Sakarya'da bir ay önce trafik kazasında hayatını kaybeden ve beyin ölümü gerçekleştikten sonra 17 yaşındaki kızları Şevval Şimşek'in tüm organlarını bağışlayan acılı aile, böbrek nakli bekleyen babaanne ve 6 hasta sağlığına kavuştuğu için hem hüznü hem de sevinci bir arada yaşıyor.

Adapazarı-Karaman yolunda 23 Ekim'de meydana gelen trafik kazasında ağır yaralanan Şevval Şimşek'in 10 gün sonra beyin ölümünün gerçeklemesi üzerine Şimşek ailesi, kızlarının organlarının bağışlanmasına karar verdi.

Şevval'in organları İstanbul ve Kocaeli'de nakil bekleyen 7 hastaya ulaştırıldı. Genç kızın bir böbreği de henüz torunun yaşamını kaybettiğinden haberi olmayan babaanne Şehri Şimşek'e (67) nakledildi.

Baba Erhan Şimşek, AA muhabirine yaptığı açıklamada, kazanın ardından hastaneye gittiğinde bir umutla kızının yaşayacağını, tekrar anne ve babasının yanına döneceğini düşündüklerini anlattı.

Kızının beyin ölümünün gerçekleşmesi üzerine ailece kızının organlarını bağışlama kararı aldıklarını, o günün de Organ Bağışı Haftası'na denk geldiğini belirten Şimşek, şöyle konuştu:

"Siz ne kadar uğraşsanız da onu o döneme rastlatamazsınız. Sanki böyle gizli bir el, her şeyi planlamış, programlamış. Buna denk gelmesi hakikaten güzel bir şey oldu. Dolayısıyla yakınım annem, kendisi nefroloji hastası aynı zamanda. Diyabete bağlı kronik böbrek yetmezliğinden dolayı 7 senedir diyalize giriyordu. 7-8 ay önce de İzmit'teki Derince Eğitim ve Araştırma Hastanesi'ne organ nakliyle alakalı müracaatımız oldu. Maalesef kızımın böbreklerinden bir tanesini de anneme verdik. Şu anda organ nakli sonrasında tedavi sürecine devam edilmekte."

"HÜZNÜ VE MUTLULUĞU BİR ARADA YAŞIYORUZ"

Şimşek, diğer organlarının da 6 hastaya nakledilmesinin muazzam bir şey olduğunu vurgulayarak, "Bu konuda bir nebze de olsa adım atmışsak, eğer örnekse bu Şevval'in bir parçasını diğer insanlarda yaşatacaklar. Güzel bir şey olduğunu düşünüyoruz. Sağlıklarına kavuştukları için ayrıyeten mutluyum." dedi.

Hüznü ve mutluluğu bir arada yaşadıklarını ifade eden baba Şimşek, karar verme sürecinin de çok zor olduğunu dile getirdi.
Eşiyle, ailesiyle tekrar istişare ettiklerini, onayladıktan sonra en kısa sürede ekipler vasıtasıyla organların diğer hastalara nakledildiğini vurgulayan Şimşek, şöyle devam etti:

"Hem sevinci hem mutluluğu bir arada yaşıyorsunuz ama bir yandan da içinizde sessiz çığlıklarınız var. Yani zor, başka bir şey söyleyemiyoruz. İşin kişisel olarak bir mutluluk tezahürü var ama aynı zamanda işin manevi boyutu da başkalarının hayat mücadelesine ortak oluyorsunuz. Kalbimizde hakikaten bir sükunet, bir rahatlık, bir huzur olduğunu bizatihi yaşıyorum. Böyle bir konuda olan insanların da olumlu karar vereceklerini düşünüyorum. Belki bizim için küçük bir 'evet' diyoruz ama karşı taraf için büyük bir mutluluk. Onu kolektif halde yaşamanın vermiş olduğu huzur bambaşka bir şey. Takdir Allah'tan. Organ bekleyen insanlara mutlaka ulaştırılmalı, onlar da hayatlarına bir şekilde devam etmeli."

Kızının çok neşeli, sıradışı, enerjik, hayat dolu, mutlu ve umutları olan bir insan olduğunu anlatan Şimşek, Sakaryaspor'u ve ablasıyla bol bol vakit geçirmeyi çok sevdiğini aktardı.

Şevval'le çok konuşup dertleştiğini, bir ara iyi bir sağlıkçı olmayı düşündüğünü kendisine söylediğini ifade eden Şimşek, "Kız çocukları aslında babalarına aşıktırlar. Biz de öyleydik. Bütün kızlarımın kalbimde, gönlümde, hayalimde farklı farklı yeri var. Allah hiçbirinin yokluğunu, acısını göstermesin inşallah. Biz bugünleri hiç tahayyül etmemiştik. O yüzden benden hani şu olsaydı, bu olsaydı filan bir talebi olmadı. Günü yaşıyorduk, ileriye dönük çok emeli olan bir insan değildi. Olumsuz hiçbir şey istemezdi. O küçük şeylerle de mutlu olmasını seven bir insandı." dedi.

"BİR GÜN KAPIYI ÇALACAK 'BEN GELDİM' DİYECEK GİBİ"

Anne İmra Şimşek de yaşananların bir anne için çok daha zor olduğunu dile getirdi.

Acısını "Yaşıyor sanıyorum. Çıkacak, gelecek sanıyorum. Aklımdan hiç çıkmıyor." sözleriyle anlatmaya çalışan anne, "Çok kötü oldum. O 10 gün kalkıp gelecek, iyileşecek sandım. O gün doktorlar görüşmek isteyince içime bir korku girdi. Sonunda çok kötü oldum. Eşim de oradaydı, ne hale geldim, konuşamadım. O gün hiç yanından ayrılmadım. Zordu. Diyecek bir şey bulamıyorum." şeklinde konuştu.

Babasına söyleyemeyeceği şeyleri kendisiyle daha çok paylaştığını, kızının her şeyini bildiğini ifade eden Şimşek, şunları kaydetti:

"Türk kahvesini çok severdi. Kahve yapardı, içerdik. Konuşmayı seven bir kızdı, boşluğunu çok hissediyorum. Her şeyini özlüyorum. Benimle şakalaşmayı çok severdi. Hep 'Kahve yapayım mı anne, içer miyiz aşkım?' derdi bana. Babasına da hep 'Aşkım' derdi. Hayat doluydu, Hiç çıkmıyor aklımdan. Öldüğüne inanmıyorum, bir gün kapıyı çalacak 'Ben geldim' diyecek gibi. 'Evlat acısı öyledir' derlerdi, şimdi inanıyorum, yani kapıdan çıkacak gelecek. Babam öldüğünde de çok üzülmüştüm. Babam çok severdi beni. Kızım da çok yer etti bana. Unutamıyorum, evlat acısı zormuş, hiç içimden çıkmıyor hiç. İçimde bir yara açığı var, kor ateşi mi derler, yanıyor hep. O an organlarını vermemek istedim ama hayat bulacak insanlar var diye zor da olsa karar verdim. Zor oldu, başkaları hayat buldu. Kayınvalidem de o acıyı çekiyordu, diyalize gidip geldiğinde görüyorduk. Onun için de bir umut oldu. İnşallah hepsi sağlıklı bir yaşam sürer."

"BENİM ARKADAŞIMDI"

Kardeşiyle arkadaş gibi olduklarını, her şeyi beraber yaptıklarını anlatan abla Ayşenur Şimşek (20) de onunla daha çok şey yapmak istediğini, fakat bunun artık mümkün olmadığını dile getirdi.

Kardeşiyle ehliyet alıp Türkiye'yi gezmeyi planladıklarını aktaran abla Şimşek, şunları söyledi:

"Araba çok istiyordu. Gezmeyi çok seviyordu. Onun sayesinde bazı şeyleri sevdim. O her şeyi öğretti. Kıyafetlerimiz ortaktı. Çok benzerdik, ayırt edemezlerdi bizi. Benim odam ayrıydı ama hep benim yanımda yatıp kalkardı. Her şeyini bilirim. Benim arkadaşım yoktu, bir tek oydu. Beraber büyüdük biz, çok da yaş farkı olmadığı için. Onu çok özlüyorum, her gün rüyamda. Hep sarılıyor, gülüyor, özlediğini söylüyor. 'Şaka, ben hayattayım' diyor, her şeyi söylüyor."