerçekleşen bir şiddet biçimi değil, tekrarlıyor.
Güvenli ortam yaratıldıktan sonra çocuğun parçalanmış ruhsallığını, sarsılmış adalet duygusunu ve kendine dönük yıkıcı benlik algısını onarmak, yaşadığı travmatik deneyimi yeniden anlamlandırmasını, duygularını düzenlemesini, yaşama sevincine yeniden kavuşmasını ve hayatına kendini güvende hissederek devam etmesini sağlamak son derece mühim. Ayrıca çocuğun, istismarcının ceza alacağını bilmesi ve korunduğunu hissetmesi, yargılanmaması, sorgulanmaması, suçlanmaması ve çocuğun günlük rutininin devam etmesi çok önemli.

*Ailelerin çocuğa yaklaşımı nasıl olmalı?

Aile bireylerinin travmatik olayla nasıl baş ettiği ve hayatına nasıl devam ettiği çocuk için çok kritik bir nokta. Travmatik olaylarla baş edemeyen ve hayatına devam edemeyen bir yetişkin modeli var ise çocuğun özdeşim kuracağı sağlıklı bir rol modeli yok demektir. Çocuğun güçlenmesi için ailenin de güçlenmesi gerekli. Çocuğun yakın çevresi de çocuk konuşmak istemedikçe, kesinlikle soru sormamalı. Çocuk kendiliğinden konuşmaya başlarsa onu etkili bir şekilde dinlemek ve duygusunu paylaşmak yeterli aslında. Bir de "Bu senin suçun değil, suçlu cezasını çekecek/çekiyor, artık güvendesin" cümlelerini çocuğa söylemek rahatlatıcı olacaktır. Gerekli yönlendirmeleri ayrıntılı şekilde terapist yapacaktır zaten.

*İstismar sonrası ve dava boyunca çocuğun psikolojik tedavi süreçleri neler?

Klinik görüşmelerde oyun terapisi, sanat terapisi, çocuk psikodraması, çocuk değerlendirme test ve ölçekleri, bilişsel davranışçı yöntemler, EMDR (Göz Hareketleriyle Duyarsızlaştırma ve Yeniden İşleme yöntemi) kullanılabiliyor. Her ne yöntem uygulanırsa uygulansın, terapistin travma alanında aktif çalışıyor olması, travma çalışmalarına hâkim olması en önemli kıstas. Çocuk istismarının aile içinde kapalı kaldığı durumlarda, çocuk da aile de terapi hizmetine ulaşamıyor, asıl dert burada başlıyor. Çünkü kayıt dışı çok vaka var. Zaten bu nedenle sadece psikolojik olarak konuşamıyoruz bu meseleyi. Devletin kurum ve kuruluşlarının üzerine düşeni yapması bu nedenle de çok önemli.

*İstismara uğrayan çocukların yetişkinlik dönemleri nasıl oluyor?

Çocukken istismara maruz bırakılan çocukların bir kısmı, büyüdüklerinde kendileri de bir istismarcıya dönüşüyor. Elbette çocukken istismara maruz bırakılmasına rağmen, yetişkin olduğunda istismarla mücadele eden değerli azınlığı bu gruba dahil etmiyorum. Fakat ortada dehşet bir kısır döngü var. İstismarın nesilden nesile aktarılmasından bahsediyorum ve bu döngüye müdahale edecek bilimsel yöntemlerin olmasına rağmen çaresiz hissediyoruz; çünkü ülkemizde bilimselliğe değer verilmiyor!

*Çocuklara istismarı anlama, tanıma ve yorumlamada nasıl bir eğitim verilmelidir?

Çocuk eğitiminde, muhafazakâr ya da dini argümanlara dayalı bir dil kullanmaktan kaçınmak çok önemli. Çocuğun yaş dönemine uygun bir dil kullanmak, yöntem olarak oyunlardan, hikâyelerden, çocuk kitaplarından, dramalardan yararlanmak, çocuklarla birlikte interaktif bir şekilde tartışarak ve soru sormalarını, cevap vermelerini teşvik ederek ilerlemek yani eğitimi kalıcı bir öğrenmeye çevirmek için gerekli bütün yöntemlerden yararlanmak gerekiyor. Çocuğun bedenini parçalara ayırmak ve sadece özel bölgelere odaklanmak eksik bir eğitim biçimi. Eğitimlerde bütünsel bir yaklaşım geliştirmek önemli. Bu noktada "Bedenim Bana Ait" adlı kitap çok yol gösterici olabilir. Ailelerin çocuğu eğitme kaygısıyla çocuğu ruhsal olarak yaraladığı çok örnek var. Çocuğu korumak adına sağlıklı cinsel gelişimini engelleyen söylemler oluyor ailelerde. O çocuklar büyüyüp yetişkin olduklarında ciddi anlamda cinsel problemlerle ve güven problemleriyle boğuşuyorlar.

*Aileler bu konuda eğitilmeli mi?

Ailenin vereceği eğitim sağlıklı olmuyor. Ailelere eğitim verilmesi gerekiyor ki çocuklarına nasıl yaklaşacaklarını öğrensinler. Öğrenmek de yeterli değil, uygulama konusunda birçok aile sorunlu. Çocuğu döven, aşağılayan, çocuğa bağıran, onu sadece ödül ve cezayla, koşul koyarak eğitmeye çalışan, korku ve baskı kültürünü çocuğu terbiye etmek zanneden ailelerin, etkili ebeveynlik eğitimlerine ihtiyaçları var. Aile kurumu, hiyerarşik bir kurum olarak varlığını sürdürüyor maalesef. Çocuğun aile içinde itaat etmesini, boyun eğmesini isteyen ebeveynler, herhangi bir şiddet eylemine karşı çocuğun kendini savunmasını bekleyebiliyor mesela.

*Liselerde cinsel eğitime devam edilmeli mi? Edilmeli ise bu düzen nasıl sağlanabilir ?

Liselerde de cinsellik üzerine eğitimlere devam edilmeli. O zaman da ergenlik dönemindeki çocuklarda yoğun olarak gördüğümüz flört şiddeti ya da siber şiddet devreye giriyor. Keşke eğitim bütün sorunları çözse ama maalesef eğitim yeterli değil. Bütün bir toplumsal yapının; siyasi olarak, kültürel olarak, ruhsal olarak değişmesi gerekiyor kalıcı çözümler için. Yine de biz ne yapabiliriz kısmını konuşuyoruz elbette. Hiçbirşey yapmıyorsak sevgi dolu, anlayışlı, çözüm odaklı, güçlü bir iletişimin olduğu, bireylerin birbirine saygı duyduğu bir aile ortamı yaratmak sorumluluğu var herkesin. İstismarı engelleyemesek bile, istismara maruz bırakılan çocuğun, yaşadıklarını anlatabilmesi için demokratik bir aile modeli çok önemli. Birçok çocuk, buna gençler de dahil, suçlanacağı, yargılanacağı, aileden dışlanacağı yahut öldürüleceği korkusu ile yaşadığı cinsel şiddeti anlatamıyor.

*Kimyasal hadım ya da idam cezası çocuk istismarının önüne geçebilir mi ?

Kimyasal hadım ya da idam gibi cezaları maalesef savunamayız. Birinci olarak, insan haklarına aykırı olduğu için olmaz. ikinci olarak, kalıcı ve etkin çözüm olmayacağı için savunamayız. Çünkü cinsel şiddetin temelinde zannedildiği gibi cinsellik yatmıyor, saldırganlık yatıyor. Kimyasal hadım saldırganlığın ya da şiddetin ilacı değil maalesef ama müebbet ve aftan mahrum bırakılma gibi katı cezaların caydırıcı bir etkisinin olacağını düşünüyorum. Bir de kimyasal hadım, idam gibi insanlık dışı yasalar çıkarsa; emin olun bu yasalar istismarcılardan çok, bu ülkenin muhalif kesimlerine uygulanacaktır. Kalıcı çözümler için kriz çıktıktan sonra ne yapacağımızı değil, krizin çıkmasını nasıl önleyeceğimizi tartışmaya devam etmek gerekiyor.


Pekçok ülke idamdan ve hadımdan vazgeçti

İzmir Barosu Yönetim Kurulu Üyesi ve Türkiye Barolar Birliği İnsan Hakları Merkezi Yürütme Kurulu Üyesi Avukat Nuriye Kadan ile çocuğa cinsel istismarın hukuki boyutunu konuştuk, neler yapılabileceğinin bilgisini aldık.

*İstismar fark edildiğinde ne yapılmalı?

Hukuken, çocuğun istismarıyla ilgili işlenmekte olan veya işlenmiş olan bir suçun varlığı halinde bu durumun yetkili makamlara bildirilmesi gerekir. 155 Alo Polis hattına, 156 Alo Jandarma hattına, en yakın polis merkezine veya cumhuriyet savcılığına bildirimde bulunulması gerekir. Ayrıca cinsel istismar şüphesinin varlığında  Alo 183 telefon hattı da aranabilir. Alo 183, aile, kadın, çocuk, engelli, yaşlı, şehit yakınları ve gazilere yönelik hizmetler hakkında bilgilendirme ve yönlendirme sağlayan bir hat. Özellikle şunu belirtmek gerekir ki istismar vakalarında hızlı sonuç alınması ve acilen ele alınması için ilk 24 saat çok önemli. Karakolda başvuru üzerine zaman kaybetmeden çocuğun Çocuk İzlem Merkezi'nde (ÇİM) kendi rızasını da alarak muayenesinin yapılması gereklidir.

*Dava süreci boyunca izlenen yol nedir?

Savcılık soruşturma aşamasında istismar mağduru çocuğun psikolojisinin bozulmasından dolayı Çocuk Koruma Kanunu gereğince de mutlaka Çocuk Mahkemesi'nden sağlık tedbiri alınarak, psikolojik tedavi terapi sürecinde olması sağlanmalıdır. Mağdur çocukla yapılacak görüşmeler, sosyal çalışmacı tarafından gerçekleştirilir; ayrıca sosyal inceleme raporu hazırlanır. Mahkeme aşamasında da mağdur çocuğun sosyal hizmet uzmanı veya psikolog ile görüşmesinden sonra mahkemede  ifadesine geçilmeli, çocuk sanık ile aynı ortamda ise asla bulundurulmamalıdır.

*İstatistiklere göre Türkiye'deki istismar sayısı nedir?

TÜİK verilerine göre adalet sisteminde getirilen suç mağduru çocukların yüzde 10'u cinsel suç mağduru. Bu mağdur çocuklarda da kız çocuklarının oranı daha yüksek. Dünya genelinde her 2 dakikada 1 çocuk cinsel istismara uğramakta. Bu sorun yalnızca bizim değil tüm dünyanın sorunu.

*Son yıllarda, istismar vakalarının artmasının nedeni nedir?

Çocuğa cinsel istismar suçlarında hem artış var hem de son yıllarda bu suçlar kapsamında sosyal medya başta olmak üzere diğer kitle iletişim araçlarının etkinliği ile birlikte daha görünür hale gelmesi var. Bu görünür olmanın diğer bir nedeni de toplum olarak farkındalığımızın artması. Tabii bu konudaki farkındalık ve tepkinin olmasına neden olarak da işlenen cinsel suçların faillerine yönelik verilen cezaların gündem oluşturması da var diyebilirim.

*İdamın caydırıcı özelliği var mı?

Yeniden yapılması planlanan yasa tasarısının şu anki haliyle çıkması soruna çözüm olmayacağı gibi daha büyük sorunlar çıkaracağı da kaçınılmazdır. Tasarıda idam, kastrasyon ve 40-50 yıl gibi cezalardan bahsedilmekte. İdam cezasının caydırıcı ve ıslah edici özelliği olmadığı gibi kastrasyon da etkin bir cezalandırma yöntemi değildir. Pek çok ülke bu uygulamalardan vazgeçmiştir.

*İstismarı önlemek için sunacağınız çözüm önerisi nedir?

Faili cezalandırma üzerinden bu sorunu çözemeyiz. Suçun oluşmasını önleyici tedbirler almak konusunda etkin bir çalışma yapılması gerekir. Bunun için de hem çocuklarımızın daha çok küçük yaşta eğitilmeleri hem de ailelerin eğitilmesi gerekir. Çocuklara yönelik şiddetin önlenmesi için bilimsel olarak çeşitli disiplinler ile koordinasyon sağlanarak çalışmalar yapılmalı.