Merve Has-İstanbul'da bulunan Ev İşçileri Dayanışma Sendikası (EVİD-SEN) İzmir'de dernek kurma çalışmalarına başladı. Ev işçilerinin güvenliğini sağlamak ve bu konuda ev işçisi kadınların haklarını savunmak için dernek çalışmalarına başladıklarını belirten sendika Genel Başkanı Gülhan Benli, "İzmir'de de evde çalışan kadınlar fazla ve sağlık, sosyal güvenceleri ve can güvenlikleri yok. İstanbul'daki ayağını topladıktan sonra öncelikle İzmir'de, daha sonra birçok ilde oluşumlarımız başlayacak. Bu oluşumlar ile ev işçisi kadınların güvenliğinin sağlanması, iş kazalarına karşı yasal önlem alınmasını ve sigortasız çalışmaların önüne geçmeyi hedefliyoruz. Bunların önlenmesindeki ilk adım ise hukuki literatürde 'ev işçisi' olarak tanımlanmak. Sendikamız kadınlar tarafından büyük bir ilgiyle karşılandı. Bu da bize daha çok cesaret verdi. Büyük kentlerde ev işçileri fazla oluyor ve bu yüzden İstanbul'dan sonra ikinci ayağımız İzmir olacak. İzmir'de çalışan ev işçisi kadınlara da en kısa zamanda ulaşmak istiyoruz ve mücadelemizde onları da katmak ve onlara faydalı olmak istiyoruz" dedi.

20 bin kişiye ulaştık

Çalıştıkları yerlerde taciz, tecavüze maruz kalıklarını ve bununla ilgili çalışmalar yürüteceklerini ifade eden Benli, "Ev işçisi kadınlar ancak birlikte olursa ve beraber mücadele verirlerse haklarımızı alabilir ve güvenliğimizi sağlayabiliriz. Her yerde çalışmalarımız devam ediyor. Sendikayı kurduğumuz 15 Haziran 2011 tarihinden bu yana yaklaşık 20 bin kişiye ulaştık. Dernek kurarak da üye sayımızı daha da arttırmak istiyoruz. Olanaklarımız kısıtlı olduğu için tüm şehirlerde dernek açamıyoruz. İstanbul'da oluşumumuzu tamamladıktan sonra sendikayla ilgili şubelerimiz açılacak" şeklinde konuştu.

Sendika yasası düzenlenmeli

Ev İşçileri Dayanışma Sendika'sının kurulabilmesi için sendikalar yasasına göre sendika kurucularının ve üyelerinin sigortalı olması gerektiğini ifade eden Benli, "Fakat ben de dahil olmak üzere çalışan üye arkadaşlarımız ev işinden sigortalı değiliz. Çünkü güvence altında değiliz. Devlet bizi işçi olarak tanımıyor ve tanımadığı için de sosyal güvencemiz yok. Diğer haklardan mahrum kalmış durumdayız. Zaten bizim bir araya geliş nedenimiz bunları sağlamak. Bu nedenle de arkadaşlarla birleştik ve  Ev İşçileri Dayanışma Sendikası'nı kurduk. Sendikalar masasına evraklarımızı teslim ettik. Bize oradan bir numara verildi. Bu numarayı aldığımız andan itibaren biz sendikayız" şeklinde konuştu. Sendikalar yasasıyla ilgili değişikliklerin yapılması gerektiğini vurgulayan Benli, "Devlet bizi kabul etse de etmese de normal şartlarda bu numarayı bize verdiği için sendikayız ve insan hakları normlarında, Avrupa Birliği normlarında kabul ettikleri haklar nedeniyle biz de buna dahiliz. Şu anda Uluslararası Çalışma Örgütü'nün kabul ettiği sözleşme var ve henüz ülkemiz bu sözleşmeyi kabul etmedi. Bu yüzden de ayrıca ev işçilerinin mücadelesini sürdüyor ve toplu sözleşme hakkını için mücadele yürütüyoruz" dedi.


Kapı arkasında her şey oluyor

Ev işçilerinin birçok olayla karşılaştıklarını söyleyen Gülhan Benli, "Yaşadıkları yerlerde, bulundukları odalarda gizli kameranın olması, çalıştıkları yerlerde şiddete, tacize, tecavüze maruz kalmaları, buna karşı çıktığında da işveren tarafından hırsızlıkla ve başka şeylerle suçlanmaları engellemek ve arkadaşlarımızın beyanının yasal olmasını istiyoruz. Kapı üzerimize kapandıktan sonra her şey kapı arkasında olup bitiyor. Bunu dışarıya yansıtma olasılığımız çok mümkün olmuyor. Ancak beyanlarımızla bunu mümkün kılabiliyoruz" dedi. Karşılaştıkları olaylardan örnek veren Benli, "Arkadaşımızın kendi çocuğuyla doğru düzgün ilgilenemeyip iş verenin çocuğuyla ilgilenmesi ve işveren tarafından ayrıca kıskanılması, işveren tarafından masa üzerine para konularak 'bu güzelliği benimle paylaşırsan, çocuğuma da bakarsın' gibi teklifler veriliyor, eşinin evde olmaması nedeniyle tacizler yaşanıyor. Bir arkadaşım 'gizli kamerayla neden beni izliyorsunuz' diye sorduğunda, 'ne var ki bunda biz izliyoruz' cevabını alıyor" diye konuştu.

Gülhan Benli, bir arakadaşlarının başına gelen bir olayı şöyle anlattı: "Alzheimer hastası Emine Özturan ve kanser hastası Ali Osman Özturan'a yatılı hastabakıcılık yapan, 37 yaşındaki 8 aylık hamile Nilgün Oğuz, hastaların akrabası İsmet Onay tarafından, 19 Ağustos'ta silahla karnından vurularak yaralanmıştı. Haberi öğrenen ev işçisi kadınlar, meslektaşlarına destek olabilmek için yardım kampanyası başlattılar. Bu olay, ev işçisi olarak çalışan kadınların örgütlenme mücadelesinin ne kadar haklı olduğunu, örgütsüz, sigortasız, iş güvenliğinden yoksun iş tanımı olmadan çalışmanın ne kadar kötü sonuçlar doğurabileceğini gösterdi. Ayrıca bu olaydan sonra yaşanan işçi dayanışması, emekçilerin birbirlerine destek olduklarında sorunların üstesinden ne kadar kolay gelebildiklerinin de ispatı oldu. Çünkü arkadaşımız, yardımlar sayesinde tuttuğumuz evde yaşıyor."