Kübra Topal- İş Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi'nin (İSİG) raporuna göre, 2016 yılında çalışırken 1.970 işçi hayatını kaybetti. Bu rakamla Türkiye, iş cinayetlerinde Avrupa'nın lideri oldu. Bu yılın ilk 3 ayında ise 441 çalışan, iş cinayetlerinin kurbanı oldu. DİSK Genel Başkanı Kani Beko, 'Uluslarası Çalışma Örgütü (ILO) tarafından dünyada çalışma ortam ve koşullarının düzeltilmesi ve insan onuruna yakışır iş anlayışının belirleyici ilke olarak kabul edilmesi söz konusu olsa bile, yaşanan trajedilere bakıldığında bu hedeflere ulaşmanın neredeyse mümkün olamayacağı görülüyor. ILO tarafından yayınlanan yeni bir rapora göre (Dünyada İstihdam ve Sosyal Görünüm 2015 Raporu) tüm dünyada çalışanların yalnızca dörtte birinin istikrarlı bir istihdam ilişkisi içinde yer aldığı tahmin ediliyor' dedi.

Kayıtdışılık iş sağlığı  ve güvenliği açısından büyük sorun


Gelişmekte olan ülkelerde tüm çalışanların yüzde 60'ından fazlası herhangi bir iş sözleşmesi olmadan çalışıyor diyen Beko, 'Çoğu kendi hesabına çalışıyor ya da aile işlerine katkıda bulunuyor. Dahası, ücret ve maaş karşılığı çalışanların bile yarısından azı (yüzde 42'si) daimi işçi konumunda. Dolayısıyla yapılan işlerde yoksulluk, düşük kazanç, tehlikeli çalışma koşulları ve sağlık sigortası yokluğu gibi büyük riskler gündemde. Görüldüğü üzere, kayıtdışılığın, iş sağlığı ve güvenliği uygulamaları açısından ne denli olumsuz etkiler yarattığı ve sorunlara yapısal bir özellik kazandırdığını belirtmek gerekiyor' dedi. Ne yazık ki her yıl dünyada 250 ila 270 milyon iş kazası yaşandığını söyleyen Beko, '160 milyon civarında meslek hastalığı vakası görülmekte ve yine bunlara bağlı olarak 2 milyon civarında insan hayatını kaybetmekte. Ne acıdır ki, her yıl 22 bin civarında çocuk işçi yaşamını kaybediyor ve bu olumsuzlukların iyileştirilmesi konusunda ciddi adımların atıldığını görememek derin bir kaygı yaratıyor' şeklinde konuştu.

İşçi sağlığı ve iş güvenliği alanında 2004 yılında ILO'nun 155 ve 161 Sayılı Sözleşmelerinin Mecliste kabul edilmesiyle birlikte temel içeriğini 89/391 EEC Çerçeve Direktif'in oluşturduğu yasa tartışması, alt mevzuat düzenlemeleri ve kurumsal yapı dönüşümleri yaşanmaya başlandı. 2005-2012 yılları arasında yasa ve alt mevzuat tartışmaları bu alana damgasını vurdu. 2012 Haziranında 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği yasası tarafların ortak kabulü olmadan 7 yıl aradan sonra kabul edilerek kademeli olarak uygulanmaya başladı. 8 Ekim 2013 tarihli Resmi Gazete'de yayınlanarak kabul edilen ILO 187 İş Sağlığı ve Güvenliğini Geliştirme Çerçeve Sözleşmesi (2006) 16 Ocak 2015 tarihinde yürürlüğe girdi.


İşçi sağIığı ve iş güvenliği alanında ülkemizin sicili çok bozuk


Kani Beko, 'Türkiye, işçi sağlığı ve iş güvenliği alanı açısından en problemli iki alan olan ve kitlesel ölümlerin sıkça yaşandığı inşaat ve madencilik sektörlerinde ILO'nun 167 sayılı 'İnşaat İşlerinde Sağlık ve Güvenlik' sözleşmesi 29.11. 2014 tarihinde, 176 Sayılı 'Madenlerde Sağlık ve Güvenlik Sözleşmesi'ni 12.12.2014 tarihinde nihayet kabul etmiş. Fakat ülkemiz açısından duruma bakıldığında, mevzuat ve kurumsal değişikliklere rağmen, ölümlü iş kazaları, kalıcı iş göremezlikler, meslek hastalıkları tablosu daha da kötüleşmekte' dedi. 2004-2012 dönemine bakıldığında yani 155 ve 161 sayılı ILO sözleşmelerinin mecliste kabul edilmesinden 6331 sayılı yasanın çıkışına kadar, her yıl ortalama 1316 çalışan yaşamını yitirmiş diyen Beko, '2004-2014 yılları arasıysa yani 6331 sayılı yasanın kabulünden 2 yıl sonra bu ortalama yıllık 1377 sayısına ulaşmış. 2016 yılında en az 1970 işçi yaşamını yitirmiş, yıllık ortalama iş cinayetleri 1500'ü bulmuş ve 2017 yılının ilk 4 ayında iş cinayetlerinde ölen çalışan sayısı en az 559' şeklinde ifade etti. Kani Beko, 'İşçi sağlığı ve iş güvenliği uygulamaları ve meslek hastalıkları tanısının normlara uygun konulması ve tedavi süreçlerinin altyapısının oluşturulması konusunda Türkiye'nin sicilinin oldukça bozuk olduğunu burada açıkça ifade etmek gerekiyor. Ulusal İş Sağlığı ve Güvenliği Konseyi'nin kabul ettiği bütün politika belgeleri ve eylem planlarına bakıldığında başarısızlık açık bir şekilde görülüyor' dedi.


Türkiye'de çocuk işçi olmak


DİSK /Genel – İş Sendikası Raporu'na göre Türkiye'de 2 milyona yakın çocuk işçi bulunuyor ve çocuk işçilerin yaklaşık yüzde 80'i kayıtdışı çalıştırılıyor. Türkiye'de çocukların çalışma yaşının 4857 sayılı İş Kanunu'nun 71. maddesine göre 15 olduğunu belirten Beko, 'Uluslararası Çalışma Örgütü'nün (ILO) çocuk işgücü ile ilgili temel sözleşmelerinden biri olan 138 sayılı sözleşmesine göre asgari yaş sınırının da 15 olduğu ifade edildi. Ancak Türkiye'de 14 yaşını doldurmuş ve zorunlu ilköğretim çağını tamamlamış olan çocuklar; bedensel, zihinsel, sosyal ve ahlaki gelişmelerine ve eğitime devam edenlerin okullarına devamına engel olmayacak hafif işlerde çalıştırılabiliyor' dedi. Raporda çocuk işçi, çıraklık, zorunlu olarak sokakta çalıştırılan çocuklar olarak sınıflandırıldığını dile getiren Beko, 'Ancak bu ayrımın temelinin çocukların kayıtlı (sosyal güvenceli) ya da kayıtsız çalışmasına ve eğitim hayatına devam edip etmemesine dayanır. Çocuk işçi statüsünde çalışma 18 yaş altı tüm çocukları kapsarken, 'sokakta çalışan çocuklar' küçük işletmelerde ya da sokakta kayıtsız ve güvencesiz olarak çalışan çocukları ifade ediyor. Çıraklık ise bir meslek ve sanatı öğrenmek için hem teorik hem de pratik bilgiyi kapsayan bir eğitim sisteminin içinde olan çocukları kapsar. Ancak bir meslek edindirmek amacıyla hayata geçirilen çıraklık uygulaması, bugün yaşanan ekonomik süreçte çırakların da bir işçi olarak çalıştırılmasına yol açıyor' dedi.


2016'da 709 bin çocuk işçi


Raporda15 yaş altı ve tarımsal alanlarda mevsimlik olarak çalışan çocuklara ilişkin veriler bulunmadığını söyleyen Beko, 'Ayrıca mesleki eğitim alan özellikle turizm sektöründe uzun saatler çalıştırılan stajyerle yani 'çocuk işçiler' ve çocuk işçiliği sayılabilecek uygulamalar ile çıraklık eğitimi alanlar resmi olarak çocuk işçi sayılır. Buna karşın 2012 yılından itibaren çocuk işçi sayısı ülkemizde artmış. 2012 yılında 601 bin olan 15-17 yaş arası çocuk işçi sayısı, 2016 yılına gelindiğinde 709 bin oldu' dedi. 15-17 yaş arası çalışan çocukların yüzde 80'e yakınının kayıtdışı çalıştırıldığını dile getiren Beko, 'Çocuk işgücü kır ve kent ayrımında farklı biçimlerde istihdam edilse de çocuklar kentlerde de kırlarda da kayıtdışı çalıştırılıyor. Kentlerde çalışan çocuklar, küçük işletmelerde çoğunlukla kayıtdışı çalışıyor ve kentlerde küçük işletmelerde yoğunlaşan kayıt dışı ekonomi, kırsal kesimlerde ise tarım sektöründe yoğunlaşıyor' diye durumu anlattı.


Suriyeli çocuklar ile çocuk emeği sömürüsü derinleşti


30 Mart 2017 tarihinde yayınlanan resmi rakamlara göre Türkiye'de geçici koruma kapsamında 2 milyon 969 bin 669 Suriyeli bulunuyor. Bunların 1 milyon 358 bin 904'ü yani yüzde 45,75'i 18 yaşın altında diyen Beko, 'Bu çocukların yarıya yakını da eğitim olanaklarından yararlanamadığı için kayıtdışı sektörlerde çalışıyor. Türkiye Avrupa ülkeleri içerisinde çocuk yoksulluğunda en kötü ülke ve İşçi Sağlığı İş Güvenliği Meclisi'nin raporuna göre,  2012 yılında 32 çocuk, iş cinayetlerinde hayatını kaybetmişken, 2016 yılına gelindiğinde 56 çocuk iş cinayetleri sonucu hayatını kaybetti' dedi. Türkiye'de çocuk işçiliğinin önüne geçmek için öncelikle yapılması gerekenleri dile getiren Kani Beko, 'Türkiye imzaladığı uluslararası sözleşmelere uymalı, sözleşmelerin uygulanması için gerekli düzenlemeleri yapmalı ve denetimlerini sağlamalı' dedi.

'Özellikle çocuk işçiliğini önlemeye ilişkin ILO'nun 138 No'lu 'Asgari Yaş Sözleşmesi' ve 182 No'lu 'En Kötü Biçimlerdeki Çocuk İşçiliğinin Yasaklanması ve Ortadan Kaldırılmasına İlişkin Acil Eylem Sözleşmesi' hükümlerine uyulmalı' diyen Beko, 'Ailelerin ekonomik durumunu yükseltecek ve işsiz aile bireylerine istihdam sağlayacak ekonomi politikaları oluşturulmalı. 4+4+4 eğitim sistemi çocuk işçiliğinin önünü açıyor. 2012 yılında yasalaşan 4+4+4 eğitim sisteminde zorunlu ilköğretim yaşı düşmüş ve çocuk işçiliği yaşı fiilen 13 yaşa düşürülmüştür. Bu nedenle eğitim sisteminde kesintisiz eğitim esas alınmalı ve denetimleri arttırılmalı. Bir meslek öğrenme amacıyla yürütülen çıraklık eğitimi, işyerlerinde amacına uygun bir şekilde yürütülmeli ve gerekli denetimler yapılmalıdır. Ayrıca uygulamada çocuk işçiliğine dönüşen çırak işçilerin çalışma ve yaşam koşullarını iyileştirecek yasal düzenlemeler yapılmalı. Ve çocuk işgücü için kayıtdışı çalıştırmaya karşı denetimler sıkIlaştırılmalı, ceza yaptırımları arttırılmalı' dedi.
 

Ölümlerin en çok yaşandığı sektör: Maden, inşaat ve tarım


'İş cinayetlerinde Avrupa'da 1., dünya'da 2. sırada yer alıyoruz' diyen DİSK Ege Bölge Temsilcisi Memiş Sarı, 'Her yıl 1500 insan, iş cinayetine kurban gidiyor. Denetimsiz ve gelişi güzel yapılan işlerde özellikle 'maden ve inşaat' sektörlerinde, daha çok iş kazası görüyoruz. Maden ve inşaat sektörlerinin hemen ardından tarım sektörü geliyor. Özellikle bu üç sektörün kontrolleri doğru düzgün yapılmıyor' dedi. İş cinayetlerini sık sık dile getirdiklerini söyleyen Sarı, 'Hükümet, kurum ve çalışan kontrolü yapmadığı veya gelişigüzel davrandığı sürece Avrupa'da 1. olarak kalmaya devam ederiz. 6331 sayılı İş Sağlığı ve İş Güvenliği Kanunu'nu çıksa da uygulanmıyor. Hükümetin işçisini ve emekçisini düşünmediğini görüyoruz. Öyle ki işçi ölümleri için kader ve fıtratlarında var denmesi ve kurumların patronlarından yana tavır sergilenmesi, bu kanunun uygulanmadığını apaçık ortaya koyuyor. Biz cinayetlerin kader ve fıtrat olmadığını söylüyor, hepsinin denetimsizlikten kaynaklandığını biliyor ve acilen İş Kanunu'nun tekrar yenilenmesini, ceza ve yaptırımların artmasını istiyoruz' şeklinde konuştu.