Lütfü Dağtaş- Adaya ayak basar basmaz edineceğiniz basit bir kroki ve ekinde açıklama metni gezilerinizi kolaylaştıracak özellik taşıyor. İki gün içerisinde de bu metne gereksinmeniz kalmıyor.
Yelkencilerin gizli cenneti olarak adlandırılan Lipsi'nin dar sokakları, sokaklarında sağlı sollu sıralı klasik mavi beyaz boyalı evleri, Limanı çevreleyen, akşamları yanan ışıklarla renklenen limanındaki tavernaları ayrı ayrı adaya albeni katıyor. Fotoğrafçı ya da ressamsanız; mevsim ve günün değişen ışıkları karşısında ilham alacağınız pek çok görüntü var.

Doğal olarak adanın, 'inci gerdanlığı' olarak adlandırılan mavi/turkuaz renklerdeki temiz, berrak plajları en önde gelen cazibe noktaları. Bu plajlara yürüyerek gidebileceğiniz gibi bisikletle ulaşmanız da olası. Araba kiralamak son seçenek. Yürüyüşler için yanınıza rahat spor ayakkabı ve bol miktarda su almalısınız. Plajlarda bizdekiler gibi sıra sıra işletmeler, büfeler bir yana bir tane bile satıcı göremeyeceğiniz için içme suyunuzun yanınızda olması önemli.


Adalı arkadaşımız Chloros Giorgis


Chloros Giorgis, öyle bir Lipsili ki, birlikteyken sanki Sait Faik'in Burgazdalı bir tiplemesi karşımızdaymış gibi sık sık bir yanılsama yaşamak durumunda kalıyoruz. Size hoş geldin, derken, sağlığa kadeh kaldırırken, uğurlayışta sırtınızı içten sıvazlarken işte hep o Sait Faik üstadımızın Bugazadalı balıkçılarından birisi bu Giorgis, diyorsunuz. Adadaki, Helios Lipsi adlı stüdyo apartman adı verilen bizdeki pansiyonun karşılığı bir yerin işletmecisi. Bir yeri de Lipsi'ye İstanköy üzerinden gelirken uğradığımız önceki ada Leros'taymış ve eşi çalıştırıyormuş. 'Kışın beni Lipsi'de değil, Leros'ta bulursunuz. Muhakkak beklerim. Gelmeden önce bir alo, demeniz yeterli' diyor.

Chloros Giorgis, öyle konuksever ki, geleceğimizden önceden haberli olduğu için sabahtan aldığı oğlağı bizim için fırında çevirmiş. Yanına mezeler hazırlamış. Tabii birbiri ardı sıra devirdiğimiz uzoları da masadan eksik etmemiş. 'Uzo yerine Türk rakısı isterseniz, ne olur söyleyin' diyor. Bizim gibi rakı masalarında uzun uzadıya oturma ve sohbet onun da vazgeçilmezleri arasında. Çilekeş arabası bile emrimizde, 'Sizin fotoğraf makineleriniz ağır. Alın, bununla dolaşın' diyor.

Keyifli gecelerimizden birinde, mesaisini bitirmiş Belediye Başkanı Fotis, masamıza fırıncı Kairis ve eşi ile birlikte konuk oluyor. Daha ilk kadehler yarılanmadan başkanın ağzından gitar çaldığını duyuyorum.
- Başkan, gitar mı çalıyorsun. Yanlış mı duydum?
- Evet, hem çalıyor, hem söylüyorum ben.
Arkadaşlarıma bakıyorum:
- Başkan gitarın nerede?
Chloros Giorgis, sözün nereye gideceğini anladı, karşıdaki evlerden birini gösteriyor:
- İşte şu karşı yamaçtaki, ışığı yanan ev Fotis'in evidir.
- Başkan, hadi alıp getirir misin gitarını?
Ne koruması var, ne özel kalemi ne yardımcısı öyle koşuşturacak, ne de makam aracı.
Olur, diyor; eski püskü motosikletine atlayıp getiriyor. Tabii biz masadakiler de başkanın bu jestini, Türkçe, 'en büyük başkan bizim başkan' inletmeleriyle taçlandırmaktan geri kalmıyoruz ve gece asıl şimdi başlıyor!
Lipsi hakkında bilgiye www.lipsi.gr adresinden ulaşmanız olası.