ABD’de tutuklu yargılanan İran asıllı işadamı Rıza Sarraf (Reza Zarrab) davasına, ek iddianameyle dönemin bakanlarından Zafer Çağlayan’ın dahil edildiği dosyanın önemli ayrıntıları ortaya çıkmaya başladı. Cumhuriyet'ten Aykut Küçükkaya'nın haberine göre, ek iddianame “53 sayfadan” oluşuyor ve eski bakan hakkında “55 yıla kadar mahkumiyet” isteniyor. Aynı dosyada savcılık Rıza Sarraf için 75 yıla kadar hapis talep ediyordu.

ZAFER ÇAĞLAYAN NE İLE SUÇLANIYOR?

ABD’deki savcılık ofisinin eski Ekonomi Bakanı zafer Çağlayan ve Halk Bankası eski Genel Müdürü Süleyman Aslan hakkında daçtığı davanın ardından en çok konuşulan iddianamenin detayları ve suçlamanın konusu oldu.Suçlama, ABD’nin İran’a yönelik yaptırımlarının ve mali blokajın ihlali için komplo ve işbirliği yapmak. Suçlamanın en temel noktası ise “Amerikan finans sistemini kullanarak, İran hükümeti ve başka İran kurumları adına, yüz milyonlarca dolarlık yaptırımlarla yasaklanmış işlemi planlamak ve bu amaçla işbirliği yapmak." olarak belirtiliyor.

KOD ADI 'ABİ'

Savcılık Çağlayan’ın kod adı olarak “Abi” kullanırken; bunu iddianamede özellikle Türkçe yazdığı görülüyor. Sarraf ve adamlarının “Abi”si olarak kayıtlara geçen Çağlayan’ın kodu Türkçe olarak 53 sayfalık iddianamede tam “24 kez” geçiyor.

"O SAATE EL KOYARLAR"

CHP adına Sarraf’la ilgili tüm duruşmaları takip eden Özcan ek iddianameyi şöyle değerlendirdi:

“Esastan yargılama 30 Ekim 2017’de başlayacak. Aslında Çağlayan’ın da sanık olarak bu davaya dahil edilmesi bizim için sürpriz olmadı. Geçtiğimiz Mart ayında Savcılık makamı, Sarraf’ın Türkiye ve İran’da üst düzey siyasiler ve bürokratlar tarafından korunup, kollandığını ve bununla ilgili ellerinde çok somut bilgiler olduğunu mahkemede tekrar ifade etmişti. Teknik takibe takılan konuşmalarda Sarraf ve diğerleri Çağlayan’dan ‘abi’ diye bahsediyor. Bir nevi kod ad haline gelmiş. ABD yasalarına göre suç işlerken kullanılan ya da elde edilen malvarlıklarına devletin el koyma hakkı var. Çağlayan’ın milyonlarca dolar rüşvet ve mücevherat aldığı dosyada iddia ediliyor. Suçlu bulunursa Türkiye’de Sarraf’tan rüşvet olarak kabul ettiği öngörülen 700 bin TL’lik saat ve 40 bin Euro’luk pianoya da ABD el koyar.”

'ALTIN ALIMI BAĞLANTILARI'

Hürriyet'ten Uğur Gürses'in haberine göre, iddianamenin birçok yerinde ABD mali sistemi ve ödeme kanalı üzerinden geçilerek yapılan transferler, altın alımı bağlantılara işaret ediliyor. ABD’nin mali sisteminden geçen transfer ya da işlemler, ABD’nin egemenlik alanına girdiği için bu kanaldaki yaptırım ve blokajları delen her işlem suçlamaya dayanak yapılmış. Gürses konuya ilişkin şöyle devam ederek iddianameye göre sistemin işleyişini özetledi:

"İddianamenin bizim gibi “uzaktan bakanlar” için söylediği mealen özetle şu; “siz ülkenizde suç saymadığınız konularla ilgilenmiyor olabilirsiniz; ama bizim egemenlik alanımıza giren ve suç saydıklarımıza göre suç işlenmiş durumda.”

- Halk Bankası’nda duran İran petrol ve gaz gelirleri, önce Zarrab’ın kontrolündeki döviz büroları ya da paravan şirketlere aktarılmış. Bu aktarılan paralarla altın satın alınmış.
- Sonra bu paravan şirketlerce satın alınan altınlar Türkiye’den ihraç edilmiş. İhraç edilen altınlar, gittikleri ülkelerde de satış işlemiyle yeniden dövize çevrilmiş.
- Bu dövizler de, nakit olarak ya da hesaptan İran’a ya da İran adına hareket eden kişi ya da kurumlara uluslararası transfer biçiminde gönderilmiş.
- İddianame, altınların İran hükümeti ya da adına hareket edenlerce satın alınmasına karşın, Aslan ve yardımcısı Atilla’nın (muhtemelen çok önceden ziyaretlerine gelen) ABD Hazine Bakanlığı yetkililerine bu işlemlerin İranlı özel şirket ve bireylere ait olduğunu söylemiş.
- Ekim 2012’de, Zarrab’ın Çağlayan, Aslan ve Atilla’nın İran hükümet yetkilileri ve İran Merkez Bankası başkanını bir araya getirdiği; bu toplantıda, Çin’in petrol ödemelerinin de Halk Bankası’na aktarılmasının konuşulduğu yer alıyor.

İddianamedeki ilginç bölümlerden biri de şu; Temmuz 2013’te ABD’nin altını da kısıtlama kararının ardından, Eylül 2013’te Zarrab ve Aslan’ın konuşmasından alıntılar yer alıyor. Aslan’ın önceki yıl 11 milyar dolarlık altın ihracatı yapıldığını söylediği ve Ankara’daki hükümet yetkililerin o yıl da aynı miktarı tekrarlamak istediklerini, bunun için de İran’a göndermek biçiminde olamayacağı için de Zarrab’tan başka bir yer, bir yol bulunmasını istediği aktarılıyor.


İDDİALAR AĞIR

İddianamenin Zafer Çağlayan ile ilgili bölümlerinde Temmuz 2011-Aralık 2013 tarihleri arasında ekonomi bakanlığı yaparken on milyonlarca dolarlık nakit ve mücevher rüşvet aldığı iddia ediliyor. Ayrıca Çağlayan’ın “İran devleti lehine hizmet sunduğu, kara para aklama sistemini diğer üyelerini belli türde aldatıcı işlemlerde bulunmaya” yönelttiği, diğer üyeler tarafından sistemi uygulamak için atılan adımları onayladığı ve sistemi rakiplerden ve denetlemeden koruduğu ileri sürülüyor. Savcılığın bu yorumu suç ortaklığından öte, Çağlayan’ın “bizzat bu işe liderlik ettiği ve direktiflerle işlere yön verdiği” iddiası iddiamaneye yansıyor.


HAKİM BERMAN: DAVANIN SEYRİ DEĞİŞTİ

İddianamenin hazırlanmasınn ardından açıklama yapan davanın yargıcı Richard Berman, eski Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan'ın da yer aldığı yeni iddianame ile birlikte davanın seyrinin değiştiğini söyledi. Berman ayrıca yeni iddianame ile Halk Bankası'nın öne çıktığını da ifade etti.

ABD'de İran'a yönelik Amerikan yaptırımlarını delmek, banka dolandırmak ve kara para aklamak suçlamalarıyla bir yılı aşkın süredir tutuklu bulunan Reza Zarrab'ın davasında yargılanan Halkbank yöneticilerinden Mehmet Hakan Atilla, dün hakim karşısına çıktı.

Atilla'nın avukatı Cathy Fleming, müvekkilinin kendisine yöneltilen suçlamaları kabul etmediğini ve suçsuz olduğunu savunduğunu aktardı.

“HALK BANKASI ÖNE ÇIKIYOR”

Yargıç Richard Berman, söz konusu iddianame ile bir devlet kuruluşu olan Halk Bankası'nın 'kurum olarak öne çıktığını' ifade etti. Berman, Atilla hakkında kara para aklama, bankacılık sahtekarlığı, ABD'nin İran'a uyguladığı ambargoları delme gibi çok güçlü iddialar olduğunu söyledi.

Savcılık makamı ise, Atilla'ya yöneltilen suçların işlendiğinin aşikar olduğunu, İran ve Türkiye'de üst düzey yetkililerin de bu işlem için koruyucu, kollayıcı rolleri olduğunu ve rüşvet aldıklarını belirtti.

Berman, Atilla'nın davasının 25 Eylül'de devam etmesine karar verdi.