Sandıklı'da oturan 3 çocuk babası emekli deniz astsubayı Mustafa Pekbey, 'Sultanhisar' adlı torpido botta görev yaptığı sırada; 4 Nisan 1953 tarihinde Çanakkale Boğazı Nara Burnu açıklarında 'Naboland' adlı İsveç yük gemisiyle çarpışan ve 81 denizcinin şehit olduğu TCG Dumlupınar denizaltısına kurtarma için gittiklerinde yaşadıklarını anlattı.

'YAVUZ GEMİSİ'NDE 6 AY KURS GÖRDÜM'

İlkokulu bitirdikten sonra Deniz Astsubay Okulu'na gittiğini söyleyen Mustafa Pekbey, "1 yıl sonra tatile geldim. Beyaz elbiseyle gezdim. Babamın oturduğu kahvenin önünden geçmişiz. Bana bakıyorlar ve 'Bu ak urbalı kim, yoksa yanık kışlaya palyaço mu geldi' demişler. Babamın da zoruna gitmiş. 'Palyaço mu oldu benim çocuğum' diyerek kızmış. Bana akşam üzeri 'Bu ak urbayı bir daha giyme' dedi. Derken mezun olduk. İlk görevimiz muhriplere (Torpido, top ve denizaltılara karşı silahlarla donatılmış, küçük, hızlı giden savaş gemisi, destroyer) düştü. Yavuz Gemisi'nde de 6 ay kurs gördüm" dedi.

'11 ARKADAŞIM ŞEHİT OLDU'

Daha sonra 'Sultanhisar' adlı torpido botta görev yapmaya başladığını kaydeden Mustafa Pekbey, 4 Nisan 1953 günü Dumlupınar denizaltısının batışına canlı şahitlik yaptığını söyledi. Mustafa Pekbey, "Dumlupınar denizaltısı tatbikattan dönerken 'Naboland' gemisiyle çarpıştı. Gece saat 3'te. Hemen bize görev verdiler. 3 ya da 4 saat sonra Çanakkale Eceabat'a yetiştik. Baktık, şamandırayı bulduk. Aşağıdan kurtarma şamandırası fırlatmışlar. Onun içinde telefon var. Telefonla konuştuk. Orada benim 11 sınıf arkadaşım şehit oldu. O arkadaşlarımdan Selami Özben, İstanbul Şehremini'dendi. O arkadaşıma telefonla 'Siz kimsiniz?' dedim. 'Selami Özben' dedi. Ben de 'Sultanhisar'dan Mustafa Pekbey' dedim, 'Durumunuz ne?' dedim. '20 asker ve ben torpido dairesinde kaldık. Öbür bölmelerden haberimiz yok' dedi. 'Kurtarma gemisi geldi mi?' diye sordu. 'Geldi şimdi üzerinizde çalışma yapacaklar. Dalgıçlar geldi. Biz getirdik. İnşallah kurtulacaksınız' dedim. 'Kurtulamazsak vatan sağ olsun' dedi. Şehit oldular. Hepsi de gençti. 20- 21 yaşlarındaydılar. Çoğu nişanlıydı. Bazılarının elbiseleri terzide kaldı. Aldıkları maaş ceplerinde kaldı. Nur içinde yatsınlar. Eceabat'ı geçerken deniz suyuyla abdest alır, dua okurdum" diye konuştu.

İSMET İNÖNÜ İLE ANISINI ANLATTI

1963 yılında Heybeliada'daki Deniz Harp Okulu'nda görev yaptığını da anlatan Mustafa Pekbey, 2'nci Cumhurbaşkanı İsmet İnönü ile yaşadığı bir anıyı söyle aktardı:

"İsmet İnönü'nün Heybeliada'da yazlık evi var. Hanımıyla beraber o zaman, her zaman aramızdaydı. İnönü, Deniz Harp Okulu'nun nizamiye kapısından mecburen geçerdi. Başka yolu yok. Biz sanki söylenmiş gibi, emir verilmiş gibi hep beraber selam dururduk. O da 'rahatsız olmayın çocuklar' derdi. Tonton bir adamdı. Heybeliada'nın rıhtımında eşi Mevhibe hanımla gezerken yanlarına yaklaşıp selam verdim. Kendisine 'Çocuklarım, elinizi öpmek istiyorlar' dedim. 'Gelsinler, gelsinler' dedi. Daha sonra çocukları götürdüm, elini öptüler. Çocuklara 'Bakın bu anı unutmayın. Hatıra olur' dedim."