30 Haziran 2015 gecesi ilginç gecelerden biriydi. O gece saatler gece yarısını, bir saniye arayla iki kez yaşadı.
Gün uzunluğunun değiştiği, yüzyıllardan beri bilinmektedir ancak bu konuda bir şey yapılması ancak 1950'lerde atom saatlerinin yapılması ile olabilmiştir. Sezyum atomu tarafından soğurulan belirli bir mikrodalga frekansının ölçümüne dayanan bu saatler, çok daha kararlı ve kullanımı çok daha kolay bir zaman tanımlamasına izin vermiştir. Saatlerde bulunan kuvars saniyede 32.000 kez titreşmektedir. Atom saatinin titreşimi, bunun 290.000 katı kadar daha çoktur. Teknoloji ve Standartlar Ulusal Enstitüsü'nde "resmi" saniye, 9.192.631.770 titreşimdir. Genel olarak atomik saatlerde sezyum kullanılır ancak stronsium, aluminyum ve civa hatta hidrojen atomik saatleri de vardır. En iyi duyarlılığı sağlayabilmek için en yeni atomik saatler, ortam sıcaklığında etkilenmemeleri için atomları aşırı soğutmaktadırlar.

1820 yılından bu yana, gezegenlerin birbirine uyguladıkları çekimin bir sonucu olarak, 1 Ortalama Güneş Günü 86.400 saniye değildir. 2 milisaniye çok kısa bir zaman süresi olsa da, bunlar toplana toplana yılda 1 saniye kadar bir farka neden olurlar. Bu zaman değişiminin bir çok farklı ek nedenleri vardır. Genel olarak bakıldığında Dünya'nın yavaşladığını söyleyebiliriz.
Gün uzunluğunu etkileyen pek çok neden arasında, mevsimsel ve günlük hava değişimleri de vardır. Okyanuslardaki ve havadaki gel-gitler, atmosferde, okyanuslarda, yeraltı sularında ve buzullarda görülen değişiklikler, gün uzunluğunun yılda bir kaç milisaniye değişimine neden olabilir. Hatta El Niño olarak bilinen ve tropik Pasifik rüzgarlarının azalması ve orta enlemlerdeki rüzgarların kuvvetlenmesine bağlı olan olay bile Dünya'nın dönüşünü yavaşlatabilir.

NASA'da Uluslararası Dünya Dönme ve Karşılaştırma Sistemi biriminde görevli yerbilimci Chopo MA, bu etkenlerin, Dünya'nın farklı yerlerinde kütle ve momentum dağılımının değişmesine yol açarak gün uzunluğunu değiştirebileceğini söylemektedir. Bu durumu, buzda elleri açık olarak dönmekte olan buz patencilerinin, ellerini vücutlarına birleştirdiklerinde hızlanmaları ya da bunun tersi duruma benzetebiliriz.
Peki, gün uzunluğunun değiştiğini nasıl belirliyoruz? Bunun için temel olarak radyoteleskoplar kullanılmaktadır.  Çok Uzun Tabanlı Girişimölçer (VLBI) olarak dilimize çevirebileceğimiz, birbirlerinden belirli uzaklıklarda bulunan radyoteleskoplardan oluşan bir küme kullanılarak, kuasar denilen gökcisimlerinin gözlenmesi sonucu gün uzunluğu ölçülmektedir. Kuasarlar, gökadalarda bulunan çok büyük karadeliklere düşen madde tarafından oluşturulan aşırı derecede parlak gökada  merkezleridir. Bu ölçüm ilk kez 1960 yılında yapılmıştır. Kuasarlar çok uzakta bulunduklarından, karşılaştırma için sabit bir nokta gibi kullanılabilmektedirler. Günümüzde Dünya'nın çeşitli yerlerinde bulunan farklı bir çok radyoteleskop kullanılarak ölçüm çok daha duyarlı hale getirilmiştir.
Evrensel Zaman 1 (UT1) Dünya'nın dönmesinin VLBI ölçümlerine dayanan bir zaman tanımıdır. Sabit olmadığından, çok duyarlı atom saatlerine dayanan Düzenlenmiş Evrensel Zaman'a (UTC) göre kaymaktadır. Bu fark, 0,9 saniye yöresinde tutulmak istenmektedir. Bu nedenle de gerektiğinde, 30 Haziran ya da 31 Aralık'ta 1 artık saniye eklenmektedir. 
Düzenlenmiş Evrensel Zaman, Cenevre'deki Uluslararası İletişim Birliği'nin, atom saatlerinin kullanılmaya başlamasından sonra standart bir zaman tanımı yapmak istemesi sonucunda kullanıma girmiş ve böylece atomik saatle gökbilim saati UT1 çakıştırılabilmiştir. 1960ların sonunda UTC tanımı değiştirilerek saniyenin uzunluğu sabitlenmiştir. Böylece, gerektiğinde 1 artık saniye eklenmesiyle bu iki zaman çakıştırılmaktadır.

Herhangi bir günde 23:59:59'da saat 00:00:00'a geçmektedir. 30 Haziran gecesi ise saat 23:59:59'dan 23:59:60'a, sonra da 00:00:00'a geçmiştir.
Bu saniye ekleme durumunun bilgisayarlarda sıkıntı yaratacağı konusunda bazı düşünceler ortaya atılmıştır. Bunun nedeni, bu tür eklemelerin son anda duyurulmuş olmasıdır. Özellikle borsa ve havayolu zamanlamalarında bu tür sıkıntılar yaşanabilmektedir. Özellikle borsalarda durum daha da ilginçtir. Zamana çok bağlı değişimler yaşanabildiği için, bu farklılıkların büyük kayıp ya da kazançlara yol açmaması için, büyük borsa merkezleri birbirine fiber optik ağlarla bağlıdır ve zaman bilgisi tam anlamıyla ışık hızıyla çakıştırılmaktadır. 2012 yılında artık saniye eklenmesi, bazı yaygın kullanılan sosyal içerikli internet sitelerinde sıkıntılara neden olmuştur.
Artık saniyeler düzensizdir ve belirlenemez biçimde olmaktadır. Grafikte, Kasım 1973'ten Aralık 2011'e kadar ölçülen gün uzunluğu değişimi görülmektedir. Düzenli bir değişim olmadığından, bunu düzenli bir biçimde kullandığımız zamana uyarlamak pek mümkün olamamaktadır.
1972 yılından 1999'a kadar her yıla 1 artık saniye eklenmiştir ancak 30 Haziran gecesi yapılan ekleme, 2000 yılından bu yana yalnızca 4. eklemedir. Bu azalmaya neyin neden olduğunu tam olarak bilmiyoruz. Depremler ve volkanik patlamalar gibi jeolojik olaylar Dünya'nın dönmesini kısa süre içinde etkileyebilmektedir. 2004'te gerçekleşen ve büyük bir felakete yol açan Sumatra depremi, kırılan fayın okyanus tabanında 100 metreye yakın bir derinlik farkı oluşturmasına bağlı olarak, Dünya'nın dönmesini bir kaç milisaniye hızlandırmıştır. Ayrıca Dünya'nın dönme ekseni de 2,5 santimetre kadar yer değiştirmiştir.
Artık saniyeden bağımsız kullanılan ve Uluslararası Atomik Zaman (TAI) olarak bilinen bir atomik saat zamanı daha vardır. Bu saatle UTC arasında 1 Temmuz itibarı ile 36 saniye fark bulunmaktadır.  TAI'nin kullanılması bu fark yüzünden sıkıntı yaratabilmektedir. Çoğu yerde TAI değil UTC kullanılmaktadır.